ANA SAYFA AÇIKLAMALAR SURELER AYETLER İÇİNDEKİLER MEKKE DÖNEMİ NOTLAR HİCRET NOTLAR MEDİNE DÖNEMİ NOTLAR HZ. MUHAMMED’İN ÖLÜMÜ HZ. MUHAMMED’DEN SONRA SON NOTLAR




            35- ŞEHİR, BELDE | BELED (Kitap Sırası-90)


SURE AÇIKLAMASI (Diyanet İşleri Başkanlığı)
Mekke döneminde inmiştir. 20 âyettir. Sûre, adını ilk âyetteki “el-Beled” kelimesinden almıştır. Beled, şehir, belde demektir.

            Şefkatle merhamet eden Allah’ın adıyla.

1-4.      Sen bu beldedeyken bu beldeye (Mekke’ye), babaya ve ondan meydana gelen çocuğa yemin ederim ki, biz insanı bir sıkıntı ve zorluk içinde (olacak ve bunlara göğüs gerecek şekilde) yarattık.

5.         İnsanoğlu, kendisine kimsenin güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?

6.         “Yığınla mal harcadım” diyor.

7.         Kendisini kimsenin görmediğini mi sanıyor?

8-10.    Biz ona iki göz, bir dil, iki dudak vermedik mi; iki apaçık yolu (hayır ve şer yollarını) göstermedik mi?

11.       Fakat o, sarp yokuşa atılmadı.

12.       Sarp yokuşun ne olduğunu sen ne bileceksin?

13.       O tutsak bir boynu çözmek (köle azat etmek)tir.

Not.1         Beled 13, Ahzab 37, Nisa 92, Mücadele 3, 4, Maide 89: Bugün İslamda var olan köleyi azat etme geleneği bile, öteden beri var olan bir uygulamaydı. Muhammed buna da karışmayıp, olduğu gibi onayladı (Tecrid-i Sarih, Diyanet Tercemesi, No: 705-709).   bkz. Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.32).

Not.2         KUR’AN’DA KÖLE: Beled 11-13, İnsan 8, Bakara 177-178, 221, Ahzâb 26-27, Nisâ 92, Muhammed 4, Mücâdele 3, Mâide 89, Tevbe 60:

                   İslam inancına göre Allah’a inanan bir insana kul anlamına ge­lenabddenir.

                   Büyük diye düşünülen Allah, acaba niçin kabul ediyor ki onun bir kısım kulları başka kullarını kendine köle-abd olarak kullansınlar?

                   Kabul etmek şöyle dursun, üstelik Tanrı, bir kısım insanın diğer bir kısım insanı kendine köle yapması için kendi ayetleriyle bu işi organize edip bu konuda fetva veriyor.

                   bkz. Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.291-292).

Konu.1      KUR’AN’DA KÖLE: Beled 11-13, İnsan 8, Bakara 177-178, 221, Ahzâb 26-27, Nisâ 92, Muhammed 4, Mücâdele 3, Mâide 89, Tevbe 60:

                   (BU KONU BELED SURESİ’NİN SONUNDA -20. ayetten sonra- GENİŞ KAPSAMLI İŞLENMEKTEDİR)

14-16.  Yahut şiddetli bir açlık gününde kendisiyle yakınlığı olan bir yetimi, yahut yerde sürünen bir yoksulu doyurmaktır.

17-18.  Sonra da iman edenlerden olup birbirine sabrı tavsiye edenlerden, birbirine merhameti tavsiye edenlerden olanlar var ya, işte onlar Ahiret mutluluğuna erenlerdir.1

19.       Âyetlerimizi inkâr edenler ise; kötülüğe batmış kimselerdir.2

20.       Üzerlerinde etrafı sımsıkı kapatılmış bir ateş vardır.

 

Konu.1      KUR’AN’DA KÖLE: Beled 11-13, İnsan 8, Bakara 177-178, 221, Ahzâb 26-27, Nisâ 92, Muhammed 4, Mücâdele 3, Mâide 89, Tevbe 60:

                   Beled Suresi’nde (11-13) “İnsanoğlu ancak köleyi azat etmekle sarp yokuşu aşabilir”denmekle sanki acayip bir karar verilmiş gibi görünür.

                   Halbuki bu ayetin içinde yer aldığı Beled Suresi, iniş sırası itibariyle 35. sırada olup, peygamberliğin ilk yıllarında Mekke’de inmiştir. Bu bakımdan, hem Muhammed’in icraatıyla hem de Kur’an’ın diğer ayetleriyle birlikte ele almaksızın iyi gibi görünen bu ayetin sadece görüntüsüne bakarak hüküm vermek doğru değildir.

a)               Mesela; daha sonra 90. sırada inen Ahzâb Sure­sinin 26 ve 27. ayetlerinde özet olarak “Siz Beni Kureyza’da ele geçirdiğiniz o insanların bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da kö­le muamelesine tabi tutuyordunuz” diyen bir Kur’an hakkında, nasıl olur da “köle için iyi düşünmüştür” diyebiliriz!

b)               Yine Medi­ne’de inen ve iniş sırası da 89. olan Enfal Suresi’nin 12. ayetinde Bedir müşrikleriyle ilgili Kur’an’ın Allah’ının -güya- meleklere hitaben “Haydi Müslümanları desteklemek amacıyla savaşa gidin; ben sizinle beraberim. Ben kâfirlerin yüreğine korku salaca­ğım; böylece siz de hemen onların boyunlarını vurun, onların bütün parmaklarını doğrayın” diyen;

c)               ve yine Medine’de 95. sıra­da inen Muhammed Suresi’nin 4. ayetinde özet olarak, “Savaşta inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun; onları esir alın; savaş sona erince de, artık ya onları karşılıksız olarak (duruma göre), ya da onlardan fidye aldıktan sonra serbest bıra­kın” diyen

                   Kur’an’a, “köle için iyi düşünmüştür” demek nasıl doğru olabilir!

                   Kaldı ki Beled Suresi’nde yer alan ayetin pek o kadar ehemmiyeti yoktur Çünkü, Mekke’de Muhammed’in taraftarları henüz birkaç kişi iken sert davranamazdı; doğal olarak ancak böylesine hümanist mesajlar söyleyebilirdi; bunu da göz ardı etmemek gerekir!

d)               Bakara Suresinin 221. ayetinde özet olarak “Siz inanan­lar, ne müşriklerle evlenin ne de onlara kız verin. Onlar hoşunu­za gitse de bir kere inanan bir köle veya cariye, bir müşrikten daha hayırlıdır” deyip de insanlar arasında sadece düşünce yü­zünden tefrika yapan bir Kur’an hakkında Köle için iyi düşün­müştür” demek nasıl doğru olabilir?

                   Ama maalesef bu savunma yetersizdir. Zira mademki İslam inancına göre artık Kur’an’dan sonra ilahi bir kitap gelmeyecek ve mademki bütün ilahi dinler Kur’an’la evrimlerini tamamla­mışlar (Mâide 3 vb); o zaman Kur’an’a inanan hangi Müslümanın haddinedir ki, kalkıp Kur’an’da olmayan bir olaya kendisi karar verebilsin/hüküm koyabilsin?

e)               Kaldı ki, daha önce de ifade edildiği gibi Muhammed birçok cariye-köle kul­lanmıştır.

                   Hatta bu kölelerden birinin adının “Sefine” (gemi ka­dar yük taşıdığı için Muhammed ona bu ismi takmıştı) olduğu daha önce yazılmıştı.

                   Bu nedenle, Muhammed’in köleliğe karşı olduğunu savunmak pek doğru bir söylem değildir.

f)                Hatta cariyesi Marya, onun oğlu İbrahim’i doğurunca, Ebu Rafi adında bir şahıs Muhammed’e müjde veriyor; o da buna karşılık kendi­sine bir köle veriyor.

                   Muhammed, müjde olarak köle verdiği zaman (h. 8. yıl) 61 yaşındaydı ve Kur’an da neredeyse bitmek üzereydi.

                   İşte ömrünün sonuna kadar azami derecede köle ve cariye kullanan bir Muhammed ve buna cevaz veren bir Kur an, nasıl olur da “Aslın­da Kur’an ve Muhammed köle-cariye hakkında iyi kararlar vermiştir” sözünü hak edebilir?

g)               Yine daha önce de ifade edildiği gi­bi, onun hanımlarından Meymune, ona haber vermeden kendi cariyesini azat edince o, “Keşke azat etmeseydin de dayılarından birine hediye etseydin, daha iyi olurdudemişti. (Bu konudaki kaynaklar daha önce yazılmıştı.)

                   Özgürlüğüne kavuşan bir cariyeye karşı bu ifadeyi kullanan bir Muhammed hakkında, “Köle ve cariye için iyi kararlar vermiştir” demek doğru değildir.

h)               Hatta Muhammed köle hakkında, “Merkebe, ata ve köleye zekat düşmez” demek suretiyle onu herhangi bir emtia gibi değerlendirip eşekle eşdeğerde tutmuştur. Kaldı ki bu söz, sahih sayılan tüm hadis kaynaklarında vardır.

i)                 Muhammed bir diğer sözünde, “Şayet bir köle, esaretten kurtulmak için efendisinden kaçarsa, ondan koruma garantisi kalkmıştır. Ayrıca onun namazı da kabul edilmez’’ demiş ve çok sıkı bir şekilde köleyi efendiye bağlamak istemiştir.

j)                 Bir diğer sözünde de, “Efendisine karşı saygılı olan bir köleye iki sevap vardır” deyip köleyi efendisine karşı köleliğini tam mana­sıyla yerine getirmeye, ona karşı itaatkâr olmaya davet etmiştir.

k)               Hele Allah’ın köleyle ilgili şu benzetmesi çok ilginçtir:

                   Nahl Suresi’nin 75. Ayetinde “Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen, baş­kasının malı olmuş bir köle ile katımızdan kendisine verdiğimiz güzel rızktan gizli ve aşikâr olarak harcayan (hür) bir kimseyi örnek verir. Bunlar hiç eşit olurlar mı? (olamazlar) Hamd Al­lah’a mahsustur. Ama onların çoğu bunu bilmez” deniyor.

                   Ancak ayetin net olarak ifade ettiği bir-iki nokta üzerinde biraz durmak istiyorum: Bir kere her şeyden önce böyle bir örneğin Kur’an’ın Allah’ı tarafından verilmesi büyük bir talihsizliktir.

                   Çünkü, burada Allah, köleyle hür olanın eşit olamayacağını, hür olanın elindeki serveti de kendisinin ona verdiğini söylüyor. Hele böylesine bir benzetmeden sonra Allah’ın kendi kendine teşekkür edip “Hamd Allah’a mahsustur” şeklinde bir ifade kul­lanması ayrıca ilginç!

                   Çünkü burada sevinilecek bir şey yoktur; aslında üzülecek şeyler vardır.

                   Bir kere hürle köle arasındaki kriteri ekonomik olarak ele almak doğru değildir. Halbuki bura­da eğer insanlara bir şeyler anlatmak için örnek vermek gereki­yorsa, köle dışında halk nezdinde meşru olan, yapılması sakın­calı olmayan başka bir nesne veya olayla ilgili örnek verilmesi gerekirdi. Sanki kala kala kölelik mi kaldı?

                   Çünkü köleden bu şekilde, bu tarzda örnek verilmekle onun varlığına meşruiyet kazandırılıyor; dolayısıyla, sanki kölelik hayatın bir parçasıy­mış gibi ima ediliyor.

                   Kaldı ki burada hür olanla ilgili, “Kendi­sine tarafımızdan güzel bir rızk verdiğimiz” şeklinde bir beyanatta bulunulup, -kitabın başında anlamları sunulan ayetler gi­bi- yine gelir dağılımı konusunda iş kaderciliğe havale ediliyor.

Kaynak:    Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.293-297).

ayrıca;      İslama Göre Köle Çeşitleri ve diğer ayrıntılar için bkz. Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.297-298).





DİPNOTLAR (Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Dipnotları)

1.     Bu âyetin son cümlesi “Amel defteri sağdan verilecek kimselerdir” şeklinde de tercüme edilebilir.

2.     Bu âyet, “Âyetlerimizi inkâr edenler ise, amel defterleri soldan verilecek olanlardır” şeklinde de tercüme edilebilir.



Sonraki sure
TÂRIK | GECE GELEN ŞEY




KAYNAK KİTAPLARIN LİNKLERİ

1.      Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni

2.      Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2)

3.      Arif Tekin, Sümerlerden İslam'a Kutsal Kitaplar ve Dinler

4.      Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Hz. Muhammed'in Ölümü

5.      Muazzez İlmiye Çığ, Kuran, İncil ve Tevrat’ın Sumerdeki Kökeni





SURELER (NÜZUL SIRASI)

Free Web Hosting