67- ESİP SAVURAN RÜZGÂRLAR | ZÂRİYÂT
(Kitap
Sırası-51)
Şefkatle
merhamet eden Allah’ın adıyla.
1-6. Tozutup
savuranlara, ağırlık taşıyanlara, kolaylıkla akanlara, iş bölüştürenlere
andolsun ki, size vaad olunan şey elbette doğrudur. Hesap ve ceza mutlaka
gerçekleşecektir.1
Not.1 Bu
not için bkz. Kalem 52: Kur’an’da Anlamsız
Kelimeler (“Elif Lam Mim”, “usulcacık çekenlere” vb).
Konu: ŞAİR ÜMEYYE B. EBİ SAİT:
Sure başlarında kullanılan anlamları olmayan bu gibi işaretler ve yabancı
kelimeler, o
dönemin şairlerinden ünlü Ümeyye B. Ebi Sait’in
şiirlerinde sıkça
uyguladığı bir taktiktir.
(BU
KONU KALEM SURESİ’NİN SONUNDA -52. ayetten sonra- GENİŞ KAPSAMLI
İŞLENMEKTEDİR)
7-8. Yollara
(yıldızların dolaştığı yörüngelere) sahip göğe andolsun ki, muhakkak siz,
(peygamber hakkında) çelişkili sözler söylüyorsunuz.
9. Ondan
(Peygamber’den) çevrilen çevrilir.
10-11. Cehalet içinde
gaflete dalmış olan (ve “Muhammed şairdir, delidir” diyen) yalancılar
kahrolsun!
12. “Ceza günü ne
zaman?” diye sorarlar.
13-14. Ateş üzerinde azaba
uğratılacakları gün (görevli melekler onlara şöyle der): “Azabınızı tadın! İşte
acele isteyip durduğunuz şey budur.”
15-16. Şüphesiz Allah’a
karşı gelmekten sakınanlar, Rablerinin kendilerine verdiği şeyleri alarak
cennetlerde ve pınar başlarında bulunurlar. Şüphesiz onlar bundan önce iyilik
yapan kimselerdi.
17. Geceleri pek az
uyurlardı.
18. Seherlerde
bağışlama dilerlerdi.
19. Mallarında
(yardım) isteyen ve (iffetinden dolayı isteyemeyip) mahrum olanlar için bir hak
vardır.
20-21. Kesin olarak
inananlar için yeryüzünde ve kendi nefislerinizde birçok alametler vardır. Hâlâ
görmüyor musunuz?
22. Gökte rızkınız ve
size vaad olunan şeyler vardır.
23. Göğün ve yerin
Rabbine andolsun ki o (size va’dolunanlar), sizin konuşmanız gibi gerçektir.
24. (Ey Muhammed!)
İbrahim’in ağırlanan misafirlerinin haberi sana geldi mi?
25. Hani onlar,
İbrahim’in yanına varmışlar ve “Selâm olsun sana!” demişlerdi. O da “Size de
selâm olsun.” demiş, “Bunlar tanınmamış (yabancı) kimseler” (diye düşünmüştü).
26. Hissettirmeden
ailesinin yanına gidip, (pişirilmiş) semiz bir buzağı getirdi.
27. Onu önlerine
koydu. “Yemez misiniz?” dedi.
28. (Yemediklerini
görünce) onlardan İbrahim’in içine bir korku düştü. Onlar, “korkma” dediler ve
onu bilgin bir oğul ile müjdelediler.
29. Bunun üzerine
karısı bir çığlık kopararak yönelip elini yüzüne vurdu. “Ben kısır bir
kocakarıyım (nasıl çocuğum olabilir?)” dedi.
30. Onlar dediler ki:
“Rabbin böyle buyurdu. Şüphesiz O, hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla
bilendir.”
31. İbrahim, onlara:
“O hâlde asıl işiniz nedir ey elçiler?” dedi.
32-34. Onlar şöyle
dediler: “Biz suçlu bir kavme (Lût’un kavmine), üzerlerine çamurdan, pişirilmiş
ve Rabbinin katında haddi aşanlar için belirlenmiş taşlar yağdırmak için
gönderildik.”
Not.1 Kur’an’da
Allah, Lut peygamberi dinlemeyen insanlara taş yağdırırken “Onlara atılan taşlar Allah tarafından
numaralandırılmıştı: Hangi taşın hangi adama, onun neresine vurulacağı bile belirlenmişti”
şeklinde net ayetler vardır. Bu ifade, Kur’an’ın 2 yerinde geçiyor
(Hud 83, Zariyat 34).
Burada İslamî kesimden
şunu sormak lazım: Diyelim İslama inanmayan güçlü
devletler kalkıp -tıpkı Fil
suresinde geçen Ebrehe gibi- bugün Kâbe’yi
yıkmak isterlerse ve mademki Kur’an’ın Allah’ı katında Kâbe de o kadar
önemliyse, acaba kendisi -Fil vak’asında yaptığı gibi- onları kuşlarla veya başka bir yöntemle yok eder mi! bkz. Arif Tekin, Sümerlerden İslam’a Kutsal Kitaplar ve Dinler, (pdf-s.166).
35. Orada (Lût’un
yöresinde) bulunan mü’minleri çıkardık.
36. Zaten orada bir
ev halkından başka müslüman bulamadık.
37. Orada, elem dolu
azaptan korkacaklar için bir ibret bıraktık.
38. Mûsâ kıssasında
da ibret vardır. Hani biz onu açık bir delil ile Firavun’a göndermiştik.
39. O ise kuvvetine
güvenerek yüz çevirdi ve “Bu bir büyücü veya delidir” dedi.
40. Bunun üzerine biz
de kendisini ve ordularını yakalayıp denize attık. O ise (pişman olmuş),
kendini kınıyordu.
41. Âd kavminde de
ibretler vardır. Hani onların üzerine köklerini kesen rüzgârı göndermiştik.
42. Üzerine uğradığı
hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka onu kül ediyordu.
Not.1 Zariyat
41-42: Sağlam İslami kaynaklara göre
bu Ad Kavmi hikâyesini Haris b. Yezid
el-Bekri adında biri camide Hz. Muhammed’e anlatmış, bunun üzerine Hz.
Muhammed “bana vahiy geldi” diyerek
Kur’an’a eklemiştir.
İslami kaynaklar için bkz. Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2), (pdf-s.34).
43. Semûd kavminde de
ibretler vardır. Hani onlara, “Bir süreye kadar faydalanın bakalım” denmişti.
44. Derken Rablerinin
emrinden uzaklaşıp azmışlardı. Bu yüzden bakınıp dururken kendilerini yıldırım
çarpıvermişti.
45. Artık, ne
yerlerinden kalkmaya güçleri yetti, ne de başkasından yardım görebildiler.
46. Bunlardan önce de
Nûh kavmini helâk etmiştik. Çünkü onlar fâsık bir toplum idiler.
Not.1 A’râf 59, Yâsîn 41-43, Şuarâ 117-120, Yunus 73, Hûd 36-44,
Zâriyât 46, Mü’minûn 26-29, Ankebût 14-15: Nuh’un, kavmi ile olan inanç
problemleri üzerine kurulu “Tufan”
hikâyesi Tevrat’tan alınmadır. Ancak bu hikâyenin aslı da çok tanrılı Sumerlere
dayanmaktadır (Gılgamış Destanı’nın son kısmını oluşturan bu hikâye,
ölümsüzlüğü arayan Gılgamış’a,
tufandan kurtulup Tanrılar tarafından ölümsüzlük verilen Utnapiştim tarafından anlatılmıştı. Kur’an da Nuh’un bu hikâyesini
sıkça kullanıp, inanmayanlara “Tufan”
mesajı vermeye çalışıyor).
bkz. Muazzez İlmiye Çığ, Kuran, İncil ve Tevrat’ın Sumerdeki Kökeni, (pdf-s.49-53).
47. Göğü kudretimizle
biz kurduk ve şüphesiz bizim (her şeye) gücümüz yeter.2
48. Yeri de biz
döşedik. Biz ne güzel döşeyiciyiz.
49. Düşünüp ibret
alasınız diye her şeyden (erkekli dişili) iki eş yarattık.
50. O hâlde Allah’a
koşun. Şüphesiz ben, size O’nun katından gönderilmiş açık bir uyarıcıyım.
51. Allah ile beraber
başka bir ilâh edinmeyin. Gerçekten ben, size, Allah tarafından gönderilmiş
açık bir uyarıcıyım.
52. İşte böyle!
Onlardan öncekilere hiçbir peygamber gelmemişti ki, “O bir büyücüdür” yahut
“bir delidir” demiş olmasınlar.
53. Onlar bunu
birbirlerine tavsiye mi ettiler (ki hep aynı şeyleri söylüyorlar)? Hayır, onlar
azgın bir topluluktur.
54. Onun için,
onlardan yüz çevir. Artık kınanacak değilsin.
55. Sen yine de öğüt
ver. Çünkü öğüt mü’minlere fayda verir.
56. Ben cinleri ve
insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.
Not.1 Tüm inanç sistemlerinde “insanın
yaradılış amacı tanrıya/tanrılara hizmet etmek”tir. Yazının bulunmasıyla kayda geçen ilk inanç sistemi olan çok tanrılı
Sumer Uygarlığında da bu böyledir. Her sistemde hizmet farklı
tanımlanmıştır, Kur’an’da Allah’ı tanıma, ona kulluk etme şeklindedir (ki iman
edip kul olunduktan sonra, emirler doğrultusunda başka hizmetler devreye
girmektedir). bkz.
Arif Tekin, Sümerlerden İslam’a Kutsal
Kitaplar ve Dinler, (pdf-s.56).
Not.2 Cinlerin anlatıldığı ayetler: A’raf 179 Cin 8-10, İsra
88, Hicr 17-18, 26-27, En’am 112, 130, Saffat 6-10, Sebe 12 Ahkaf 29-32,
Zariyat 56, Mülk 5, Rahman 14-15, 33.
a) Kuran’da cinlerin anlatıldığı sureler/ayetler epey fazla. Cinlerden söz
ettiği için 28 ayetten oluşan bir surenin adı da “Cin” suresi oluyor.
b) Bir yerde cinlerin Allah’ın
izniyle Süleyman peygamberin emrinde çalıştıkları söyleniyor (Sebe 12).
c) Bir ayette cin ve insanların
yaradılış gayesi Allah’a kulluk etmeleri olarak gösteriliyor (Zariyat 56).
d) Rahman 14-15 ve Hicr 26-27’de
insanın ateşte pişirilmiş kupkuru çamurdan, cinin de ateş korundan/ özünden
yaratıldığı ifade ediliyor. Yine Rahman
33’te cin ve insanlara hitaben, “eğer gücünüz varsa yer ve göklerin dışına
çıkın bakalım” diyor.
e) Bir kere cinlere inanmak Muhammed’den önceki toplumlarda yaygındı; bunu
Kur’an da birçok ayetle teyit ediyor:
“Biz her peygambere insan ve cinlerden olan şeytanları düşman kıldık.” (En’am 112) Aynı surenin başka bir
ayetinde, “Ey cin ve insanlar! Size ayetlerimi anlatan, bu gününüzün geleceğini
haber veren peygamberlerim gelmedi mi” (En’am 130) diyerek hem
cinleri, hem de insanları kıyamet günü vereceği cezayla uyarıyor.
f) “Andolsun ki biz -Allah olarak-
çoğu cin ve insanları cehennem için yarattık” (A’raf 179) diyor. Bari “Cehennemi
çoğu cin ve insanlar için yarattık” deseydi neyse. Cümlede önemli bir terslik olduğu açık... Aynı ayetin
devamında, “Bu cin ve insanların
çoğu hayvanlardan da beterdir” anlamında ağır bir ifade kullanılıyor.
g) Açıktır ki Muhammed, insanları etkilemek için daha önce varolan
cin inancını, Kuran’ında bir etki aracı olarak kullanmıştır. Yani
insanların kendisi hakkında, “Mademki cinleri bilip onlar hakkında bu
bilgileri veriyor o zaman Allah’tan görev almış bir peygamberdir...” demelerini
sağlamak için bunları işlemiştir; yoksa bunun başka yorumu olamaz.
h) Şu da önemli ki, madem ki daha önce cinler/şeytanlar göklere
çıkarak meleklerin insanlar hakkında hazırladıkları raporları dinleyip ona
göre yeryüzünde fesat çıkarıyorlardı/karşı
tedbir alıyorlardı ve yine mademki
Muhammed’den sonra onlara artık bu yol kapandı; peki bu
durumda dünyadaki insanların daha rahat
etmeleri gerekirken -zira artık şeytanların ellerinde haber alma
hakkı, istihbari bilgiler edinme imkanı kalmadı ki insanları kötü yola sevk
etsinler- o zaman neden yeryüzünde haksızlıklar/fitne her
gün artarak devam ediyor!
bkz.
Arif Tekin, Sümerlerden İslam’a Kutsal
Kitaplar ve Dinler, (pdf-s.159-162).
57. Ben, onlardan bir
rızık istemiyorum. Bana yedirmelerini de istemiyorum.
58. Şüphesiz Allah
rızık verendir, güçlüdür, çok kuvvetlidir.
59. Şüphesiz
zulmedenler için (önceki müşrik) arkadaşlarının azap payı gibi payları vardır.
Artık azabımı acele istemesinler.
60. Uyarıldıkları
günlerinden dolayı vay o inkâr edenlerin hâline!
DİPNOTLAR (Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Dipnotları)
1. Âyetlerde rüzgâr,
bulutlar, yağmur ve bunlar gibi her türlü hareket hâlinde olan ve taşıyıp
nakletme fonksiyonu bulunan tüm varlık ve tabiat olaylarının kâinat düzenindeki
önemine ve bunun da ötesinde, varlıklar âlemindeki sürekli hareketlilik ve
oluşuma dikkat çekilmekte, bütün bunların ilâhî kudret tarafından yönetildiği
vurgulanmaktadır.
2. Âyet, “Göğü
kudretimizle biz kurduk ve biz onu genişletmekteyiz” şeklinde de tercüme
edilebilir. Bu bakış açısı, modern astrofizikte gündemde bulunan, evrenin
sürekli genişlemekte olduğu görüşünü desteklemektedir.
ĞÂŞİYE | KAPLAYIP BÜRÜYEN
KAYNAK KİTAPLARIN LİNKLERİ
1. Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni 2. Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2) 3. Arif Tekin, Sümerlerden İslam'a Kutsal Kitaplar ve Dinler 4. Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Hz. Muhammed'in Ölümü 5. Muazzez İlmiye Çığ, Kuran, İncil ve Tevrat’ın Sumerdeki Kökeni |