64- DUMAN | DUHÂN (Kitap
Sırası-44)
Şefkatle
merhamet eden Allah’ın adıyla.
1. Hâ Mîm.1
Not.1 Bu
not için bkz. Kalem 52: Kur’an’da Anlamsız
Kelimeler (“Elif Lam Mim”, “usulcacık çekenlere” vb).
Konu: ŞAİR ÜMEYYE B. EBİ SAİT:
Sure başlarında kullanılan anlamları olmayan bu gibi işaretler ve yabancı
kelimeler, o
dönemin şairlerinden ünlü Ümeyye B. Ebi Sait’in
şiirlerinde sıkça
uyguladığı bir taktiktir.
(BU
KONU KALEM SURESİ’NİN SONUNDA -52. ayetten sonra- GENİŞ KAPSAMLI
İŞLENMEKTEDİR)
2-3. Apaçık olan
Kitab’a andolsun ki, biz onu mübarek bir gecede2 indirdik. Şüphesiz
biz insanları uyarmaktayız.
4-7. Katımızdan bir
emirle her hikmetli iş o gecede ayırt edilir. Eğer kesin olarak inanıyorsanız,
Rabbinden; göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbinden bir rahmet
olarak biz peygamberler göndermekteyiz. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla
bilendir.
8. O’ndan başka
hiçbir ilâh yoktur. Yaşatır, öldürür. O, sizin de Rabbiniz, önceki atalarınızın
da Rabbidir.
9. Fakat onlar,
şüphe içinde eğlenip duruyorlar.
10. Göğün açık bir
duman3 getireceği günü bekle.
11. (O duman)
insanları bürür. Bu, elem dolu bir azaptır.
12. İnsanlar,
“Rabbimiz! Bu azabı bizden kaldır, çünkü biz artık inanıyoruz” derler.
13. Nerede onlarda
öğüt almak?! Oysa kendilerine (gerçeği) açıklayan bir peygamber gelmişti.
14. Sonra ondan yüz
çevirdiler ve “Bu bir öğretilmiş, bu bir deli!” dediler.
15. Biz bu azabı kısa
bir süre kaldıracağız, siz de yine eski hâlinize döneceksiniz.
16. Onları o en
şiddetli yakalayışla yakalayacağımız günü hatırla. Şüphesiz biz öcümüzü alırız.
17. Andolsun,
onlardan önce Firavun kavmini sınamıştık. Onlara değerli bir peygamber (Mûsâ)
gelmişti.
18. O, şöyle demişti:
“Allah’ın kullarını (esaret altındaki İsrailoğullarını) bana teslim edin. Çünkü
ben güvenilir bir peygamberim.”
19. “Allah’a karşı
ululuk taslamayın. Çünkü ben size apaçık bir delil (mucize) getiriyorum.”
20. “Şüphesiz ki ben,
beni taşlamanızdan, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a sığındım.”
21. “Bana
inanmadınızsa benden uzak durun.”
22. Sonra Mûsâ,
Rabbine, “Bunlar günahkâr bir toplumdur” diye seslendi.
23. Allah da şöyle
dedi: “O hâlde kullarımı geceleyin yola çıkar, çünkü takip edileceksiniz.”
24. “Denizi açık
hâlde bırak.”4 Çünkü onlar boğulacak bir ordudur.
Not.1 “APAÇIK ARAPÇA” KUR’AN’DA YABANCI
KELİMELER:
Meryem 97, Taha 113, Şuara
193-195, 198-199, Yusuf 2, En’am 92, Zümer 28, Fussilet 3, 44, Şura 7, Zuhruf
2-3, Duhan 58, Ahkaf 12, Nahl 103, İbrahim 4, Rad 37: Bu ayetlerde (16 yerde)
Kur’an;
“Biz Kur’an’ı iyice anlayasınız diye apaçık Arapça indirdik”
diyor. Bir yerde;
“Arapça bilmeyene indirseydik, yine inanmazdı” diyor!
(Şuara 198-199). Bir yerde;
“‘Kur’an’ı bir insan öğretiyor’ dediklerini biliyoruz, o
kimsenin dili yabancıdır” diyor (Nahl 103).
Oysa; bu
ayetin Arapçasında geçen;
“REHV/REHVEN” kelimesi
Arapça değildir.
Süryanice’dir, ayette geçen “Denizi/Nil’i sakin bırak” anlamı bu
kelimeden gelir. Nebatice olduğunu söyleyenler de vardır (Arapça karşılığı
bulunmasına rağmen başka dilden alınmıştır. Çünkü kaynak o dilde anlatılan/yazılan hikâyedir).
bkz. Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın
Kökeni -2), (pdf-s.275).
25. Onlar geride nice
bahçeler, nice pınarlar bıraktılar.
26. Nice ekinler,
nice güzel konaklar!
27. Zevk ve sefasını
sürdükleri nice nimetler!
28. İşte böyle!
Onları başka bir topluma miras bıraktık.
29. Gök ve yer
onların ardından ağlamadı; onlara mühlet de verilmedi.
30-31. Andolsun,
İsrailoğullarını o alçaltıcı azaptan; Firavun’dan kurtardık. Çünkü o, haddi
aşanlardan bir zorba idi.
32. Andolsun, onları,
bir bilgi üzerine (dönemlerinde) âlemlere üstün kıldık.
33. Onlara, içinde
açık bir imtihan bulunan mûcizeler verdik.
34-35. Bunlar (müşrikler)
diyorlar ki: “İlk ölümümüzden başka bir ölüm yoktur. Biz diriltilecek değiliz.”
36. “Eğer doğru
söyleyenler iseniz atalarımızı getirin.”
37. Bunlar mı daha
hayırlı, yoksa Tübba’5 kavmi ile onlardan öncekiler mi? Onları helâk
ettik. Çünkü onlar suçlu kimselerdi.
38. Biz, gökleri,
yeri ve bunlar arasında bulunanları, eğlenmek için yaratmadık.
39. Biz onları ancak
hak ve hikmete uygun olarak yarattık. Ama onların çoğu bilmiyorlar.
40. Şüphesiz, hüküm
günü, hepsinin bir arada buluşacağı zamandır.
41. O gün dostun
dosta hiçbir faydası olmaz. Kendilerine yardım da edilmez.
42. Yalnız, Allah’ın
yardım ettiği kimseler bunların dışındadır. Şüphesiz O, mutlak güç sahibidir,
çok merhamet edendir.
43-44. Şüphesiz, zakkum
ağacı, günahkârların yemeğidir.
45-46. O, maden eriyiği
gibidir. Kaynar suyun kaynaması gibi karınlarda kaynar.
Not.1 “APAÇIK ARAPÇA” KUR’AN’DA YABANCI
KELİMELER:
Meryem 97, Taha 113, Şuara
193-195, 198-199, Yusuf 2, En’am 92, Zümer 28, Fussilet 3, 44, Şura 7, Zuhruf
2-3, Duhan 58, Ahkaf 12, Nahl 103, İbrahim 4, Rad 37: Bu ayetlerde (16 yerde)
Kur’an;
“Biz Kur’an’ı iyice anlayasınız diye apaçık Arapça indirdik”
diyor. Bir yerde;
“Arapça bilmeyene indirseydik, yine inanmazdı” diyor!
(Şuara 198-199). Bir yerde;
“‘Kur’an’ı bir insan öğretiyor’ dediklerini biliyoruz, o
kimsenin dili yabancıdır” diyor (Nahl 103).
Oysa; bu
ayetlerin (Duhan 45, Kehf 29, Mearic 8) Arapçasında geçen;
“MÜHL” kelimesi
Arapça değildir.
Berberice/Kıptice veya Mağrip
dilinden gelmedir, “zeytinyağı veya zeytinyağı
tortusu” anlamına gelir.
Kur’an’da “erimek” anlamında iki yerde “asit gibi haşlayan bir su” bir yerde “erimiş maden” olarak kullanılmıştır (Arapça
karşılığı bulunmasına rağmen özellikle “cennet,
cehennem” gibi “öte dünya” ile
ilgili kelimeler başka dilden alınmıştır. Çünkü
kaynak o dilde anlatılan/yazılan hikâyedir).
bkz. Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın
Kökeni -2), (pdf-s.293).
47. (Allah, görevli
meleklere şöyle der:) “Tutun onu, cehennemin ortasına sürükleyin.”
48. “Sonra başının
üstüne kaynar su azabından dökün.”
49. (Deyin ki:) “Tat
bakalım! Hani sen güçlüydün, şerefliydin!?”
50. “İşte bu,
şüphelenip durduğunuz şeydir!”
51. Allah’a karşı
gelmekten sakınanlar ise güvenli bir yerdedirler.
52. Bahçelerde ve
pınar başlarındadırlar.
53. İnce ipekten ve
parlak atlastan elbiseler giyinerek karşılıklı otururlar.
Not.1 “APAÇIK ARAPÇA” KUR’AN’DA YABANCI
KELİMELER:
Meryem 97, Taha 113, Şuara
193-195, 198-199, Yusuf 2, En’am 92, Zümer 28, Fussilet 3, 44, Şura 7, Zuhruf
2-3, Duhan 58, Ahkaf 12, Nahl 103, İbrahim 4, Rad 37: Bu ayetlerde (16 yerde)
Kur’an;
“Biz Kur’an’ı iyice anlayasınız diye apaçık Arapça indirdik”
diyor. Bir yerde;
“Arapça bilmeyene indirseydik, yine inanmazdı” diyor!
(Şuara 198-199). Bir yerde;
“‘Kur’an’ı bir insan öğretiyor’ dediklerini biliyoruz, o
kimsenin dili yabancıdır” diyor (Nahl 103).
Oysa; bu
ayetlerin (Duhan 53, Kehf 31, Rahman 54, İnsan 21) Arapçasında geçen;
“İSTEBRAK” kelimesi
Arapça değildir.
Farsça’dır, Pehlevi dilinde “kalın
halı” anlamına gelir (Arapça karşılığı bulunmasına rağmen başka dilden
alınmıştır. Çünkü kaynak o dilde
anlatılan/yazılan hikâyedir).
Ek not: Ayette hem hafif ipek, hem de kalın
atlas giyilir deniyor. Bundan öbür
dünyada havaların değişeceği anlaşılır. Sanki orada da mevsimler yaşanacakmış!
ayrıca; bu
ayetlerin (Duhan 53, Kehf 31, İnsan 21) Arapçasında geçen;
“SÜNDÜS” kelimesi
Arapça değildir. Farsça’dır,
“İnce atlas” demektir (özellikle “cennet, cehennem” gibi “öte dünya” ile ilgili kelimeler başka
dilden alınmıştır. Çünkü kaynak o
dilde anlatılan/yazılan hikâyedir).
bkz.
Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an
(Kur'an'ın Kökeni -2), (pdf-s.278-279, 281).
54. İşte böyle.
Ayrıca onları iri siyah gözlü hurilerle evlendirmişizdir.
55. Orada güven
içinde her türlü meyveyi isterler.
56. Orada ilk ölümden
başka bir ölüm tatmazlar. Allah, onları cehennem azabından korumuştur.
57. Bunlar, Rabbinden
bir lütuf olarak verilmiştir. İşte bu büyük başarıdır.
58. (Ey Muhammed!)
Biz Onu (Kur’an’ı) senin dilinle kolaylaştırdık ki, düşünüp öğüt alsınlar.
Konu: KUR’AN EVRENSEL Mİ?
a) Meryem 97, Taha 113, Şuara
193-195, 198-199, Yusuf 2, En’am 92, Zümer 28, Fussilet 3, 44, Şura 7, Zuhruf
2-3, Duhan 58, Ahkaf 12, Nahl 103, İbrahim 4, Rad 37:
Bu ve benzeri en az 16 ayet Kur’an’ın tüm insanları kapsamadığı,
doğrudan Hz. Muhammed’in doğduğu Hicaz
bölgesindeki insanları (dili
Arapça olanları) ilgilendirdiği
hususunu açıkça ifade ediyor. Evet; doğru olanı zaten bu! Madem insanlara
bir mesaj iletilmek isteniyor o halde insanların rahatça anlayabileceği bir
dille olmalı.
Bu ayetlerden gayet açık bir şekilde anlaşılıyor ki Kur’an, Araplar
dışındakilere gelmiyor.
Gerekçesi de Kur’an’da belirtiliyor: Başka dilde gönderseydim haklı olarak
diyecektiniz ki, biz Arabız ama bize gelen kitap yabancı.
Tam burada Arap olmayanların
da, “Peki eğer biz de bu Kur’an’dan sorumluysak, bizim dilimizde
olmayan bir dille mi bize kitap gönderiyorsun?” demeye hakları vardır. Eğer
bu gerekçe Araplar için göz önüne alınıyorsa, dünyanın diğer insanları için de
alınmalıdır.
Hadislere göre Hz. Muhammed ölmek üzereyken “Arap
yarımadasında iki dinin olmasın; buna asla izin verilmesin” ve “Müslüman
olmayanları Arap yarımadasından
çıkarın” şeklinde tavsiyelerde bulunur. Gayet
açıktır ki ancak o bölgede yaşayan ve Arapça konuşan insanları ilgilendiren
bir din.
Peki, eğer bölgesel bir din
olmasaydı; tersine evrensel olsaydı, Müslüman olmayanları bölgeden çıkarın,
denilebilir miydi? Aslına bakılırsa
artık bugünkü Araplar da Kur’an’dan sorumlu olmamalı. Çünkü o günkü
Arapça ile günümüz Arapçası arasında çok afark vardır ve artık bugünkü
Arapların da Kur’an’ı anlamaları için özel bir ihtisas gerekiyor.
b) Müddessir 36, En’am 19, Sebe
2, Enbiya 107:
Tüm insanların Kur’an’dan sorumlu olduğunu iddia edenler bu ayetleri kanıt gösteriyorlar.
Bu ayetler afaki bir anlam
içeriyor; Kur’an’ın evrenselliğiyle
alakalı değildir.
Bunlar soyut
açıklamalardır ve birer perspektif vermektedir.
Mesela Dostoyevski, “Yeryüzünde tek bir
can acı çekerken mutlu değilim”
demiş.
Herhalde bu güzel sözden dolayı kimse kalkıp onu peygamber ilan etmez.
Arapları ilgilendirdiğini açıklayan ayetler ise konuyu
somutlaştırıyor. Mesela Araplara başka dille gönderdeydim sorun
çıkardı,
deniliyor. Eğer Arapça gönderilen Kur’an’dan tüm insanlar sorumlu tutulsa, bu
ancak asimilasyonun daniskası olur.
bkz.
Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an
(Kur'an'ın Kökeni -2), (pdf-s.109-112).
Not.1 “APAÇIK ARAPÇA” KUR’AN’DA YABANCI
KELİMELER:
Meryem 97, Taha 113, Şuara
193-195, 198-199, Yusuf 2, En’am 92, Zümer 28, Fussilet 3, 44, Şura 7, Zuhruf
2-3, Duhan 58, Ahkaf 12, Nahl 103, İbrahim 4, Rad 37: Bu ayetlerde (16 yerde)
Kur’an;
“Biz Kur’an’ı iyice anlayasınız diye apaçık Arapça indirdik”
diyor. Bir yerde;
“Arapça bilmeyene indirseydik, yine inanmazdı” diyor!
(Şuara 198-199). Bir yerde;
“‘Kur’an’ı bir insan öğretiyor’ dediklerini biliyoruz, o
kimsenin dili yabancıdır” diyor (Nahl 103).
Oysa; İnançların
temelini oluşturan “ALLAH”, “KİTAP”, “AYET” ve “CENNET,
CEHENNEM” gibi “ÖTE DÜNYA” ile ilgili kelimeler
hep başka dilden alınmıştır. Çünkü
kaynak o dilde anlatılan/yazılan hikâyedir.
Çoğu İslam âlimi Kur’an’da yüzden fazla yabancı kelime olduğunu
bunların İbranice, Süryanice/Aramice,
Farsça/Pehlevice, Habeşçe, Nebatice, Berberice/Kıptice, Rumca/Yunanca, Hintçe,
Himyerice (güney Arap bölgesi dili), Mağrip
(kuzeybatı Afrika bölgesi dilleri) ve diğer dillerden geldiğini yazıyor.
Kahire Şarkiyat Enstitüsü Sami
Dilleri profesörlerinden Arthur
Jeffery (1893-1959) Kur’an’daki
320 kelimenin Arapça olmadığını/çeşitli
dillerden geldiğini yazmış.
bkz. Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın
Kökeni -2), (pdf-s.265-302).
59. Artık sen (onların
başına gelecekleri) bekle; onlar da beklemektedirler.
DİPNOTLAR (Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Dipnotları)
1. Bu harflerle ilgili
olarak Bakara sûresinin ilk âyetinin dipnotuna bakınız.
2. İslâm bilginlerinin
çoğunluğuna göre, âyette sözü edilen mübarek gece Kadir Gecesi’dir. Çünkü
Kur’an-ı Kerim’in indirilmeye başladığı gecenin Kadir Gecesi olduğu Bakara
sûresinin 185. âyetinde işaret yoluyla ve Kadir sûresinin 1. âyetinde açıkça
belirtilmiştir.
3. Tefsir bilginlerinin
çoğunluğu, bu dumanın, kıyametin alametlerinden biri olarak göğü kaplayacak
olan duman olduğunu ifade etmişlerdir.
4. Şu’arâ sûresi, âyet,
63 ve Tâ-Hâ sûresi, âyet, 77’de de ifade edildiği üzere Hz. Mûsâ, Allah’ın emri
üzerine asasıyla denize vurmuş ve böylece geçecekleri uygun bir yol açılmıştı.
Bu âyette Hz. Mûsâ’ya, karşıya geçtikten sonra açılan bu yolu kapatmaması
emredilmektedir. Çünkü onları takip eden Firavun ve arkadaşları bu yola girecek
ve denizin kapanmasıyla boğulacaklardır.
5. “Tübba”, Yemen
hükümdarlarına verilen addır.
CÂSİYE | DİZÜSTÜ ÇÖKEN
KAYNAK KİTAPLARIN LİNKLERİ
1. Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni 2. Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2) 3. Arif Tekin, Sümerlerden İslam'a Kutsal Kitaplar ve Dinler 4. Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Hz. Muhammed'in Ölümü 5. Muazzez İlmiye Çığ, Kuran, İncil ve Tevrat’ın Sumerdeki Kökeni |