ANA SAYFA AÇIKLAMALAR SURELER AYETLER İÇİNDEKİLER MEKKE DÖNEMİ NOTLAR HİCRET NOTLAR MEDİNE DÖNEMİ NOTLAR HZ. MUHAMMED’İN ÖLÜMÜ HZ. MUHAMMED’DEN SONRA SON NOTLAR






MEKKE DÖNEMİ

(MS 610-622; HÖ 13-0)

 

 

Not.1        HZ. MUHAMMED’DEN ÖNCE HİCAZ BÖLGESİ

                 Hz. Muhammed’den önce Hicaz’da üç yüz yıl hüküm süren Hüzaaoğulları, o Arap çölünde halkı çok güzel bir şekilde yönetmişti. Sadece hac zamanında ortalama olarak on bin deve kesip yoksullara dağıtırlardı, on binlerce insan giydirilirdi. (Tecrid-i Sarih, Diyanet tercemesi, No: 1435-9/236.)

                 Kölelik hadisesi, Hz. Muhammed zamanında da azami derecede devam etmekteydi. Ancak buna karşı olan duyarlı insanlar da yok değildi. Örneğin, Hakim bin Hizam, henüz İslamiyet ortalarda yokken yüz köle satın almış ve onları azat etmişti. Ayrıca onun yoksullara sadaka olarak yüz deve verdiği­ni de İslamî kaynaklar yazıyor.

                 Yahudi olan Sad bin Ubade’nin babası ve dedesi her gün çağrıda bulunupkimin evinde yemek, et yoksa gelsin bizim evde yesin” diyorlardı. (Askalani, el-İsabe, No: 3175, “Sad bin Ubade” kısmında.)

                 Hatta bu dö­nemde öylesine duyarlı insanlar vardı ki, kız çocuklarını velile­rinden alıp büyüttükten sonra tekrar onlara iade ederlerdi. Bir de o kız çocuklarını iade ederken, onların velilerine bir miktar da eşya verirlerdi. Örneğin, az önce sözünü ettiğimiz Hakim bin Hizam bu şekilde yüz kızı büyütmüş; onları iade ederken de sahiplerine 360 deve vermişti.

                 Yine Zeyd bin Amr, insanları kız çocuklarını öldürmekten caydırmak için muazzam bir çalışma yürütüyordu; bu yolla birçok kızı kurtardığı tarihi kaynaklarda geçiyor.

                 O dönemde genel olmamakla birlikte olumsuzluklar yanında çok olumlu şeyler de vardı.

                 Fakat yönetim bu gibi temiz insanların elinde değildi.

                 Ama son dönemlerde Mekke adeta esirlerin ticaret merkezi haline gelmişti. Ayrıca Hz. Muhammed zamanında da Mekke’de kö­lelerin satıldığı pazar yeri vardı.                      

Kaynak.1: Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.270-272)

 

Not.2        HZ. MUHAMMED’İN PEYGAMBERLİK ÖNCESİ HAYATI

                 Hz. Muhammed, Mekke site devletinin emirliğini yürüten bir ai­lenin çocuğuydu. İleri bir kültür düzeyine sahip çok zeki bir insandı. Babası Abdullah ölmüş, dedesi Abdülmuttalib onu himayesine almıştı. Onun ölümünden sonra da Hz. Muhammed’in amcası, aynı zamanda Hz. Ali’nin babası Ebu Talip hem Mekke’nin yönetimini hem de Hz. Muhammed’in velayetini üstlenmişti.

                 Küçükken amcası Ebu Talib’le birlikle ticaret amacıyla Yemen, Şam tarafına gidip birçok şey öğrenmişti. Ticaret sayesinde birçok dil biliyorlardı.

Kaynak.1: Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.21-22)

 

                 Hatta Hz. Muhammed şöyle diyor: “Ben Kureyş soyundanım (yani Mekke’nin bürokrat kesiminden geliyorum). Ayrıca, Sa’d oğullarında altı yıl kaldım, onların Arapçaları en fasih olanıydı. O yüzden en iyi Arapçayı ben bilirim.

                 Kaynak.2: Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2), (pdf-s.32-33)

 

                 Muhammed zamanında “Hilfü’l-Fudul”, “Hilfü’s-Salah” gibi isimlerle tarihe geçen insan hakları etkinlikleri vardı. Muhammed bu teşkilatta yirmi yıl çalışmıştı.

Kaynak.1: Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.22-23)

 

                 Hz. Muhammed henüz peygamber olmadan, Mekke’nin tahsil gör­müş en bilgili insanlarıyla oturup kalkardı.

                  Kaynak.1: Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.36-39)

 

                 Hz. Muhammed 25 yaşındayken ilk eşi Hatice ile evleniyor. Hatice tüccar-zengin bir kadın, onun malı tüm Kureyşlilerin malından da fazlaydı. Hz. Muhammed onun elemanı olarak Şam tarafına gidip Hatice adına ti­caret yapıyordu. Bu süre içinde birkaç kez de rahip Bahira ile görüşmüş, dini konularda ondan da bilgi almıştı.

Kaynak.1: Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.26);

                 Kaynak.2: Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2), (pdf-s.31)

 

                 Daha sonra Hatice de bizzat Şam’a gidip hem rahip Bahira ile hem de aslen Ninevalı (Musullu) olan ve birçok kitap sahibi olan Hıristiyan Addas ile görüşüyor.

                 O da onlardan bilgi alıp Hz. Muhammed’e aktarıyor.

                 Kaynak.2: Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2), (pdf-s.31)

 

                 Hatice’nin amcaoğlu Varaka B. Nevfel, çok bilgili, bilge bir kişiydi. Hıristiyandı, İncil’i hem Arapça olarak, hem de İbranice çevirilerini yapıp kitap halinde yazardı.

                 Kaynak.2: Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2), (pdf-s.24, 35-36)

 

                 Varaka hayatta olduğu sürece Muhammed, Hatice ve Varaka, Hatice’nin evinde hem Kâbe’den çıkan belgeler, hem de diğer birçok dinler konusunda çalışmalar yürütmüş; Hatice’nin evini adeta karargâh gibi kullanmışlardır.

                 Kaynak.2: Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2), (pdf-s.21)

 

                 Varaka’nın şöyle bir şiiri var: “İnsanlara nasihat edip diyorum ki, ben sadece uyarıcıyım, kimse sizi kandırıp da yaratıcıdan başkasına ibadete teşvik etmesin. Şayet yaradan dışında başkasına ibadet etmek için birileri sizi kandırırsa, siz aranıza mesafe koyun. Kâinatın sahibi Allah’ı, her noksanlıktan uzak tutarım. Kendimi onunla korurum/ona sığınırım. Kâinattaki her şey ona kulluk eder. Kimse onun saltanatına ulaşamaz. Allah dışında her şey yok olur/baki olan ancak Allah’tır. Mal-evlat geçicidir ve geriye kalır. Dünya, Süleyman gibi büyüklere bile kalmamıştır”

                 Kaynak.2: Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2), (pdf-s.41)

 

                 Varaka-Hatice-Hz. Muhammed artık değişik kanallardan da bilgi toplamaya başlamışlardır. Mesela Hadremi oğullarının iki üç kö­lesinden söz edilir (Yesar, Yaiş, Cebr...). Bunların dilleri farklıdır ve Hz. Muhammed sık sık onlara gider gelirdi. (bazı tefsirlerde Nahl 103’te sözü edilen kişilerin bu köleler olduğu söyleniyor).

                 Kaynak.2: Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2), (pdf-s.41)

 

                 Bazı kaynaklar da ayette geçen, Hz. Muhammed’i etkileyen kişinin aslında Selman-i Farisi olduğunu yazıyorlar. Hz. Muhammed’in kölelerinden Selman-i Farisi aslen İranlıydı. Başta Zerdüştilik olmak üzere, bütün dinler konusunda fevkalade kendini yetiştirmiş bir in­sandı.

Kaynak.1: Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.36-39)

 

                 Buhari ve Müslim’de geçen bir hadis var: “İman Yemenlidir.” Hz. Muhammed bu ifadeyi o Yemenli bilge kişileri kastederek kullanmıştır; yoksa imanın Yemenli olmasının bir anlamı olamaz! Kaynaklarda bu kölelerin kitapları vardı, Tevrat ve İncil’i iyi biliyorlardı bilgisi de var.

                 Kaynak.2: Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2), (pdf-s.42)

 

                 O zamanın hikâyecileri meşhurdu. Mesela Temimdari, Kur’an ve Tevrat’ta anlatılan hikâyeleri camilerde anlatıyordu. Asıl adı Temim b. Evs’dir ve aslen Filistinli bir Hıristiyan’dır. Hz. Muhammed’in projesi üze­rinde çok olumlu etki bırakan biri. Kur’an’daki hikâye­ler, İslam’da meşhur olan “Deccal” inancı, ölümden sonraki ha­yat gibi konularda uzman biriydi.

                 Kaynak.2: Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2), (pdf-s.24, 33)

 

                 Muhammed Sabih ve Ezher üniversitesi öğretim üyelerin­den Dr. Ahmet Suphi Mansur gibi İslam düşünürleri Hz. Muhammed’in Süryanice, Habeşçe, Farsça ve Yunanca bildi­ğini yazıyorlar ve İslami kaynaklarla da kanıtlıyorlar. Onlara gö­re Hz. Muhammed, Selman-i Farisi, Bel’am ve Cebr-i Rumi gibileriyle konuşurken, Arapça değil; onların kendi dilleriyle ko­nuşmuştur.

                 Kaynak.2: Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2), (pdf-s.64-65)

 

Not.3        KÂBE’NİN TEMELİNDEN ÇIKAN BELGELER

                 Kâbe daha önce Hıristiyanların ve putperestlerin mer­keziydi. Kâbe’nin içinde Hz. İsa ile Meryem’in resimle­ri ve 360 put vardı. Hz. Muhammed henüz 35 yaşındayken ve daha peygamberlik fikri ortalıkta yokken Kâbe tamir ediliyor. Hz. Muhammed de bu işte yer alıyor, amele gibi çalışıyor. İşte bu çalışma esnasında biri Kâbe’nin teme­linden, diğeri de Makam-ı İbrahim denilen yerden Süryanice yazılmış iki-üç kitap/belge ortaya çıkıyor. Daha sonra o belgeler ortadan yok oluyor. Hz. Muhammed belgelerden yararlandıktan sonra onları imha ettikleri kesin. Çünkü Kâbe temelinden çıkan Süryanice belgeler İslami kaynaklarda yazıyor, ama belgeler ortada yok.

                 Daha sonra İslam da Kâbe’yi ma­bet seçiyor. İslamiyet yayıldıktan sonra bir ara Hz. Muhammed Kâbe içindeki re­sim ve heykellerle ilgili olarak Şeybe adında­ki kişiye, “Hepsini kır-boz; ancak Hz. İsa ile Meryem’in resimle­rine dokunma!” diyor.

                 Kaynak.2: Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2), (pdf-s.15-19)

 

Not.4        HZ. MUHAMMED ZAMANINDA HAZIR KAYNAKLAR (TEVRAT, İNCİL)

                 Hz. Muhammed zamanında hem Matta, Markos, Luka, Yuhanna İncil’leri; hem de şu anda var olan Tevrat kitabı mevcuttu, bun­lar yeni bir oluşum için kaynak olarak vardı. Zaten Kur’an’da var olan sosyal içerikli temaların hemen hemen hepsi, Tevrat’ta da vardır.

Kaynak.1: Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.26-27)

 

                 Kuran’da anlatılan tüm ahlaki kurallar Sümerlerden kalma tabletlerde vardır.

                 Kaynak.3: Arif Tekin, Sümerlerden İslam'a Kutsal Kitaplar ve Dinler, (pdf-s.44)

 

                 Elimizde var olan Tevrat kitabı, MÖ 6. asırdaEzra” adında bir kâhin tarafından yazılmış, MS 1. asırda Jamnia’da toplanan bir Yahudi din heyeti tarafından son şeklini almıştır. Önemli Yahudi bilginleri bile şu anki Tevrat’ın Musa zamanındaki Tevrat olmadığını, Yahudilerin Babil sürgününden sonra Zerdüşt ve Mezopotamya inançlarıyla birleştirilerek son halini aldığını kabul ediyorlar.

                 Kaynak.3: Arif Tekin, Sümerlerden İslam'a Kutsal Kitaplar ve Dinler, (pdf-s.42-44)

 

                 Yani, Muhammed’den 12 asır Önce Tevrat yazılı hale getirilmiş ve bu­güne kadar korunan bir belge olarak devam edegelmiştir. Aynı zamanda, bugün var olan 4 İncil de MS 325 yılında bin kişilik bir ruhani meclis tarafından son şeklini almıştı. Böylece bu ki­taplar da o günkü toplumun ve dolayısıyla Muhammed’in kulla­nımına hazır durumdaydı.

                 Kaynak.1: Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.26-27)

                 Hz. Muhammed için şu avantaj da vardı: O zamanın Yahudileri Tevrat’ı kendi dilleriyle okur, Arapça olarak Müslümanlara anlatırlardı. (Bu zaten Diyanet’in Tecrid-i Sarih tercümesinde de var).

                 Diğer yandan zaten yazılı ayet diye bir şey yoktu Hz. Muhammed zamanında. Sadece sözlü olarak bir şeyler an­latılıyordu. Fikirlerini yazıya dökelim düşüncesi ancak halife Ebubekir zamanında ortaya atılıyor.

                 Kaynak.2: Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2), (pdf-s.22-23)

 

Not.5        ZERDÜŞT

                 Zerdüşt, İsa’dan 570 yıl önce vefat eden, İran ve çevresinde ilk defa tek tanrı sistemini ortaya atan önemli bir teolog, düşünce adamıdır. Ona göre insan öldükten sonra kılıçtan daha ince olan Cin vat köprüsünden geçer. Bu arada kötüler düşüp temizlenir, iyiler ise köprüyü rahatlıkla geçip doğruca cennete varırlar. Ayrıca Zerdüşt, İslamiyetteki gibi ahrette mahşer denilen bir toplanma yerinin olduğuna inanırdı. Tarihi bilgilere bakıldığında asıl tek tanrıya geçişin Zerdüşt’ten çıktığı bir gerçek. Daha önce  varlıklarına inanılan, İndra, Mitra ve Varuna 3’lü tanrıça inancından tek tanrı (Ahura Mazda) inancına geçişi Zerdüşt ortaya atmıştır. Bundan dolayı bazı filozoflar, “Kuran ve Tevrat’taki çoğu bilgilerin kökeni Zerdüşt dinine dayanır” fikrini savunuyorlar.

                 Kaynak.3: Arif Tekin, Sümerlerden İslam'a Kutsal Kitaplar ve Dinler, (pdf-s.45-46)

 

Not.6        HZ. MUHAMMED ZAMANINDA MEKKE CİVARINDA KABİLELER VE DİNLERİ

                 Hz. Muhammed döneminde o coğrafyada hem yerel inançlar vardı, hem de Mecusilik, Hıristiyanlık ve Yahudilik yaygındı. Mesela Rabia, Gassan, Kudaa, Teğlibe, Cüzame gibi birçok kabile Hıristiyan’dı. Temimoğulları Mecusi idi. Hz. Muhammed’in, İslamiyet’i kabul etsin diye kendisine 100 deve verdiği A’kra’ bin Habis Mecusi idi. Himyer, Beni Kenane, Beni Hars ve Kinde tarafındakiler ise Yahudi idi. Hz. Muhammed projesini oluştururken, en çok onların ki­tabından (Tevrat’tan) yararlanıyor. İncil’de, peygamber diye bi­linen o eski İsrail oğullarının hikâyeleri anlatılmıyor. O yüzden Hz. Muhammed en çok Tevrat’tan yararlanmış. Bir taraftan kitap­larından yararlanıyor, diğer taraftan onları azılı düşman olarak ilan ediyor. Mekke-Hicaz Arapları, baş­ta Şam ve Yemen olmak üzere değişik çevre ülkelerine ticaret gi­bi nedenlerle gidip gelirlerdi ve bunun sonucu olarak da Yahudi­lik, Hıristiyanlık ve diğer dinler hakkında önemli malumata sahip olmuşlardı. Hatta bir kısmı Hıristiyan, bir kısmı da Yahudilik di­nini kabul etmişti. O zaman bu dini hikâyeleri bilen birçok insan Mek­ke şehrinde yaşıyordu.

                 Kaynak.2: Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2), (pdf-s.19-20)

 

Not.7        HZ. MUHAMMED ZAMANINDA ZATEN VAR OLAN İNANÇLAR

                 İslam’a özgü olduğu sanılan birçok temel inanç Hz. Muhammed’in peygamberliği öncesinde vardı. Bunu Kur’an da söylüyor. Örneğin Namazın (Al-i İmrân 39, İbrahim 40, Meryem 31 vb), Orucun (Bakara 183), Zekâtın (Mesela Meryem 31, 55 Enbiya 73), Teyemmüm (toprakla temizlenme usulü)’nün (Nisâ 43), hatta yağmur duasının (Ba­kara 60) Hz. Muhammed’den asırlar önce var olduğu­nu Kur’an zaten yazıyor. Bugün İslamda var olan köleyi azat etme geleneği bile, öteden beri var olan bir uygulamaydı (Tecrid-i Sarih, Diyanet Tercemesi, No: 705-709).

                 Kaynak.1: Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.27-28)

 

Not.8        HZ. MUHAMMED ZAMANINDA PEYGAMBERLİK İDDİASINDA BULUNAN DİĞER KABİLE LİDERLERİ

                 Hz. Muhammed zamanında; a) meşhur Müseyleme, b) Şecah binti Haris adında bir kadın, c) Yakıd isminde bir başka kadın (Suri­ye’nin Halep tarafında peygamberlik iddiasında bulunuyor­du), d) Lakit bin Malik Ezdî (Umman’da peygamberliğini ilan etmişti ve zaten İslamiyet’ten önce de oranın emiriydi, asıl adı Cülendi), e) Esved-i Ansî, f) Tuleyha b. Huveylid Esedî gibileri de kendi bölgelerinde peygamberliklerini ilan etmişlerdi.

                 Kaynak.2: Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2), (pdf-s.120)

 

Not.9        HZ. MUHAMMED DÖNEMİNDE ŞAİRLER

                 ŞAİR İMR-ÜL KAYS

                 Bu şair Hz. Muhammed dünyaya gelmeden 30 yıl önce 540’ta vefat etmiştir. Hz. Muhammed 571’de dünyaya gelmiştir. Bu şair kıya­metten söz ediyor, adil bir padişahın önünde verilecek hesaptan ve sonuçta verilecek kararın ya lehte ya da aleyhte olacağından söz ediyor. Yine insanoğlunun tek bir şeye razı olmadığını istek­lerinin farklı olduğunu işliyor şiirlerinde ki Kur’an ruhuna tam da uygundur.

                 Bu şairin şiirlerinden harfiyen alınıp Kur’an’a yazılmış cümleler ilgili ayetlerde işlenmiştir.

                 Kaynak.2: Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2), (pdf-s.42-43)

 

                 ŞAİR ÜMEYYE B. EBİ SAİT

                 Hz. Muhammed zamanında yaşamış, çok ünlü bir şair ve aynı zamanda bilge bir adam. Hicri 2 ya da 9. yılında vefat etmiş. Yahudilik, Hıristiyanlık, Mecusi dini hakkında çok bilgi sahibi biri. Hz. Muhammed nasıl Şam tarafına gidip papazlarla tanışmışsa, aynı şeyi Hz. Muhammed’den önce o da yapmıştır. Ümeyye ar­kadaşlarına, “ben peygamber hazırlıklarını yapıyorum, kendimi buna hazırlıyorum” diyordu; ama arkasını getiremeden vefat edi­yor, daha sonra da Hz. Muhammed bu projeye sahip çıkıyor. Ümeyye de Hz. Muhammed gibi, Allah’ın varlığını göster­mek için kâinattaki eşyayı, önceki peygamberleri örnek gösteri­yor, hep insanları uyarıyor ve korkutuyordu. Genelde şiirlerine “Elhamdülillah/Allah’a teşekkür”le başlardı. Hatta cinlerle irtibatım var, diyor, yoksullarla çok ilgileniyordu. Şerid adında bir sahabi Hz. Muhammed’in kendisine “Ümeyye b. Ebi Sait’in şiirlerinden bildikle­rin var mı?” diye sorduktan sonra onun şiirlerinden yüz şiir okuttuğunu anlatıyor. Ümeyye, şiirlerinde bir mısrada şunu diyor: “Yaradan dünyayı devekuşu yumurtası şeklinde yarattıktan sonra üzerinde canlılar yaydı.” Görülüyor ki “Peki Hz. Muhammed 14 asır önce nasıl biliyordu ki dünya elips biçimindedir?” şeklinde propaganda yapıp Kur’an’daki mucizeleri ispata çalışanların asıl kaynağı bu şairmiş! Kur’an’da sure başlarında kullanılan anlamları olmayan işaretler ve yabancı kelimeler, Ümeyye’nin şiirlerinde sıkça uyguladığı bir taktiktir.

                 Kaynak.2: Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2), (pdf-s.43-44)

                

                 ŞAİR KUSS BİN SAİDE:

                 Bu şair miladi 600’de vefat ederken henüz Hz. Muhammed peygamberliğini ilan etmemişti; bundan on yıl sonra peygamber oluyor. Hz. Muhammed anlatıyor: “Bir gün ben onu Ukaz panayırında gördüm, kırmızı bir deve üzerindeydi ve halka hitaben çok hararetli, ilginç bir konuşma yaptı. Onun o günkü konuşmasını hiç unutamıyorum” diyor ve Şair Kuss’un konuşmasından cümleleri anlatıyor. Bu cümleler daha sonra ayet olarak kullanılmıştır (ilgili ayetlere işlenmiştir; Müddessir, Necm, Buruc, Furkan, Meryem, Taha, Şuara, Hicr, Mü’min, Şura, Kehf, Enbiya, Tur, Mülk, Nebe, Rahman).

                 Kuss Hıristiyan’dı; ancak arayışlar içindeydi, yeni bir din pe­şindeydi. Daha doğrusu “ben peygamberim, bana vahiy geldi” de­meye hazırlanıyordu. Ancak yaşlıydı ömrü buna yetmedi.

                 De­mek ki o zaman ben peygamberim fikri bir kültür gibiydi. Bunu iyi yürüten, başaran kendini ilan ederdi. Müseyleme ve Tuleyha gibileri de o dönem peygamberliğini ilan edenler arasındaydı.

                 Kaynak.2: Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2), (pdf-s.43-50)

 

Not.10     HZ. MUHAMMED’İN PEYGAMBERLİĞİNİ İLAN ETMESİ

                 Hz. Muhammed Hatice ile 15 yıl yaşadıktan sonra 40 yaşındayken peygam­berliğini ilan ediyor.

                 Kaynak.2: Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2), (pdf-s.40)

 

                 Ünlü Kur’an yorumcusu Fahrettin er-Razi kendi tefsirinde (Nahl 103) “Bazıları ‘Hz. Muhammed’i peygam­berliğe iten, teşvik eden aslında Hatice’nin kendisidir’ diyorlardı” şeklinde bir rivayet ekliyor. Aslında en doğru olanı budur. Çünkü Hatice o günkü şartlara göre bilgi bakımından doluydu. Ayrıca Varaka adında bilge bir kişi vardı onun yanında.

                 Kaynak.2: Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2), (pdf-s.40)

 

                 Çok bilgili olan Varaka b. Nevfel, Hz. Muhammed’in asıl yardımcısıydı demek yerinde bir ifade. Gerek Kâbe’den çıkan belgeler, gerekse o zaman isteyen kişinin rahatlıkla yararlanabildiği hem Tevrat, hem de İncil’den aldığı bilgileri çözme işinde Varaka çok önemli bir isim. Aynı zamanda Hz. Muhammed’e fikir verme konusunda da önemli. Hatice de bu peygamberlik konusunda çok önemli biri. Hz. Muhammed aynı zamanda rahip Bahira ve rahip Nastura ile Cebr-i Rumi, Selman-i Farisi gibi bilgili kölelerden de yarar­lanıyordu.

                 Kaynak.2: Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2), (pdf-s.38-40)

 

                 Hz. Muhammed peygamberliğini ilan ettikten sonra halife Ömer ve bazen de eşi Hafsa (ki aynı zamanda halife Ömer’in kızı) zaman zaman gerek Yahudilerden dinledikleri, gerekse deri parçaları üzerinde yazılı temin ettikleri Tevrat’tan bir bölümler getiriyorlardı. Hz. Muhammed’e bu duruma çok bozulur, morali bozuk halde bir ara şöyle der: “Eğer şu an Yusuf mezardan kalksa ve siz de onu bana tercih ederseniz, bilin ki da­lalete düşmüş olacaksınız.”

                 Var olan bilgilere bakıldığında, aslında Ömer’in bu konuda birkaç kez Tevrat’la ilgili belge ve bilgiler getirdiği kesin. Ömer zaten hep Yahudilerle yakın ilişki içindeydi; bunu kendisi de uzunca bir hadiste anlatıyor!

                 Kaynak.2: Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2), (pdf-s.27-29)

 

Not.11     İLK VAHİY

                 Hz. Muhammed’e ilk vahiy, 610 yılında 40 yaşndayken Nur dağındaki Hira mağarasında geldi. Ramazan ayında, Kadir gecesi (muhtemelen Ramazan'ın 27. gecesi) ilk vahiy geldi.

(Kaynak:  internet)

Not.12     VAHYİN DURMASI

                 Varaka ölün­ce Hz. Muhammed’e vahiy gelmiyor/kesiliyor. Vahyin kesildiğine dair ayet de var. Duha suresi hemen başta bunu açıklıyor.

                 Kaynak.2: Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2), (pdf-s.35-36)

 

Not.13     MEKKE DÖNEMİ AYETLERİ

a)             Mekke döneminde genel olarak Tevrat’tan aktarma hikâyeler ve Zerdüşt dininin ahiret inançları işlenmektedir. Kur’an’ın %70’ini bu konular oluşturur.

b)             Hz. Muhammed henüz çok evliliğe geçmediği için kadınlar aleyhine ayetler yer almamaktadır.

c)             Hz. Muhammed henüz çok evliliğe geçmediği için ve henüz siyasi olarak güçsüz olduğundan günlük hayatla ilgili kuralları içeren ayetler yer almamaktadır.

c)             Hz. Muhammed henüz siyasi olarak güçsüz olduğundan inanç özgürlüğüne işaret eden ayetler yer almaktadır.

d)             Hz. Muhammed henüz siyasi olarak güçsüz olduğundan ve Yahudilerle savaşlar başlamadığından savaş (cihad), ganimet, fidye, cizye ve benzeri ayetler yer almamaktadır.



DEVAMINI KUR’AN AYETLERİ EŞLİĞİNDE OKUYALIM




KAYNAK KİTAPLARIN LİNKLERİ

1.      Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni

2.      Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2)

3.      Arif Tekin, Sümerlerden İslam'a Kutsal Kitaplar ve Dinler

4.      Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Hz. Muhammed'in Ölümü

5.      Muazzez İlmiye Çığ, Kuran, İncil ve Tevrat’ın Sumerdeki Kökeni





Free Web Hosting