107- ALDANIŞ | TEĞÂBUN (Kitap
Sırası-64)
Şefkatle
merhamet eden Allah’ın adıyla.
1. Göklerdeki ve
yerdeki her şey Allah’ı tespih eder. Mülk yalnızca O’nundur, hamd de O’na
mahsustur. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir.
2. O, sizi
yaratandır. Böyle iken kiminiz kâfir, kiminiz mü’mindir. Allah, yaptıklarınızı
hakkıyla görendir.
3. Gökleri ve yeri
hak ve hikmete uygun olarak yarattı. Sizi şekillendirdi ve şekillerinizi de
güzel yaptı. Dönüş yalnız O’nadır.
4. Göklerdeki ve
yerdeki her şeyi bilir. Gizlediklerinizi de açığa vurduklarınızı da bilir.
Allah, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir.
5. Daha önce inkâr
edip de inkârlarının cezasını tadanların haberi size gelmedi mi? Onlar için
elem dolu bir azap da vardır.
6. Bu,
peygamberlerinin, onlara apaçık mucizeler getirmeleri ve onların da, “(Bizim
gibi) insanlar mı bizi doğru yola iletecekmiş?” deyip de inkâr etmeleri ve yüz
çevirmeleri sebebiyledir. Allah da hiçbir şeye muhtaç olmadığını göstermiştir.
Allah, her bakımdan sınırsız zengindir, övgüye lâyıktır.
7. İnkâr edenler,
kesinlikle, öldükten sonra diriltilmeyeceklerini iddia ettiler. De ki: “Hiç de
öyle değil, Rabbime and olsun, mutlaka diriltileceksiniz, sonra da yaptıklarınız
size elbette haber verilecektir. Bu, Allah’a kolaydır.”
8. Artık siz
Allah’a, peygamberine ve indirdiğimiz nûra (Kur’an’a) iman edin. Allah,
yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
9. Toplanma vakti
için Allah'ın sizi toplayacağı günü düşün. O gün aldanışın ortaya çıkacağı
gündür. Kim Allah'a inanır ve salih amel işlerse, Allah onun kötülüklerini
örter ve onu içinden ırmaklar akan, ebedî kalacakları cennetlere sokar. İşte bu
büyük başarıdır.
10. İnkâr eden ve
âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar, içinde ebedî kalmak üzere
cehennemliklerdir. Ne kötü varılacak yerdir orası!
11. Allah’ın izni
olmaksızın hiçbir musibet başa gelmez. Kim Allah’a inanırsa, Allah onun kalbini
doğruya iletir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.
Not.1 Müddessir
31, Araf 155, 178, Fatır 8, Kasas 56, İsra 46, 97, Yunus 99-100, Hud 118-119,
En’am 39, 107, 111, 125, 137, 149, Zümer 36-37, Şura 8, 46, Casiye 23, Nahl 9,
37, 93, İbrahim 4, 27, Secde 13, Ankebut 21, Rad 27, İnsan 30-31, Enfal 23,
Nisa 88, 94, 143, Nur 21, 46, Teğabun 11, Maide 40-41, 48, Tevbe 19, 127 (+
Furkan 44, Enfal 32):
a) Bu ayetlerde “Allah dilediğini hidayete erdirir, dilediğini saptırır” diyor. Ben de burada derim
ki, mademki Kuran’ın Allah’ı her şeyi yapabiliyor; o halde kızıp da insanlara “Hayvanlardan da betersiniz” (Furkan 44
vd) diyeceğine; insanları daha
mükemmel bir modelde yaratsaydı herhalde her yönüyle iyi olurdu.
b) Daha net ifadeyle açıklamam
gerekirse, artık insanlar uyandı, kimse “Ey ahali! Ben peygamberim, tanrıdan geliyorum...” lafına
artık bugünkü insanlar kolay inanmaz; çocuklar bile böylelerini kovalarlar. Tabi ki çıkarcı idareciler
varsa (ki vardır) o zaman iş değişir.
c) Muhammed zamanında da bu
efsanelere inanmayan insanlar vardı, o günkü toplumda bilgi bakımından çok
değerli insanlar vardı; ancak Muhammed
onları kaba kuvvetle ortadan kaldırdı. O zaman Muhammed’e kafa tutabilen insanların
varlığı konusunda Kuran’da
önemli ipuçları vardır.
d) Kısaca bir örnek vereyim: Enfal
32’de Kuran’ın Muhammed tarafından uydurulduğuna ilişkin o günkü muhalifler,
“Ey Allah, eğer bu Kuran senden
gelen hak bir kitap ise, durma bizim üzerimize gökten taşlar yağdır veya bize
daha acıklı bir azap ver...” derken, Kuran’ın
Allah’ı (yani Muhammed’in
kendisi) buna karşı “İçinizde
peygamberim (Muhammed) varken ben
nasıl sizi cezalandırayım” karşılığını verip onları bu
sözlerle ikna etmeğe çalışıyordu. Artık
kim buna ne kadar inanmışsa!
bkz.
Arif Tekin, Sümerlerden İslam’a Kutsal
Kitaplar ve Dinler, (pdf-s.163-164).
Not.2 Şu ayetler yukarıdakilerle çelişiyor:
a) Zümer 41: Yukarıdaki
ayetlerde “Allah dilediğini hidayete erdirir, dilediğini saptırır”
derken bu ayette “Kim doğru yola
girerse, kendisi için girmiş olur. Kim de saparsa, ancak kendi aleyhine sapar”
diyor. Bu ayetin diğerleriyle çeliştiği
çok açık!
b) Nisa 140: Yukarıdaki ayetlerde “Allah dilediğini hidayete erdirir, dilediğini saptırır” derken bu ayette “inkârcılarla oturmayın, aksi hâlde siz de
onlar gibi olursunuz” diyor. Bu
ayetin diğerleriyle çeliştiği çok açık!
c) Nahl 93: Bu ayette “Allah dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. Yapmakta
olduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz” diyor. Kendisiyle çelişen bir ayet!...
12. Allah’a itaat
edin, peygambere de itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz, bilin ki elçimize düşen
sadece apaçık bir tebliğdir.
13. Allah,
kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayandır. Mü’minler yalnız Allah’a tevekkül
etsinler.
14. Ey iman edenler!
Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olabilecekler vardır. Onlardan
sakının. Ama affeder, hoş görüp vazgeçer ve bağışlarsanız şüphe yok ki Allah
çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
15. Mallarınız ve
çocuklarınız ancak birer imtihandır; Allah katında ise büyük bir mükâfat
vardır.
16. O hâlde, gücünüz
yettiği kadar Allah’a karşı gelmekten sakının. Dinleyin, itaat edin, kendi
iyiliğiniz için harcayın. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar
kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.
Not.1 KUR’AN’DA NASİH VE MENSUH: Al-i
İmran 102, Tegabün 16:
“Ey iman edenler! Allah’a
karşı gelmekten nasıl sakınmak gerekiyorsa öylece sakının” (Al-i İmran 102) Tabi ki bu İslam
inancına göre insanın aleyhine olan
bir ayet.
Çünkü İslam felsefesine göre insanoğlu ne kadar çalışsa da Allah’ın
hakkını ödeyemez.
Bu ayete göre yerine getirilmesi imkânsız bir görev
insana verilmiş oluyor.
İşte burada farklı bir ayet karşımıza çıkıyor: “Gücünüz
oranında Allah’tan sakının.” (Tegabün 16)
bkz. Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın
Kökeni -2), (pdf-s.247).
ayrıca: KUR’AN’DA NASİH VE MENSUH: Ala
6-7, İsra 86, Nahl 101, R’ad 39, Bakara 106:
(BU
KONU A’LA SURESİ’NİN SONUNDA -19. ayetten sonra- GENİŞ KAPSAMLI
İŞLENMEKTEDİR)
17. Eğer siz Allah’a
güzel bir borç verirseniz, Allah onu size, kat kat öder ve sizi bağışlar.
Allah, şükrün karşılığını verendir, halîmdir (hemen cezalandırmaz, mühlet
verir).
Not.1 KUR’AN’IN EKONOMİK POLİTİKASI:
a) İsrâ 30, 31, En’âm 151, Sebe’
36, 39, Zümer 52, Şûrâ 12, 19, Zuhruf 32, 33-35, Nahl 71, 112, İbrahim 7, Rûm
28, 37, Ankebût 62, Ra’d 26, Bakara 212, Âl-i İmrân 27, 37, Talâk 3, Nûr 38 vb:
Bu ve benzeri ayetlere göre fakirlikle zenginlik bir kader işidir,
Allah’ın takdiridir.
Bunların çalışmayla sağlanamayacağı gayet net bir ifadeyle beyan ediliyor. (pdf-s.222-226).
b) Müzzemmil 20, Leyl 8-10, Sebe’
39, İnsan 8, Bakara 245, Haşr 9, Teğabün 16-17, Mâide 12, Hadîd 11, 18: Allah bu ayetlerde yoksullara yardımı, sadakayı, Allah’a güzel bir borç
vermeyi*, çalışmayı övüyor.
(*burada güya muhtaç olanlara Allah rızası için borç vermek kastedilmiş)
Allah, “Ey insanlar! Çalışın,
kimseye yük olmayın, emeğinizle yaşayın...” dese bile, bunun bir anlamı
olamaz. Çünkü insanın çalışabileceği iş alanı yok denecek kadar azdır; var
olanı da onun ihtiyaçlarını karşılayamaz durumdadır.
(pdf-s.233-234).
c) Allah (a)’daki ayetlerde beyan ettiği gibi insanlar arasındaki eşitsizliğin sorumluluğunu kendi üzerine aldığı
halde, (b)’deki ayetlerde çelişkili
bir ifadeyle çalışmayı övüyor. (pdf-s.233-234).
d) Allah’ın, hem “Zenginlikle fakirliğin dağıtımı bana aittir,
ben kimisini kimisine uşak-işçi olarak
yarattım” (Zuhruf 32) demesi,
hem sık sık “benim adıma, benim namı
hesabıma yoksullara borç olarak bir şeyler verin, ben de size öbür dünyada karşılığını vereyim” demesi, hem de “eğer siz başkasına verirseniz ben onun
yerini doldururum” şeklinde beyanatta bulunması, haklı olarak o günkü Medineli Yahudilerin, “Allah’ın eli bağlıdır (Allah
cimridir, kendisi muhtaçlara vermiyor da bizden borç istiyor...)” demelerine neden olmuştu (Mâide 64).
İlginçtir ki, Allah onların bu sözüne karşı kızarak,
“Vay eliniz bağlanası, vay lanet
olası” şeklinde bedduada bulunuyor. Yahudilerin bugünkü haline bakıldığında onun bedduasının kabul
edilip edilmediği de ortada. (pdf-s.233-234).
e) Çok ilginçtir ki, hadislere göre yoksullar çözüm isterken, o (Muhammed) kendilerine
tespih çekmelerini öneriyor ve onları bu şekilde tatmin etmeye çalışıyor.
(pdf-s.235).
f) Kur’an, insanlara sadaka vermeyi
önerirken, Muhammed’den 1122 yıl önce
(m-ö. 551) ölen Konfüçyüs, “Sen bir insana balık yedireceğine ona balık
avlanmayı öğret; böylece sen de
kurtul, o da kurtulsun”, deyip konu hakkında daha mantıklı, daha adil ve sosyal barış
için daha uygun bir öneri getirmiş; üstelik “Ey ahali! haberiniz olsun, ben bu bilgileri Allah’tan alıyorum” şeklinde söylediklerini Allah’a mal etmemiştir. (pdf-s.236).
Kaynak: Arif
Tekin, Kur'an'ın Kökeni,
(pdf-s.222-236).
18. O, gaybı da
görünen âlemi de bilendir, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
SAFF | SIRA (DİZİ)
KAYNAK KİTAPLARIN LİNKLERİ
1. Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni 2. Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2) 3. Arif Tekin, Sümerlerden İslam'a Kutsal Kitaplar ve Dinler 4. Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Hz. Muhammed'in Ölümü 5. Muazzez İlmiye Çığ, Kuran, İncil ve Tevrat’ın Sumerdeki Kökeni |