60- İNANAN | MÜ'MİN | GAFİR (Kitap
Sırası-40)
Şefkatle
merhamet eden Allah’ın adıyla.
1. Hâ Mîm.1
Not.1 Bu
not için bkz. Kalem 52: Kur’an’da Anlamsız
Kelimeler (“Elif Lam Mim”, “usulcacık çekenlere” vb).
Konu: ŞAİR ÜMEYYE B. EBİ SAİT:
Sure başlarında kullanılan anlamları olmayan bu gibi işaretler ve yabancı
kelimeler, o
dönemin şairlerinden ünlü Ümeyye B. Ebi Sait’in
şiirlerinde sıkça
uyguladığı bir taktiktir.
(BU
KONU KALEM SURESİ’NİN SONUNDA -52. ayetten sonra- GENİŞ KAPSAMLI
İŞLENMEKTEDİR)
2-3. Bu kitabın
indirilmesi, mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen, günahı bağışlayan, tövbeyi
kabul eden, azabı ağır olan, lütuf sahibi Allah tarafındandır. O’ndan başka
ilâh yoktur. Dönüş ancak O’nadır.
4. Allah’ın
âyetleri hakkında inkâr edenlerden başkası tartışmaya girişmez. Onların
şehirlerde gezip dolaşmaları seni aldatmasın.
5. Onlardan önce
Nûh’un kavmi ve onlardan sonra gelen topluluklar da yalanlamıştı. Her ümmet
kendi peygamberini yakalayıp cezalandırmaya azmetmişti. Hakkı yok etmek için
batıl şeyler ileri sürerek tartışmışlardı. Bu yüzden onları kıskıvrak
yakaladım. Benim cezalandırmam nasılmış, (gördüler)!
6. Böylece
Rabbinin, inkâr edenler hakkındaki, “Onlar cehennemliklerdir” sözü gerçekleşmiş
oldu.
7. Arş’ı taşıyanlar
ve onun çevresinde bulunanlar (melekler) Rablerini hamd ederek tespih ederler,
O’na inanırlar ve inananlar için (şöyle diyerek) bağışlanma dilerler: “Ey
Rabbimiz! Senin rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O hâlde tövbe eden ve
senin yoluna uyanları bağışla ve onları cehennem azâbından koru.”
8. “Ey Rabbimiz!
Onları da, onların babalarından, eşlerinden ve soylarından iyi olanları da,
kendilerine vaad ettiğin Adn cennetlerine koy. Şüphesiz sen mutlak güç
sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin.”
Not.1 Sad
50, Fatır 33, Meryem 61, Taha 76, Mü'min (Gafir) 8, Kehf 31, Nahl 31, Rad 23,
Beyyine 8, Saff 12, Tevbe 72: Bu ayetlerde Cennet’ten “Adn/Aden” olarak söz ediliyor. Tevrat’ta Adem’le Havva’nın içine bırakıldıkları cennetin/ bahçenin ismi Adn olarak geçiyor (Tevrat, Tekvin
2/8). Hatta Tevrat’ta bu yerin dünyada doğu tarafında bir bölgede olduğu da
yazılı ki Sümer inançlarıyla tamamıyla
çakışıyor. Cennet/Adn/Aden hikâyeleri çok
tanrılı Sümerlerden gelmedir. bkz. Arif Tekin, Sümerlerden İslam’a Kutsal Kitaplar ve Dinler, (pdf-s.57).
9. “Onları
kötülüklerden koru. Sen o gün kimi kötülüklerden korursan, ona rahmet etmiş
olursun. İşte bu büyük başarıdır.
10. İnkâr edenler var
ya, muhakkak onlara: “Allah’ın (size) gazabı, sizin kendinize olan gazabınızdan
daha büyüktür. Çünkü siz imana çağırılırdınız da inkâr ederdiniz” diye
seslenilir.
11. Onlar da şöyle
derler: “Ey Rabbimiz! Bizi iki defa öldürdün, iki defa da dirilttin.2
Günahlarımızı kabulleniyoruz. Şimdi (bu ateşten) bir çıkış yolu var mı?”
12. “Bu, sizin tevhid
çerçevesinde Allah’a çağrıldığında inkâr etmeniz, O’na ortak koşulduğunda ise
inanmanız sebebiyledir. Artık hüküm yüce ve büyük Allah’a aittir.”
13. O, size
âyetlerini gösteren, sizin için gökten bir rızık indirendir. Ancak O’na yönelen,
düşünüp ibret alır.
14. O hâlde,
kâfirlerin hoşuna gitmese de, siz dini Allah’a has kılarak O’na ibadet edin.
15. O, dereceleri
hakkıyla yükseltendir, Arş’ın sahibidir. Buluşma günü hakkında (insanları)
uyarmak için, irâdesiyle ilgili vahyi kullarından dilediğine, kendi indirir.
16. O gün onlar
ortaya çıkarlar. Onların hiçbir şeyi Allah’a gizli kalmaz. Bugün mülk
(hükümranlık) kimindir? Tek olan, her şeyi kudret ve hâkimiyeti altında tutan
Allah’ındır
17. Bugün herkese
kazandığının karşılığı verilir. Bugün asla zulüm yoktur. Şüphesiz Allah, hesabı
çabuk görendir.
18. Yaklaşmakta olan
gün konusunda onları uyar. O gün yürekler gam ve tasa ile dolu, (sanki)
gırtlaklara dayanmıştır. Zalimlerin ne sıcak bir dostu, ne de sözü dinlenir bir
şefaatçisi vardır.
19. Allah, gözlerin
hain bakışını ve kalplerin gizlediğini bilir.
20. Allah, hak ve
adâletle hükmeder. Allah’tan başka taptıkları ise hiçbir hükümde bulunamazlar.
Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.
21. Onlar yeryüzünde
dolaşıp, kendilerinden öncekilerin akıbetlerinin nasıl olduğuna bakmadılar mı?
Onlar, kendilerinden daha güçlü ve yeryüzündeki eserleri daha üstündü. Böyle
iken Allah, günahları sebebiyle onları yakaladı. Onları Allah’ın azabından
koruyacak hiç kimse olmadı.
22. Bunun sebebi şu
idi: Peygamberleri onlara apaçık mucizeler getiriyorlardı da onlar inkâr
ediyorlardı. Bu yüzden Allah da onları yakalayıverdi. Şüphesiz O, güçlüdür,
cezası da çok şiddetlidir.
23-24. Andolsun ki biz
Mûsâ’yı mucizelerimizle ve apaçık bir delille Firavun’a, Hâmân’a ve Kârûn’a3
gönderdik. Onlar ise; “Bu çok yalancı bir sihirbazdır” dediler.
Not.1 Kasas
76-82, Mü’min 24, Ankebut 39-40: Kuran’da geçen bu olay Tevrat’ta
olduğu gibi anlatılıyor; ancak Kuran’da onun ismi “Karun”, Tevrat’ta ise
“Korah” diye geçiyor (Tevrat, Sayılar,16).
Kuran ve Tevrat’taki bilgiler
dikkatle incelendiğinde, aslında iktidar kavgası yüzünden Musa-Harun ve
güçlerinin, o insanların başlarına çeşitli planlar çevirdikleri akıldan uzak
değil. Ama Tevrat Musa’dan yıllar sonra
yazıldığı için bu olayların meydana
gelip gelmediği konusuna temkinle yaklaşmak gerekiyor. Ancak
Kuran ve Tevrat bilgileri içinde kalınarak değerlendirme yapılırsa dediğim
yorum isabetlidir. bkz. Arif Tekin, Sümerlerden
İslam’a Kutsal Kitaplar ve Dinler, (pdf-s.146).
25. Mûsâ onlara
tarafımızdan gerçeği getirince, “Onunla beraber iman edenlerin oğullarını
öldürün, kadınlarını sağ bırakın” dediler. Fakat kâfirlerin tuzağı hep boşa
çıkmıştır.
26. Firavun dedi ki:
“Bırakın beni, Mûsâ’yı öldüreyim. (Faydası olacaksa) Rabbini yardıma çağırsın!
Çünkü ben onun, dininizi değiştireceğinden, yahut yeryüzünde bozgunculuk
çıkaracağından korkuyorum.”
27. Mûsâ da, “Ben,
hesap gününe inanmayan her kibirliden, benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan
Allah’a sığınırım” dedi.
28. Firavun
ailesinden, imanını gizlemekte olan mü’min bir adam şöyle dedi: “Rabbim
Allah’tır, dediği için bir adamı öldürecek misiniz? Hâlbuki o, size Rabbinizden
apaçık mucizeler getirdi. Eğer yalancı ise, yalanı kendi aleyhinedir. Eğer
doğru söylüyorsa, sizi tehdit ettiği şeylerin bir kısmı başınıza gelecektir.
Şüphesiz Allah, aşırı giden, yalancılık eden kimseyi doğru yola eriştirmez.”
29. “Ey kavmim! Bugün
yeryüzüne hâkim kimseler olarak iktidar ve saltanat sizindir. Ama başımıza
geldiğinde bizi, Allah’ın azabından kim kurtarır?” Firavun, “Ben size ancak
kendi görüşümü bildiriyorum ve sizi ancak doğru yola götürüyorum” dedi.
30-31. İman etmiş olan
adam dedi ki: “Ey kavmim! Şüphesiz ben, Nûh kavmi, Âd kavmi, Semûd kavmi ve
onlardan sonra gelen toplulukların başına gelen olayların sizin de başınıza
gelmesinden korkuyorum. Allah, kullarına asla zulmetmek istemez.”
32-33. “Ey kavmim!
Gerçekten sizin için, o bağrışıp çağrışma gününden, arkanıza dönüp kaçmaya
çalışacağınız günden korkuyorum. (O gün) sizi, Allah’(ın azabın)dan kurtaracak
kimse yoktur. Allah, kimi saptırırsa artık onu doğru yola iletecek de yoktur.”
Not.1 ŞAİR KUSS BİN SAİDE: Meryem 95, Mü’min 32: Bu ayetlerdeki “Andolsun
ki siz kıyamet günü teke tek haşr olunacaksınız” cümlesi harfiyen
şair Kuss bin Saide’den alınmıştır.
Bunu bizzat Hz. Muhammed kendisi anlatıyor: “Bir gün ben onu Ukaz panayırında gördüm,
kırmızı bir deve üzerindeydi ve halka hitaben çok hararetli, ilginç bir konuşma
yaptı. Onun o günkü konuşmasını hiç unutamıyorum.” diyor ve bu cümle dahil
diğer konuşmalarını anlatıyor.
Bu cümleler daha sonra ayet olarak kullanılmıştır.
Bu şair miladi 600’de vefat ederken henüz Muhammed peygamberlik iddiasında bulunmamıştı; bundan on yıl sonra peygamber oluyor. Kuss, konuşmasının başında,
giden bir daha gelmiyor, yaratılması gereken de sürekli yaratılıyor. Gidenler
halinden memnunlar mı ki sesleri çıkmıyor veya unutuldular mı bilemiyorum, diyor.
Kuss’un, gökte haber var, yerde ibret
var sözünden sonra, Muhammed onun bazı önemli açıklamalarını o gelen heyete
anlatıyor.
Kuss
Hıristiyan’dı;
ancak arayışlar içindeydi, yeni bir
din peşindeydi. Daha doğrusu “ben
peygamberim, bana vahiy geldi” demeye hazırlanıyordu. Ancak yaşlıydı ömrü buna yetmedi.
Demek ki o zaman ben peygamberim fikri bir kültür gibiydi.
Bunu iyi yürüten, başaran kendini ilan ederdi. Müseyleme ve Tuleyha
gibileri de o dönem peygamberliğini
ilan edenler arasındaydı.
Bu şairden alınan diğer cümleler ve şiirlerinden benzer alıntılar
için...
...bkz.
Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an
(Kur'an'ın Kökeni -2), (pdf-s.46-50).
34. Andolsun, daha
önce Yûsuf da size apaçık deliller getirmişti de, onun size getirdikleri
hakkında şüphe edip durmuştunuz. Daha sonra o ölünce de, “Allah, ondan sonra
aslâ peygamber göndermez” demiştiniz. İşte Allah, aşırı giden şüpheci kimseleri
böyle saptırır.
35. Onlar kendilerine
gelmiş hiçbir delil olmaksızın, Allah’ın âyetleri hakkında tartışan
kimselerdir. Bu ise Allah katında ve iman edenler katında büyük öfke ve gazap
gerektiren bir iştir. Allah, her kibirli zorbanın kalbini işte böyle mühürler.
36-37. Firavun dedi ki:
“Ey Hâmân! Bana yüksek bir kule yap, belki yollara, göklerin yollarına erişirim
de Mûsâ’nın ilâhını görürüm(!) Çünkü ben, onun yalancı olduğuna inanıyorum.”
Böylece Firavun’a yaptığı kötü iş süslü gösterildi ve doğru yoldan saptırıldı.
Firavun’un tuzağı, tamamen sonuçsuz kaldı.
38. O inanan kimse
dedi ki: “Ey kavmim! Bana uyun ki, sizi doğru yola ileteyim.”
39. “Ey kavmim!
Şüphesiz bu dünya hayatı ancak (geçici) bir yararlanmadır. Ahiret ise ebedî
olarak kalınacak yerdir.”
40. “Kim bir kötülük
yaparsa, ancak onun kadar ceza görür. Kadın veya erkek, kim, mü’min olarak
salih bir amel işlerse, işte onlar cennete girecek ve orada hesapsız olarak
rızıklandırılacaklardır.”
41. “Ey kavmim! Bu ne
hâl? Ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz ise beni ateşe çağırıyorsunuz.”
42. “Siz beni Allah’ı
inkâr etmeye ve hakkında hiçbir bilgim olmayan şeyleri O’na ortak koşmaya
çağırıyorsunuz. Ben ise sizi mutlak güç sahibine, çok bağışlayana (Allah’a)
çağırıyorum.”
43. “Şüphe yok ki
sizin beni tapmaya çağırdığınız şeyin ne dünya ne de ahiret konusunda hiçbir
çağrısı yoktur. Kuşkusuz dönüşümüz Allah’adır. Şüphesiz, aşırı gidenler
cehennemliklerin ta kendileridir.”
44. “Size
söylediklerimi hatırlayacaksınız. Ben işimi Allah’a havale ediyorum. Şüphesiz
Allah, kullarını hakkıyla görendir.”
45. Allah, onu,
onların hilelerinin kötülüklerinden korudu. Firavun ailesini, azâbın en kötüsü
kuşattı.
46. (Öyle bir) ateş
ki, onlar sabah-akşam ona sunulurlar. Kıyametin kopacağı günde de, “Firavun
ailesini azabın en şiddetlisine sokun” denilecektir.
47. Ateşin içinde
birbirleriyle tartışırlarken, zayıf olanlar, büyüklük taslayanlara, “Biz size
uymuş kimselerdik. Şimdi şu ateşin bir kısmını üzerimizden kaldırabilir
misiniz?” derler.
48. Büyüklük
taslayanlar ise şöyle derler: “Biz hepimiz ateşin içindeyiz. Şüphesiz Allah,
kullar arasında (böyle) hüküm vermiştir.”
49. Ateşte olanlar
cehennem bekçilerine, “Rabbinize yalvarın da (hiç değilse) bir gün bizden azabı
hafifletsin” derler.
50. (Cehennem
bekçileri) derler ki: “Size peygamberleriniz açık mucizeler getirmemiş miydi?”
Onlar, “Evet, getirmişti” derler. (Bekçiler), “Öyleyse kendiniz yalvarın”
derler. Şüphesiz kâfirlerin duası boşunadır.
51. Şüphesiz ki,
peygamberlerimize ve iman edenlere dünya hayatında ve şahitlerin şahitlik
edecekleri günde yardım ederiz.
52. O gün zalimlere,
mazeretleri fayda vermez. Lânet de onlaradır, kötü yurt da onlaradır.
53-54. Andolsun, biz
Mûsâ’ya hidayet verdik. İsrailoğulları’na da, akıl sahipleri için bir öğüt ve
doğruluk rehberi olarak o kitabı (Tevrat’ı) miras bıraktık.
55. Ey Muhammed!
Sabret. Allah’ın va’di şüphesiz gerçektir. Günahının bağışlanmasını iste.
Akşam-sabah Rabbini hamd ederek tespih et.
56. Allah’ın âyetleri
hakkında, kendilerine gelmiş bir delilleri olmaksızın tartışanlar var ya,
onların kalplerinde ancak bir büyüklük taslama vardır. Onlar, tasladıkları
büyüklüğe asla ulaşmazlar. Sen Allah’a sığın. Şüphesiz O, hakkıyla işitendir,
hakkıyla görendir.[56 ve 57. âyetler
Medine dönemine aittir.]
57. Elbette göklerin
ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyük bir şeydir. Fakat
insanların çoğu bilmezler.[56 ve 57.
âyetler Medine dönemine aittir.]
58. Kör ile gören,
iman edip salih ameller işleyenler ile kötülük yapan bir değildir. Siz pek az
düşünüyorsunuz.
59. Kıyamet günü
mutlaka gelecektir, bunda hiç şüphe yoktur. Fakat insanların çoğu buna
inanmazlar.
60. Rabbiniz şöyle
dedi: “Bana dua edin, duânıza cevap vereyim. Bana kulluk etmeyi kibirlerine
yediremeyenler aşağılanmış bir hâlde cehenneme gireceklerdir.”
61. Allah, içinde
rahat edesiniz diye geceyi ve (her şeyi) gösterici (aydınlık) olarak da gündüzü
yaratandır. Şüphesiz Allah, insanlara karşı sonsuz iyilik sahibidir, fakat
insanların çoğu şükretmezler.
62. İşte her şeyin
yaratıcısı olan Rabbiniz Allah! O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Durum bu iken
nasıl oluyor da (haktan) döndürülüyorsunuz?
63. Allah’ın
âyetlerini inkâr etmekte olanlar, işte böyle döndürülürler.
64. Allah, yeryüzünü
sizin için karar kılma yeri, göğü de binâ yapan; size şekil verip de
şekillerinizi güzel kılan ve sizi temiz şeylerle rızıklandırandır. İşte
Rabbiniz Allah! Âlemlerin Rabbi Allah ne yücedir!
65. O, diridir.
O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde sadece Allah’a itaat ederek (samimi
olarak) O’na ibadet edin. Hamd, âlemlerin Rabbine mahsustur.
66. De ki: “Rabbimden
bana apaçık deliller gelince, Allah’ı bırakıp da taptıklarınıza tapmam bana
yasaklandı ve bana, âlemlerin Rabbine teslim olmam emredildi.”
67. O, sizi (önce)
topraktan, sonra az bir sudan (meniden), sonra “alaka”dan4 yaratan,
sonra sizi (ana rahminden) çocuk olarak çıkaran, sonra olgunluk çağına
ulaşmanız, sonra da ihtiyarlamanız için sizi yaşatandır. İçinizden önceden
ölenler de vardır. Allah bunları, belli bir zamana erişmeniz ve düşünüp akıl
erdirmeniz için yapar.
68. O, yaşatan ve
öldürendir. Bir şeye karar verdiğinde, ona sadece “ol” der, o da oluverir.
69. Allah’ın âyetleri
hakkında tartışanları görmedin mi? Nasıl da döndürülüyorlar?
70. Onlar, kitabı
(Kur’an’ı) ve elçilerimize gönderdiklerimizi yalanlayanlardır. Onlar
bilecekler.
71-72. O zaman onlar,
boyunlarında demir halkalar ve zincirler olduğu hâlde kaynar suda
sürüklenecekler, sonra da ateşte yakılacaklardır.
73-74. Sonra onlara,
“Allah’ı bırakıp da ortak koştuklarınız nerede?” denilir. Onlar da, “(Yüzüstü
bırakıp) bizden uzaklaştılar. Hayır, demek ki, biz önceleri hiçbir şeye
tapmıyormuşuz, (taptıklarımız bir hiçmiş)” derler. İşte Allah, inkârcıları
böyle saptırır.
75. Bu, sizin
yeryüzünde haksız yere şımarmanızdan ve böbürlenmenizden ötürüdür.
76. Onlara, “Ebedî
kalmak üzere cehennem kapılarından girin. Büyüklük taslayanların yeri ne
kötüdür!” (denir).
77. Sen sabret!
Şüphesiz Allah’ın verdiği söz gerçektir. Onları tehdit ettiğimiz azâbın bir
kısmını sana göstersek de (ya da göstermeden önce) seni vefât ettirsek de,
sonunda onlar bize döndürüleceklerdir.
78. Andolsun, senden
önce de peygamberler gönderdik. Onlardan sana anlattıklarımız da var,
anlatmadıklarımız da var. Hiçbir peygamber, Allah’ın izni olmadan bir mûcize
getiremez. Allah’ın emri gelince de hak yerine getirilir. İşte o zaman bunu
batıl sayanlar hüsrana uğrarlar.
79. Allah, bir
kısmına binesiniz, bir kısmını da yiyesiniz diye sizin için hayvanları
yaratandır.
80. Onlarda sizin
için daha birçok faydalar da vardır. Gönüllerinizdeki ihtiyaçlara kendileri
üzerinden ulaşasınız diye onları yaratmıştır. Onlarla ve gemilerle
taşınırsınız.
81. Allah, size
âyetlerini gösteriyor. Allah’ın hangi âyetlerini inkâr edersiniz?
82. Onlar yeryüzünde
dolaşıp, kendilerinden önce gelenlerin akıbetlerinin nasıl olduğuna bakmadılar
mı? Onlar kendilerinden daha çok, daha güçlü ve onların yeryüzündeki eserleri
daha üstündü. Fakat kazanmakta oldukları şeyler onlara bir fayda vermemişti.
83. Peygamberleri
onlara apaçık deliller getirince, sahip oldukları bilgi ile şımardılar (ve
onları alaya aldılar). Sonunda alaya almakta oldukları şey kendilerini
sarıverdi.
84. Azabımızı
gördükleri zaman, “Yalnız Allah’a inandık; O’na ortak koşmakta olduğumuz
şeyleri inkâr ettik” dediler.
85. Fakat azâbımızı
gördükleri zaman inanmaları, kendilerine fayda vermedi. Bu, Allah’ın kulları
hakkında eskiden beri yürürlükte olan kanunudur. İşte orada inkârcılar hüsrana
uğradılar.
DİPNOTLAR (Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Dipnotları)
1. Bu harflerle ilgili
olarak Bakara sûresinin ilk âyetinin dipnotuna bakınız.
2. Âyette ifade edilen
iki diriltmeden ilki ile dünyaya diri olarak getiriliş, ikincisi ile de
öldükten sonra diriltilme kastedilmektedir. İki ölümden birincisi, dünya
hayatından ahiret hayatına geçişi sağlayan ölüm; ikincisi ise kâfirlerin
cehennemde tadacakları mecazî ölümdür. Kâfirler cehennemde, ölüp yok olmayı
temenni edecek ebedî bir azap ortamında bulunacaklardır. Onlara, ölüp yok
olmayı temenni ettirecek bu ortam, “Nasıl, ilk ölümümüzden başka ölmeyecek
miymişiz? Bize azap edilmeyecek miymiş?” (Sâffât sûresi, 58, 59) âyetlerinin de
işaret ettiği üzere, ölüm diye nitelenmektedir. Bu tür bir ölüm, sadece
kâfirler için söz konusudur. Mü’minler ise hiçbir şekilde dünyadaki ölümden
başka ölüm tatmayacaklardır. “Orada ilk ölümden başka hiçbir ölüm tatmazlar..”
Duhân sûresinin 56. âyeti bunu açıkça göstermektedir. Âyette geçen ikinci
ölümün, kabir sualinden sonra gerçekleşecek bir “ölüm” olduğu ifade edilmekte
ise de, bu görüş sağlıklı değildir. Zira bu görüşe göre mü’minler de ikinci
sefer öleceklerdir. Oysa bu, yukarıda zikredilen Duhân sûresi, âyet 56’ya
aykırıdır. Âyette geçen iki ölümden ilkinin, hayata gelmeden önceki yokluk hâli
olduğu da ifade edilmiştir.
3. Hâmân, Firavun’un
başveziridir. Kârûn ise İsrailoğullarından hak tanımaz azgın ve şımarık bir
zengin idi.
4. “Alaka”, erkeğin
spermiyle döllenmiş yumurtadan bir hafta zarfında oluşan hücre topluluğunun
rahim cidarına asılıp gömülmüş şeklidir. İnsanın yaratılış evreleri ile ilgili
olarak bakınız: Hac sûresi, âyet, 5; Mü’minûn sûresi, âyet, 14; Alak sûresi,
âyet, 2.
FUSSİLET | GENİŞÇE AÇIKLANDI
KAYNAK KİTAPLARIN LİNKLERİ
1. Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni 2. Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2) 3. Arif Tekin, Sümerlerden İslam'a Kutsal Kitaplar ve Dinler 4. Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Hz. Muhammed'in Ölümü 5. Muazzez İlmiye Çığ, Kuran, İncil ve Tevrat’ın Sumerdeki Kökeni |