93- SAVAŞ GANİMETLERİ | ENFÂL (Kitap
Sırası-8)
Şefkatle
merhamet eden Allah’ın adıyla.
1. (Ey Muhammed!)
Sana ganimetler hakkında soruyorlar. De ki: “Ganimetler, Allah’a ve Resûlüne
aittir. O hâlde, eğer mü’minler iseniz Allah’a karşı gelmekten sakının, aranızı
düzeltin, Allah ve Rasûlüne itaat edin.”
2. Mü’minler ancak
o kimselerdir ki; Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. O’nun âyetleri kendilerine
okunduğu zaman (bu) onların imanlarını artırır. Onlar sadece Rablerine tevekkül
ederler.1
Not.1 Enfâl
1-2: Bu ayetler Müslümanlar Bedir Savaşı’nda ganimet
yüzünden kavga ettikleri sırada iniyor/ oluşturuluyor. Zaten
Müslümanların, birçok savaşta ganimet yüzünden Muhammed’le kavga ettikleri
meşhur bir hadisedir. İslam tarihi bunun örnekleriyle doludur. Bedir
ganimetleri konusunda da kavga çıkınca, az önce inen ayetlerle Müslümanlar susturulmaya çalışılmıştır.
Enfâl 2’de tartışma çıkaranlara tehditkâr bir
biçimde cevap veriliyor.
bkz. Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.248, 252).
Not.2 GANİMET AYETLERİ: Enfâl 1-2,
7, 41, 67-69, Âl-i İmrân 161, Haşr 6-7, Nisa 94, Fetih 15, 19-21:
Ganimetle ilgili bu ve
benzeri ayetlerden net olarak şu
sonuçlar ortaya çıkıyor:
İnanmayanların malına el koymayı meşru kılmak ve Müslümanların
rahat bir şekilde savaşa gitmelerini
sağlamak için uydurulan ayetler
Allah’a mal ediliyor ve bu konuda Allah
insanlara karşı kullanılıyor.
Yine Muhammed’in, gerek kendine, gerek aile efradına ve gerekse diğer yakın akrabasına ganimet ve fey’den pay alabilmesi için inen Kur’an ayetlerine
anlam vermek gerçekten çok zor.
Bu ganimet ve fey’ yüzünden Müslümanlar arasında çıkan kavgaları önlemek için,
gerek Haşr 6-7, gerekse Enfâl 1-2 ayetlerinin inmesi herhalde normal bir durum değildir.
Keza bu ganimetler bağlamında
bir kadife parçası yüzünden hırsızlıkla
suçlanan Muhammed’i kurtarmak
için inen Âl-i İmrân 161 ayeti dikkat
çekicidir.
bkz. Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.252-253).
Not.3 Havazin Savaşı sonrası haksız ganimet paylaşımı
ve itirazlar, Hz. Ali’nin Yemenden ganimet olarak getirdiği bir miktar altının henüz Müslüman olmuş şahıslara dağıtılması
ve itirazlar, Hz. Osman’ın bile ganimet
nedeniyle Muhammed’le kavga etmesi, Hicri 7. yılda Hayber baskın yoluyla Yahudilerden alınınca, Muhammed’in kendi akrabasına çok farklı bir biçimde ayrıcalık tanıyıp,
sadece bu savaşta elde edilen ganimetten hangi akrabasına ne kadar verdiğine
dair bir liste...
...ve
diğer ayrıntılar için
bkz. Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.246-259).
3. Onlar namazı
dosdoğru kılan, kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda
harcayan kimselerdir.
4. İşte onlar
gerçekten mü’minlerdir. Onlara, Rableri katında yüksek mertebeler, bağışlanma
ve cömertçe verilmiş rızık vardır.
5. Nasıl ki, Rabbin
seni hak uğruna (savaşmak üzere) evinden çıkarmıştı. Mü’minlerden bir grup ise
bu konuda kesinlikle isteksizlerdi.
Not.1 Enfâl 5, 8: Bedir Savaşı kazanıldıktan sonra inen bu gibi ayetlerle, başlangıçta savaşa karşı olanlar
kınanıyor. İlginçtir ki, oluşan bu tip yardım ayetlerinin geçerliliği bir yıl kadar sürmedi.
(Ayetlerle) Allah’ın yardımı öylesine
abartılmıştı ki, sanki artık hiç savaş olmayacak, sanki Müslümanlar hiç
mağlup olmayacaktı. Tam tersine bir yıl
sonra meydana gelen Uhud harbinde, dengeler altüst oldu ve Müslümanlar çok ağır bir hezimete
uğradılar.
Kaynak: Arif
Tekin, Kur'an'ın Kökeni,
(pdf-s.92-95).
Ayrıca: Bedir, Uhud, Hendek, Hayber, Beni Nadir, Beni Kaynuka ve Beni Kureyza savaşları için (pdf-s.89-118) Başta “Batn-i Nahle” vak’ası olmak üzere bu savaşların başlıca nedenleri için (pdf-s.119-137)
6. Gerçek apaçık
ortaya çıktıktan sonra, sanki göz göre göre ölüme sürülüyorlarmış gibi seninle
o konuda tartışıyorlardı.
Not.1 Enfâl 1-6: Müslümanlarla Mekke
müşrikleri arasında hicri 2. yılında bilinen o meşhur Bedir Savaşı meydana geliyor. Bu savaş Müslümanların galibiyetiyle
sonuçlanıp elde edilen ganimetler dağıtılınca, Müslümanlar arasında (Muhammed,
adaletle dağıtmıyor diye) tartışmalar, itirazlar çıkıyor, Bu tartışmalar
şiddetlenince, konuyla ilgili yukarıdaki
ayetler inmeye başlıyor.
a) Savaştan önce Müslümanların bir bölümü savaşa karşıydı.
Gelen ayet “başlangıçta savaşa karşı
çıktıkları gibi, şimdi de ganimet konusunda seninle tartışıyorlar” diyor.
Burada, yine savaştan yana olan
Ömer’in de içinde bulunduğu grubun görüşü ayetle teyit ediliyor.
Bu ayetler savaşın zaferle sonuçlanmasından sonra inmiştir. Ve Allah savaştan yana olanların haklı
olduğunu teyit ediyor!
b) İlginçtir ki, oluşan bu tip yardım ayetlerinin geçerliliği bir
yıl kadar sürmedi. (Ayetlerle) Allah’ın
yardımı öylesine abartılmıştı ki, sanki artık hiç savaş olmayacak,
sanki Müslümanlar hiç mağlup olmayacaktı. Tam tersine bir yıl sonra meydana gelen Uhud harbinde, dengeler altüst oldu ve
Müslümanlar çok ağır bir hezimete
uğradılar.
Kaynak: Arif
Tekin, Kur'an'ın Kökeni,
(pdf-s.89-95).
Ayrıca: Bedir, Uhud, Hendek, Hayber, Beni Nadir, Beni Kaynuka ve Beni Kureyza savaşları için (pdf-s.89-118) Başta “Batn-i Nahle” vak’ası olmak üzere bu savaşların başlıca nedenleri için (pdf-s.119-137)
Bazı ayetlerin Ömer’in arzusu ya da görüşü doğrultusunda indiğine (oluşturulduğuna) ilişkin İslami Kaynaklar için (pdf-s.55-56).
7. Hani Allah size
iki taifeden birini, o sizindir diye va’dediyordu. Siz de güçsüz olanın sizin
olmasını istiyordunuz. Oysa Allah, sözleriyle hakkı meydana çıkarmak ve
kâfirlerin ardını kesmek istiyordu.2
Not.1 SAVAŞLARIN SEBEPLERİ: Batn-i Nahle olayından hemen sonra, bu
sefer de Muhammed ve arkadaşları, Ebu
Süfyan başkanlığındaki yaklaşık kırk kişilik bir Mekkeli ticaret
kafilesinin yolunu kesmeye koyuluyorlar. Bunların haberini alan Muhammed, 305
kişilik bir silahlı grubu yanına alıp onlara saldırmak üzere yola çıkıyor.
Muhammed, arkadaşlarına seslenip “Gelin
bu kafilenin önünü kesmeye gidelim; ola ki onların mallarına ganimet olarak el
koyarız” diyor. Hiçbir savaş gerekçesi
yokken, o insanları ganimet için
savaşa sürüklüyor ve büyük katliamlar meydana geliyor. Muhammed’in, mal
için o kervanın Önünü kesmeye gittiğine dair başka kaynak göstermeye gerek
yoktur. Çünkü, yukarıdaki ayet bunu
çok açık bir biçimde ifade ediyor.
Özet olarak; “Siz savaş değil de; mal istiyordunuz.
Fakat Allah onların arkasını getirmek istedi ve size savaşta başarı sağladı”
deniyor. Her şeyden önce kendilerine saldırı düzenlenen o kırk kişi masum ve silahsızdı. Kaldı ki Müslümanlar, bir ay önce onlardan Amr adında birini
öldürüp iki kişiyi de esir almışlardı ve bu menfur olay da Recep ayında olmuştu
(bkz. Bakara 217-218 notları). Bütün İslami yazarlar nezdinde, Bedir Savaşı’nın tek sebebi,
Muhammed ve arkadaşlarının o kırk
kişiye düzenledikleri saldırıdır. Bu
savaşta saldırgan olan taraf Muhammed ve arkadaşlarıdır. Bu, zaten İslam
tarihinde bu şekliyle geçiyor. Fazla kaynağa hacet yoktur Çünkü belirtildiği
gibi, yukarıdaki ayet bunu çok net
bir biçimde açıklıyor ve kabul ediyor.
Kaynak: Arif
Tekin, Kur'an'ın Kökeni,
(pdf-s.123-124).
Ayrıca: Bedir, Uhud, Hendek, Hayber, Beni Nadir, Beni Kaynuka ve Beni Kureyza savaşları için (pdf-s.89-118) Başta “Batn-i Nahle” vak’ası olmak üzere bu savaşların başlıca nedenleri için (pdf-s.119-137)
Sonuç: SAVAŞLARIN SEBEPLERİ: Bakara
142-145, 149-150, 217-218, Enfâl 7, 58, Âl-i İmrân 186, Nisâ 94:
Bütün bu bilgilerden varılan sonuç şudur:
Eğer
bu savaşlar içinde, inanıldığı gibi
çok adil ve her şeyi yapabilen bir yaratıcı olsaydı, müspet bir sonuç
alınması gerekiyordu; kan dökülmeden hem onlara, hem de sonsuza dek tüm
insanlara barış formülünü göstermeli ve de kabul ettirmeliydi. Bunu zorla değil,
insanın aklını barışa göre ayarlamak suretiyle yapabilirdi. (Çünkü İslam
inancına göre Allah kadiri mutlaktır, her şeyi yapabilir.)
Özetle; eğer
bu işler Muhammed’e bırakılırsa, bazı konularda haklı, bazılarında da haksız
olması mümkündür. Ama işin içine
Tanrı karıştırılıyorsa o zaman hiç yanlış yapılmaması gerekir.
Kaynak: Arif
Tekin, Kur'an'ın Kökeni,
(s.136-137).
Ayrıca: Bedir, Uhud, Hendek, Hayber, Beni Nadir, Beni Kaynuka ve Beni Kureyza savaşları için (pdf-s.89-118) Başta “Batn-i Nahle” vak’ası olmak üzere bu savaşların başlıca nedenleri için (pdf-s.119-137)
Not.2 GANİMET AYETLERİ: Enfâl 1-2,
7, 41, 67-69, Âl-i İmrân 161, Haşr 6-7, Nisa 94, Fetih 15, 19-21:
Ganimetle ilgili bu ve
benzeri ayetlerden net olarak şu
sonuçlar ortaya çıkıyor:
İnanmayanların malına el koymayı meşru kılmak ve Müslümanların
rahat bir şekilde savaşa gitmelerini
sağlamak için uydurulan ayetler
Allah’a mal ediliyor ve bu konuda Allah
insanlara karşı kullanılıyor.
Yine Muhammed’in, gerek kendine, gerek aile efradına ve gerekse diğer yakın akrabasına ganimet ve fey’den pay alabilmesi için inen Kur’an ayetlerine
anlam vermek gerçekten çok zor.
Bu ganimet ve fey’ yüzünden Müslümanlar arasında çıkan kavgaları önlemek için,
gerek Haşr 6-7, gerekse Enfâl 1-2 ayetlerinin inmesi herhalde normal bir durum değildir.
Keza bu ganimetler bağlamında
bir kadife parçası yüzünden hırsızlıkla
suçlanan Muhammed’i kurtarmak
için inen Âl-i İmrân 161 ayeti dikkat
çekicidir.
bkz. Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.252-253).
Not.3 Havazin Savaşı sonrası haksız ganimet paylaşımı
ve itirazlar, Hz. Ali’nin Yemenden ganimet olarak getirdiği bir miktar altının henüz Müslüman olmuş şahıslara dağıtılması
ve itirazlar, Hz. Osman’ın bile ganimet
nedeniyle Muhammed’le kavga etmesi, Hicri 7. yılda Hayber baskın yoluyla Yahudilerden alınınca, Muhammed’in kendi akrabasına çok farklı bir biçimde ayrıcalık tanıyıp,
sadece bu savaşta elde edilen ganimetten hangi akrabasına ne kadar verdiğine
dair bir liste...
...ve
diğer ayrıntılar için
bkz. Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.246-259).
Not.4 Bu
ayet, Bedir Savaşı’ndan sonra inmiştir. Biz şimdiye dek ganimeti işliyorduk;
oysa Allah burada Muhammed ve
Müslümanlara kâfirlerin kellesini
vaat ettiğini söylüyor ve onların arkasını getirmek istediğini beyan
ediyor.
Böylece hem çok vahim bir katliamdan söz ediliyor,
hem de şu anda yeryüzünde kâfirlerin
hâkimiyeti söz konusu olduğuna göre, ayetle
çelişen bir durumla karşı karşıya kalınıyor.
bkz. Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.253).
8. Bu, suçlular
hoşlanmasa da Allah’ın hakkı ortaya çıkarması ve batılı ortadan kaldırması
içindi.
Not.1 Enfâl 5, 8: Bedir Savaşı kazanıldıktan sonra inen bu gibi ayetlerle, başlangıçta savaşa karşı olanlar
kınanıyor. İlginçtir ki, oluşan bu tip yardım ayetlerinin geçerliliği bir yıl kadar sürmedi.
(Ayetlerle) Allah’ın yardımı öylesine
abartılmıştı ki, sanki artık hiç savaş olmayacak, sanki Müslümanlar hiç
mağlup olmayacaktı. Tam tersine bir yıl
sonra meydana gelen Uhud harbinde, dengeler altüst oldu ve Müslümanlar çok ağır bir hezimete
uğradılar.
Kaynak: Arif
Tekin, Kur'an'ın Kökeni,
(pdf-s.92-95).
Ayrıca: Bedir, Uhud, Hendek, Hayber, Beni Nadir, Beni Kaynuka ve Beni Kureyza savaşları için (pdf-s.89-118) Başta “Batn-i Nahle” vak’ası olmak üzere bu savaşların başlıca nedenleri için (pdf-s.119-137)
Not.2 Enfal
7-8, Saff 8-9, Fetih 28, Tevbe 32-33:
a) Bu ayetlerdeki “Ben Kur’an’ın hükmünü yeryüzüne/bütün
sistemlere hâkim kılacağım/ galip getireceğim” sözünün, bugünkü dünya realitesiyle çelişik olduğuna ne denir!
b) Veya şöyle diyelim: Tevrat
ve Kuran Allah’ının insanları, Mısır’daki suları kana çevirmekle,
çekirge, kurbağa, haşere... göndermekle, tatarcık, dolu, baston, elin
cepten çıkarmasıyla, yukarılardan taş yağdırmakla, depremle, bazen denizde
batırmakla, yıldırım çarptırmakla... ve Tur-i Sina’da Musa’nın kavmine
yaptıklarıyla cezalandırdığını bugün
anlatsak kime inandırabiliriz ki!
c) Şu rahatsızlığımı burada bir
daha yineliyorum: Çağımızda kutsal kitaplardakilerle uğraşıp bu konuda
kalem kullanmak cidden insanı rahatsız
ediyor; ama ne yazık ki buna daha epey zaman ayırmak zorundayız; bunu
anlatmama gerek yok; çünkü İslam dünyasının fotoğrafı hepimizin gözü
önündedir.
d) Bu bölümü, Robert Cooper’ın yaklaşık 150 yıl önce (tüm dinleri eleştirel
anlamda) kaleme aldığı kitabındaki önemli bir sözüyle bitirmek
istiyorum. “Akıl ve ilim kullanmadan kutsal kitapların masallarına
inananlar, aynı kitaplarında Ay’ın
küflü peynirden yapıldığı yazılı olsa ona da inanırlar” diyor (The
Inqurier’s Text-Book, Substance of Thirteen on the Bibel. s.209, Boston).
Ne yazık ki insanlar düşünmeden inanıyorlar.
bkz.
Arif Tekin, Sümerlerden İslam’a Kutsal
Kitaplar ve Dinler, (pdf-s.157-158).
9. Hani Rabbinizden
yardım istiyor, yalvarıyordunuz. O da, “Ben size ard arda bin melekle yardım
ediyorum” diye cevap vermişti.3
Not.1 Enfâl 9, Al-i İmrân 124-125: Bedir Savaşı kazanıldıktan sonra inen
bu gibi ayetlerde Allah’ın, savaşlarda müminleri meleklerin
yardımıyla desteklediği bildiriliyor. Savaşta yardım eden meleklerin
sayıları belli. İlginçtir ki, oluşan bu tip yardım ayetlerinin geçerliliği bir yıl kadar sürmedi.
(Ayetlerle) Allah’ın yardımı öylesine
abartılmıştı ki, sanki artık hiç savaş olmayacak, sanki Müslümanlar hiç
mağlup olmayacaktı. Tam tersine bir yıl
sonra meydana gelen Uhud harbinde, dengeler altüst oldu ve Müslümanlar çok ağır bir hezimete
uğradılar.
Kaynak: Arif
Tekin, Kur'an'ın Kökeni,
(pdf-s.92-95).
Ayrıca: Bedir, Uhud, Hendek, Hayber, Beni Nadir, Beni Kaynuka ve Beni Kureyza savaşları için (pdf-s.89-118) Başta “Batn-i Nahle” vak’ası olmak üzere bu savaşların başlıca nedenleri için (pdf-s.119-137)
Not.2 Enfal
9, Al-i İmran 124-125, Maide 67: İşte
ortalıkta bu gibi yardım ve garanti
ayetleri var iken, buna rağmen Muhammed’in
öldürüldüğü söylenirse o zaman ayetlerin
bir anlamı kalmaz. O yüzden Muhammed’in
öldürülmesi hep gizli tutulmak
istenmiştir. bkz. Arif Tekin, Bilinmeyen
Yönleriyle Hz. Muhammed'in Ölümü, (pdf-s.218).
Not.3 Enfal
9, Al-i İmran 125, 140:
a) Bedir harbinde Müslümanlar galip gelince Muhammed rehavete kapılıp Kuran’a acayip ayetler yazıyor.
Mesela; “Allah Bedir harbinde bizim yardımımıza 1000 melek (savaşçı) gönderdi”,
bir başka ayette “üçbin, beşbin melek gönderdi” diyor. (Enfal 9, Al-i İmran
125)
b) Ama aynı Muhammed bir yıl sonra Uhud harbinde kaybettiği
zaman mahcup olmasın diye bu sefer şu taktiği uyguluyor kendi Kuran’ında: Özetle, “savaşta kazanmak varsa kaybetmek de vardır.
Daha önce de biz (Bedir’de) kazandık, bu sefer aleyhimize oldu. Allah bazen bir tarafa, bazen de öbür
tarafa kazandırır” diye ayet indiriyor. (Al-i İmran 140)
Sonuç: Bu
ayetler Muhammed’in tanrıya
inanmadığına, ancak tanrıyı
kendi çıkarı için kullandığına ilişkin önemli örneklerdir.
bkz.
Arif Tekin, Sümerlerden İslam’a Kutsal
Kitaplar ve Dinler, (pdf-s.192-193).
Not.4 KUR’AN’DA NASİH VE MENSUH: Enfal
9, 12, 17, Al-i İmran 124-125, 140:
Bedir harbinde
Müslümanlar kazanınca, Hz. Muhammed rehavete kapılır.
Bu arada ilginç ayetler
oluşur:
“Ben size binlerce savaş melekleri gönderdim, kâfirlerin kalbine korku
salarım; böylece siz onların boyunlarını vurun, parmaklarını doğrayın” gibi
ayetlerdir (Al-i İmran 124-125, Enfal 9,
12, 17).
Bir yıl sonra meydana gelen
Uhud harbinde Müslümanlar hezimete uğrar, en başta Muhammed’in amcası Hamza
öldürülür ve Hz. Muhammed’in dişi kırılır ayrıca kendisi de yaralanır. Haber
etrafa yayılıp “Muhammed vurulmuştur” denilince, şöyle bir ayet iner:
“Savaşta
kazanmak varsa kaybetmek de vardır.” (Al-i İmran 140).
Kısacası, burada da nasih ve mensuh söz konusudur.
bkz.
Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an
(Kur'an'ın Kökeni -2), (pdf-s.248).
ayrıca: KUR’AN’DA NASİH VE MENSUH: Ala
6-7, İsra 86, Nahl 101, R’ad 39, Bakara 106:
(BU
KONU A’LA SURESİ’NİN SONUNDA -19. ayetten sonra- GENİŞ KAPSAMLI
İŞLENMEKTEDİR)
10. Allah bunu,
sadece bir müjde olsun ve onunla kalpleriniz yatışsın diye yapmıştı. Yoksa
yardım ancak Allah katındandır. Şüphesiz Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve
hikmet sahibidir.
Not.1 Enfâl
10, 13, 17, Al-i İmrân 126: Bedir
Savaşı kazanıldıktan sonra inen bu
gibi ayetlerde “Allah niçin
Bedir Savaşı’nı Müslümanlara kazandırdı?” sorusuna yanıt veriyor. Burada yardımın gerekçesi “Müslümanlara sırf müjde olsun ve onların
kalbi huzur bulsun” diye belirtilmiştir.
İlginçtir ki, oluşan bu tip yardım ayetlerinin geçerliliği bir yıl
kadar sürmedi. (Ayetlerle) Allah’ın
yardımı öylesine abartılmıştı ki, sanki artık hiç savaş olmayacak,
sanki Müslümanlar hiç mağlup olmayacaktı. Tam tersine bir yıl sonra meydana gelen Uhud harbinde, dengeler altüst oldu ve
Müslümanlar çok ağır bir hezimete
uğradılar.
Kaynak: Arif
Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.95).
Ayrıca: Bedir, Uhud, Hendek, Hayber, Beni Nadir, Beni Kaynuka ve Beni Kureyza savaşları için (pdf-s.89-118) Başta “Batn-i Nahle” vak’ası olmak üzere bu savaşların başlıca nedenleri için (pdf-s.119-137)
11. Hani (Allah)
kendi tarafından bir güvenlik olarak sizi hafif bir uykuya daldırıyor; sizi
temizlemek, sizden şeytanın vesvesesini gidermek, kalplerinizi pekiştirmek ve
ayaklarınızı sağlam bastırmak için üzerinize gökten yağmur yağdırıyordu.
Not.1 Enfâl
11, 43-44: Bedir Savaşı kazanıldıktan
sonra inen bu gibi ayetlerde Müslümanların savaşa konsantre olabilmeleri için, Allah’ın, Bedir harbinden önce müminleri
uykuya daldırdığını, hem bu uykuda hem de savaş meydanında onların
gözünde müşriklerin sayısını az
gösterdiğini net bir ifadeyle görüyoruz. Ayrıca, Allah’ın bizzat
savaşta inananlara yardım etme konusunda, -üstelik
bir cinayet işinde- yemin etmesi,
gerçekten düşündürücüdür! Çünkü, İslam inancına göre Allah yalan konuşmaz
ki söylediği sözü yeminle pekiştirsin! Allah’ın bazı ayetlerde yemin içip, bazılarında
içmemesi, ister istemez yeminsiz olan diğer ayetler hakkında güvensizliğe
sebebiyet verir. Bu açıdan Allah’ın, savaşta
taraf tutmak gibi çok kötü olan bir işte yemin içmesi ve bazı ayetlerini de
yeminsiz göndermesi gerçekten dikkat çekicidir. İlginçtir ki, oluşan bu tip
yardım ayetlerinin geçerliliği bir
yıl kadar sürmedi. (Ayetlerle) Allah’ın
yardımı öylesine abartılmıştı ki, sanki artık hiç savaş olmayacak,
sanki Müslümanlar hiç mağlup olmayacaktı. Tam tersine bir yıl sonra meydana gelen Uhud harbinde, dengeler altüst oldu ve
Müslümanlar çok ağır bir hezimete
uğradılar.
Kaynak: Arif
Tekin, Kur'an'ın Kökeni,
(pdf-s.94-95).
Ayrıca: Bedir, Uhud, Hendek, Hayber, Beni Nadir, Beni Kaynuka ve Beni Kureyza savaşları için (pdf-s.89-118) Başta “Batn-i Nahle” vak’ası olmak üzere bu savaşların başlıca nedenleri için (pdf-s.119-137)
12. Hani Rabbin
meleklere, “Ben sizinle beraberim. İman edenlere sebat verin. Ben kâfirlerin
kalplerine korku salacağım. Şimdi vurun boyunlarının üstüne. Vurun, onların
bütün parmaklarına” diye vahyediyordu.
Not.1 Bedir Savaşı kazanıldıktan sonra inen
bu gibi ayetlerde Allah’ın, savaşlarda müminleri meleklerin
yardımıyla desteklediği bildiriliyor. Burada farklı (ilginç) bir
yardım yöntemi söz konusudur. Ayrıca, Allah’ın bizzat savaşta inananlara yardım
etme konusunda, -üstelik bir cinayet
işinde- yemin etmesi, gerçekten
düşündürücüdür! Çünkü, İslam inancına göre Allah yalan konuşmaz ki
söylediği sözü yeminle pekiştirsin! Allah’ın bazı ayetlerde yemin içip, bazılarında
içmemesi, ister istemez yeminsiz olan diğer ayetler hakkında güvensizliğe
sebebiyet verir. Bu açıdan Allah’ın, savaşta
taraf tutmak gibi çok kötü olan bir işte yemin içmesi ve bazı ayetlerini de
yeminsiz göndermesi gerçekten dikkat çekicidir. İlginçtir ki, oluşan bu tip
yardım ayetlerinin geçerliliği bir
yıl kadar sürmedi. (Ayetlerle) Allah’ın
yardımı öylesine abartılmıştı ki, sanki artık hiç savaş olmayacak,
sanki Müslümanlar hiç mağlup olmayacaktı. Tam tersine bir yıl sonra meydana gelen Uhud harbinde, dengeler altüst oldu ve
Müslümanlar çok ağır bir hezimete
uğradılar.
Kaynak: Arif
Tekin, Kur'an'ın Kökeni,
(pdf-s.94-95).
Ayrıca: Bedir, Uhud, Hendek, Hayber, Beni Nadir, Beni Kaynuka ve Beni Kureyza savaşları için (pdf-s.89-118) Başta “Batn-i Nahle” vak’ası olmak üzere bu savaşların başlıca nedenleri için (pdf-s.119-137)
Not.2 Enfal
12, Muhammed 4: Kur’an,
inanmayanlarla çarpıştığınız zaman onların boyunlarını
vurun, parmaklarını doğrayın
demek suretiyle çok ağır bir ceza
öneriyor. (Enfal 12, Muhammed 4)
Halbuki eğer Kur’an’ın arkasında inanılan o
çok adil ve büyük Tanrı olsaydı,
ona düşen, kimsenin kılma dokunmadan barışçıl
bir çözüm üretmek ve sosyal
barışı sağlamak olurdu.
bkz. Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.266-267).
Not.3 KUR’AN’DA NASİH VE MENSUH: Enfal
9, 12, 17, Al-i İmran 124-125, 140: (Bu not için bkz. Enfal 9, Not.4)
ayrıca: KUR’AN’DA NASİH VE MENSUH: Ala
6-7, İsra 86, Nahl 101, R’ad 39, Bakara 106:
(BU
KONU A’LA SURESİ’NİN SONUNDA -6. ayetten sonra- GENİŞ KAPSAMLI
İŞLENMEKTEDİR)
13. Bu, onların
Allah’a ve Resûlüne karşı gelmelerindendir. Her kim de Allah’a ve Resûlüne
karşı gelirse bilsin ki Allah’ın cezası şiddetlidir.
Not.1 Enfâl
10, 13, 17, Al-i İmrân 126: Bedir
Savaşı kazanıldıktan sonra inen bu
gibi ayetlerde “Allah niçin
Bedir Savaşı’nı Müslümanlara kazandırdı?” sorusuna yanıt veriyor. Burada yardımın gerekçesi müşriklerin Allah’a ve Resulüne karşı
gelmeleri olarak gösterilmiştir.
İlginçtir ki, oluşan bu tip yardım ayetlerinin geçerliliği bir yıl
kadar sürmedi. (Ayetlerle) Allah’ın
yardımı öylesine abartılmıştı ki, sanki artık hiç savaş olmayacak,
sanki Müslümanlar hiç mağlup olmayacaktı. Tam tersine bir yıl sonra meydana gelen Uhud harbinde, dengeler altüst oldu ve
Müslümanlar çok ağır bir hezimete
uğradılar.
Kaynak: Arif
Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.95).
Ayrıca: Bedir, Uhud, Hendek, Hayber, Beni Nadir, Beni Kaynuka ve Beni Kureyza savaşları için (pdf-s.89-118) Başta “Batn-i Nahle” vak’ası olmak üzere bu savaşların başlıca nedenleri için (pdf-s.119-137)
Not.2 Kalem
10, 13, 16, Müddessir 19-20, Tebbet 1, Maun 4, Fil 5, Humeze 1, Kamer 20, 31,
Araf 175-176, Yasin 8, Furkan 44, En’am 39, Sebe 33, Mutaffifin 1, Rad 6, Dehr
4, Enfal 12-13, A. İmran 152, Cuma 5, Muhammed 12: Allah, Kuran’daki olup bitenlere inanmayan insanlara sadece hayvanlar
tabirini kullanmamış; daha
ağır terimler de kullanmıştır.
a) “...ancak hayvanlar gibiler. Hatta
daha beterler” (Furkan 44)
b) “...onların durumu, ciltler
dolusu kitap yükletilen eşeğin
durumuna benzer” (Cuma 5)
c) Daha beteri tanrının insana köpek demesi: “Onun durumu köpeğin haline benzer...” (Araf
175-176)
d) Yine Allah, Ebu Leheb hakkında, “Elleri
kurusun” (Tebbet 1), önceki
peygamberlerin kavimlerine verdiği cezalardan söz ederken “Burnunu kıracağız/ burnunu yere sürteceğiz” (Kalem
16), Ad kavmine verdiği ceza konusunda da “Dibinden
kopmuş hurma kütüğü gibi yoluverdiler” (Kamer 20) Semud kavminin
cezasıyla ilgili, “Ağılcı çırpısı gibi
döküldüler” (Kamer 31), Ebabil kuşlarının hışmına uğrayan Ebrehe ve
ordusu için “Yenik ekin gibi yaptı”
(Fil 5), inanmayanlar için “Hayvan gibi
yayıp içerler” (Muhammed 12), “Vay
şu insanların haline!” (Mutaffifin 1, Humeze 1 vb), “Ayetlerimi yalanlayanlar sağır, dilsizler ve karanlık içindeler”
(En’am 39) gibi ifadeler kullanmıştır.
e) Kalem 10’da Allah beğenmediği insan
hakkında, “Mehin”
diyor ki bu kelime hor, alçak, dölü tutmaz erkek hayvan, dar
görüşlü insan anlamlarına gelir. Yine aynı surenin bir başka ayetinde (Kalem 13) insana “Zenim” diyor ki soysuz, nesebi bellisiz kişi anlamına gelir.
f) Bazı ayetlerde de Kur’an, ahrette bazı insanların boğazına köpek
tasması gibi demir geçirileceğini yazıyor (Kalem 16, Müddessir 19-20,
Tebbet 1, Maun 4, Fil 5, Hümeze 1, Kamer 20, 31, Yasin 8, Sebe 33, Mutaffifin
1, Rad 6, Dehr 4).
g) Allah ayrıca Uhud harbiyle ilgili:
“Allah’ın izniyle siz düşmanlarınızı kesip doğruyordunuz” (A. İmran 152), Bedir harbiyle ilgili, “Biz
Allah olarak düşmanın kalbine korku bırakacağız, siz onların boyunlarının
üstüne vurun, parmaklarını doğrayın” (Enfal 12-13) gibi akıl almaz sözler sarfediyor!
Özetle; Demek
ki Tevrat ve Kuran’da anlatılan efsanelere inanmayan insanlar, insanlık
adına ne kadar yararlı şeyler de icat etse yine kutsal
dinlerin Allah’ı katında hayvanlardan
beterler; hatta eşekten
farkları yoktur. Bu ifadeler kâinatın
yaratıcısı olduğuna inanılan bir
tanrıya isnat edilemez!
bkz. Arif Tekin, Sümerlerden İslam’a Kutsal Kitaplar ve Dinler, (pdf-s.160-161 ve
147).
Not.3 Enfâl
12-13, Âl-i İmrân 127, Nisâ 89, 91, Muhammed 4, Tevbe 1-2, 4-5: Kur’an’ın Allah’ı, Muhammed’in güçlü olduğu dönemlerde
(Medine dönemi ve sonrasında) karşı
tarafa kan kusturacak ayetler göndermiş ve inanmayanlar diye nitelenen insanlara
ölüm fermanını vermiştir.
Bu ayetlerde bir yaratıcı
olarak insanlara çözüm yerine
katliam önerilmiştir.
Hele hele Kur’an’ın en son inen Tevbe Suresi’nin ilk beş ayetinde inanmayanlara karşı adeta meydan okunmuştur.
Radikal Müslümanların çoğu, bu ayetleri delil olarak
gösterip inanmayanlara karşı savaş ilan etmeyi bir ilahi emir olarak telakki
eder ve inanmayanların katli
vaciptir derler.
Zaten sertlik ifade
ettikleri için İslam âlimleri nezdinde bu
ayetlere “seyf-kılıç” ayetleri
denir.
Muhammed savunmada olduğu
zaman ona çok ılımlı ve barışçıl ayetler inmiş; güçlü olduğu dönemdeyse tersine
onların idamlarını onaylayan ayetler inmeye başlamıştır.
bkz. Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.265-266).
14. İşte şimdi siz
tadın onu! Kâfirlere bir de cehennem azabı vardır.
15. Ey iman edenler.
Savaş düzeninde iken kâfirlerle karşılaştığınız zaman sakın onlara arkanızı
dönmeyin (savaştan kaçmayın).
16. -Savaş taktiği
olarak düşmanı vurmak için çekilme, ya da diğer bir birliğe katılmak durumu
hariç- böyle bir günde her kim onlara arkasını dönerse mutlaka o, Allah’ın
gazabına uğramış olur. Onun varacağı yer de cehennemdir. Ne kötü varılacak
yerdir orası!
17. (Savaşta) onları
siz öldürmediniz, fakat Allah onları öldürdü. Attığın zaman da sen atmadın,
fakat Allah attı. Mü’minleri, tarafından güzel bir imtihanla denemek için Allah
öyle yaptı.4 Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
Not.1 “Ordular Tanrının
dünyadaki araçlarıdır” teması çok
tanrılı Sumer Uygarlığından kaynaklanmaktadır. Bu temalar başta Tevrat
olmak üzere diğer inanç sistemleri üzerinden İslam’a geçmiştir.
bkz. Muazzez İlmiye Çığ, Kuran, İncil ve Tevrat’ın Sumerdeki Kökeni, (pdf-s.17).
Not.2 Bedir Savaşı kazanıldıktan sonra inen
bu gibi ayetlerde Allah kendisi bizzat
yemin ederek savaşta Müslümanlara yaptığı yardımları anlatıyor.
Ayette geçen “Sen atmadın” deyiminden
maksat şudur: Rivayetlere göre Muhammed, Bedir Savaşı’nda eline bir miktar
toprak alıp müşriklere doğru serpmiş ve bunun etkisiyle de müşrikler hezimete
uğramışlar. İşte az önceki ayette Allah, bu toprak hadisesinde de ben vardım
demek istiyor. Ayrıca, Allah’ın bizzat savaşta inananlara yardım etme
konusunda, -üstelik bir cinayet işinde-
yemin etmesi, gerçekten düşündürücüdür!
Çünkü, İslam inancına göre Allah yalan konuşmaz ki söylediği sözü yeminle
pekiştirsin! Allah’ın bazı ayetlerde yemin içip, bazılarında içmemesi, ister
istemez yeminsiz olan diğer ayetler hakkında güvensizliğe sebebiyet verir. Bu
açıdan Allah’ın, savaşta taraf tutmak
gibi çok kötü olan bir işte yemin içmesi ve bazı ayetlerini de yeminsiz
göndermesi gerçekten dikkat çekicidir.
İlginçtir ki, oluşan bu tip yardım ayetlerinin geçerliliği bir yıl
kadar sürmedi. Ayetlerle) Allah’ın
yardımı öylesine abartılmıştı ki, sanki artık hiç savaş olmayacak,
sanki Müslümanlar hiç mağlup olmayacaktı. Tam tersine bir yıl sonra meydana gelen Uhud harbinde, dengeler altüst oldu ve
Müslümanlar çok ağır bir hezimete
uğradılar.
Kaynak: Arif
Tekin, Kur'an'ın Kökeni,
(pdf-s.93-95).
Ayrıca: Bedir, Uhud, Hendek, Hayber, Beni Nadir, Beni Kaynuka ve Beni Kureyza savaşları için (pdf-s.89-118) Başta “Batn-i Nahle” vak’ası olmak üzere bu savaşların başlıca nedenleri için (pdf-s.119-137)
Not.3 Enfâl
10, 13, 17, Al-i İmrân 126: Bedir
Savaşı kazanıldıktan sonra inen bu
gibi ayetlerde “Allah niçin
Bedir Savaşı’nı Müslümanlara kazandırdı?” sorusuna yanıt veriyor. Burada yardımın gerekçesi Allah’ın müminleri güzel bir sınava tabi
tutması olarak gösterilmiştir.
İlginçtir ki, oluşan bu tip yardım ayetlerinin geçerliliği bir yıl
kadar sürmedi. (Ayetlerle) Allah’ın
yardımı öylesine abartılmıştı ki, sanki artık hiç savaş olmayacak,
sanki Müslümanlar hiç mağlup olmayacaktı. Tam tersine bir yıl sonra meydana gelen Uhud harbinde, dengeler altüst oldu ve
Müslümanlar çok ağır bir hezimete
uğradılar.
Kaynak: Arif
Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.95).
Ayrıca: Bedir, Uhud, Hendek, Hayber, Beni Nadir, Beni Kaynuka ve Beni Kureyza savaşları için (pdf-s.89-118) Başta “Batn-i Nahle” vak’ası olmak üzere bu savaşların başlıca nedenleri için (pdf-s.119-137)
Not.4 KUR’AN’DA NASİH VE MENSUH: Enfal
9, 12, 17, Al-i İmran 124-125, 140: (Bu not için bkz. Enfal 9, Not.4)
ayrıca: KUR’AN’DA NASİH VE MENSUH: Ala
6-7, İsra 86, Nahl 101, R’ad 39, Bakara 106:
(BU
KONU A’LA SURESİ’NİN SONUNDA -6. ayetten sonra- GENİŞ KAPSAMLI
İŞLENMEKTEDİR)
18. İşte durum bu:
(Allah, mü’minleri güzel bir şekilde dener). Bir de Allah, kâfirlerin tuzağını
zayıf düşürendir.
19. (Ey inkârcılar!)
Eğer fetih5 istiyorsanız işte size fetih geldi. Eğer (peygambere
karşı gelmekten) vazgeçerseniz, bu sizin için daha hayırlı olur. Eğer
dönerseniz biz de döneriz. Çok olsa bile topluluğunuz size hiç fayda vermez.
Çünkü Allah mü’minlerle beraberdir.
Not.1 Bedir Savaşı kazanıldıktan sonra inen bu ayette Allah adeta hodri meydan diyor.
Ayrıca, Allah’ın bizzat savaşta inananlara yardım etme konusunda, -üstelik bir cinayet işinde- yemin etmesi, gerçekten düşündürücüdür!
Çünkü, İslam inancına göre Allah yalan konuşmaz ki söylediği sözü yeminle
pekiştirsin! Allah’ın bazı ayetlerde yemin içip, bazılarında içmemesi, ister
istemez yeminsiz olan diğer ayetler hakkında güvensizliğe sebebiyet verir. Bu
açıdan Allah’ın, savaşta taraf tutmak
gibi çok kötü olan bir işte yemin içmesi ve bazı ayetlerini de yeminsiz
göndermesi gerçekten dikkat çekicidir. İlginçtir ki, oluşan bu tip yardım ayetlerinin geçerliliği bir yıl
kadar sürmedi. (Ayetlerle) Allah’ın
yardımı öylesine abartılmıştı ki, sanki artık hiç savaş olmayacak,
sanki Müslümanlar hiç mağlup olmayacaktı. Tam tersine bir yıl sonra meydana gelen Uhud harbinde, dengeler altüst oldu ve
Müslümanlar çok ağır bir hezimete
uğradılar.
Kaynak: Arif
Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.93-95).
Ayrıca: Bedir, Uhud, Hendek, Hayber, Beni Nadir, Beni Kaynuka ve Beni Kureyza savaşları için (pdf-s.89-118) Başta “Batn-i Nahle” vak’ası olmak üzere bu savaşların başlıca nedenleri için (pdf-s.119-137)
20. Ey iman edenler!
Allah’a ve Resûlüne itaat edin ve (Kur’an’ı) dinlediğiniz hâlde ondan yüz
çevirmeyin.
21. İşitmedikleri
hâlde, “işittik” diyenler gibi de olmayın.
22. Şüphesiz,
yeryüzünde yürüyen canlıların Allah katında en kötüsü, akıllarını kullanmayan
(gerçeği görmeyen) sağırlar, dilsizlerdir.
23. Allah, onlarda
bir hayır (hakka yöneliş) olduğunu bilseydi, elbette onlara işittirirdi. Onlara
işittirseydi dahi mutlaka yine yüz çevirerek dönüp giderlerdi.
Not.1 Müddessir
31, Araf 155, 178, Fatır 8, Kasas 56, İsra 46, 97, Yunus 99-100, Hud 118-119,
En’am 39, 107, 111, 125, 137, 149, Zümer 36-37, Şura 8, 46, Casiye 23, Nahl 9,
37, 93, İbrahim 4, 27, Secde 13, Ankebut 21, Rad 27, İnsan 30-31, Enfal 23,
Nisa 88, 94, 143, Nur 21, 46, Teğabun 11, Maide 40-41, 48, Tevbe 19, 127 (+
Furkan 44, Enfal 32):
a) Bu ayetlerde “Allah dilediğini hidayete erdirir, dilediğini saptırır” diyor. Ben de burada derim
ki, mademki Kuran’ın Allah’ı her şeyi yapabiliyor; o halde kızıp da insanlara “Hayvanlardan da betersiniz” (Furkan 44
vd) diyeceğine; insanları daha mükemmel bir
modelde yaratsaydı herhalde her yönüyle iyi olurdu.
b) Daha net ifadeyle açıklamam
gerekirse, artık insanlar uyandı, kimse “Ey ahali! Ben peygamberim, tanrıdan geliyorum...” lafına
artık bugünkü insanlar kolay inanmaz; çocuklar bile böylelerini kovalarlar. Tabi ki çıkarcı idareciler
varsa (ki vardır) o zaman iş değişir.
c) Muhammed zamanında da bu
efsanelere inanmayan insanlar vardı, o günkü toplumda bilgi bakımından çok
değerli insanlar vardı; ancak Muhammed
onları kaba kuvvetle ortadan kaldırdı. O zaman Muhammed’e kafa tutabilen insanların
varlığı konusunda Kuran’da
önemli ipuçları vardır.
d) Kısaca bir örnek vereyim: Enfal
32’de Kuran’ın Muhammed tarafından uydurulduğuna ilişkin o günkü
muhalifler, “Ey Allah, eğer bu
Kuran senden gelen hak bir kitap ise, durma bizim üzerimize gökten taşlar
yağdır veya bize daha acıklı bir azap ver...” derken, Kuran’ın Allah’ı (yani Muhammed’in
kendisi) buna karşı “İçinizde
peygamberim (Muhammed) varken ben
nasıl sizi cezalandırayım” karşılığını verip onları bu sözlerle ikna
etmeğe çalışıyordu. Artık kim buna ne
kadar inanmışsa!
bkz.
Arif Tekin, Sümerlerden İslam’a Kutsal
Kitaplar ve Dinler, (pdf-s.163-164).
Not.2 Şu ayetler yukarıdakilerle çelişiyor:
a) Zümer 41: Yukarıdaki
ayetlerde “Allah dilediğini hidayete erdirir, dilediğini saptırır”
derken bu ayette “Kim doğru yola
girerse, kendisi için girmiş olur. Kim de saparsa, ancak kendi aleyhine sapar”
diyor. Bu ayetin diğerleriyle çeliştiği
çok açık!
b) Nisa 140: Yukarıdaki ayetlerde “Allah dilediğini hidayete erdirir, dilediğini saptırır” derken bu ayette “inkârcılarla oturmayın, aksi hâlde siz de
onlar gibi olursunuz” diyor. Bu
ayetin diğerleriyle çeliştiği çok açık!
c) Nahl 93: Bu ayette “Allah dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. Yapmakta
olduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz” diyor. Kendisiyle çelişen bir ayet!...
24. Ey iman edenler!
Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Resûlü’nün
çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki,
O’nun huzurunda toplanacaksınız.
25. Sadece içinizden
zulmedenlere erişmekle kalmayacak olan bir azaptan sakının ve bilin ki Allah,
azabı çetin olandır.6
26. O vakti
hatırlayın ki siz yeryüzünde güçsüz ve zayıf idiniz. İnsanların sizi kapıp
götürmesinden korkuyordunuz.7 Derken Allah sizi barındırdı,
yardımıyla destekledi ve sizi temiz şeylerden rızıklandırdı ki şükredesiniz.
27. Ey iman edenler!
Allah’a ve Peygamber’e hainlik etmeyin. Bile bile kendi (aranızdaki)
emanetlerinize de hainlik etmeyin.
28. Bilin ki mallarınız
ve çoluk çocuğunuz birer deneme aracıdır. Allah katında ise büyük bir mükâfat
vardır.
29. Ey iman edenler!
Eğer Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız; O, size iyiyi kötüden ayırt edecek
bir anlayış verir ve sizin kötülüklerinizi örter, sizi bağışlar. Allah, büyük
lütuf sahibidir.
30. Hani kâfirler
seni tutuklamak veya öldürmek, ya da (Mekke’den) çıkarmak için tuzak
kuruyorlardı. Onlar tuzak kuruyorlar. Allah da tuzak kuruyordu. Allah, tuzak
kuranların en hayırlısıdır.8
Not.1 Bedir Savaşı kazanıldıktan sonra inen
bu gibi ayetlerde Muhammed’in iki yıl önce Mekke’den Medine’ye sağ salim, yara
almadan göç etmesi, Allah’ın bir
lütfu olarak dile getiriliyor. Sanki Allah’ın Bedir’de gösterdiği lütuf
azmış gibi, buna, iki yıl öncesine ait -hiç
ilgisi olmayan- basit bir hicret
olayı da ekleniyor. Ayrıca, bu ayetin sonunda şöyle deniyor: “Onlar
sana tuzak kurarlarken, Allah da (onlara) tuzak kuruyordu. Çünkü Allah, tuzak
kuranların en hayırlısıdır.” Allah’ın
tuzak kurucu olduğuna dair ayetler Kur’an’da bir hayli fazladır; ama
konumuz dışında olduğu için bunun üzerinde durmuyoruz. Şunu bir daha
yineleyelim ki, bu tip yardım içerikli
ayetler, her nedense savaş bittikten epey sonra ortaya atılıyordu.
İlginçtir ki, oluşan bu tip yardım ayetlerinin geçerliliği bir yıl
kadar sürmedi. (Ayetlerle) Allah’ın
yardımı öylesine abartılmıştı ki, sanki artık hiç savaş olmayacak,
sanki Müslümanlar hiç mağlup olmayacaktı. Tam tersine bir yıl sonra meydana gelen Uhud harbinde, dengeler altüst oldu ve
Müslümanlar çok ağır bir hezimete
uğradılar.
Kaynak: Arif
Tekin, Kur'an'ın Kökeni,
(pdf-s.94-95).
Ayrıca: Bedir, Uhud, Hendek, Hayber, Beni Nadir, Beni Kaynuka ve Beni Kureyza savaşları için (pdf-s.89-118) Başta “Batn-i Nahle” vak’ası olmak üzere bu savaşların başlıca nedenleri için (pdf-s.119-137)
31. Onlara karşı
âyetlerimiz okunduğu zaman, “Duyduk, istesek biz de bunun benzerini elbette
söyleriz. Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir” dediler.
Not.1 VARAKA: Nun 2, 51, Tekvir 22, Furkan 5, Neml 68,
Nahl 103, Enfal 31, Tevbe 61:
Hıristiyan asıllı Varaka b. Nevfel, hem Hz. Muhammed’in
soyundandı, hem de Hz. Hatice’nin amcaoğluydu. Birçok dini biliyordu, bilge bir adamdı. İslami kaynaklarda “Hem
Arapça, hem de İbranice/Süryanice bildiği, Tevrat konusunda iyi bir uzman olduğu
ve kendisinin Hıristiyan olduğu, İncil’in Arapçaya çevirisini yaptığı” ifade ediliyor. Varaka ölünce Hz. Muhammed’e vahiy gelmiyor/kesiliyor.
Vahyin kesildiğine dair ayet de var. Duha suresi hemen
başta bunu açıklıyor. Öyle ki, Hz. Muhammed Varaka’nın ölümünden sonra
oluşan bu boşluk ve vahyin kesilmesi nedeniyle, defalarca dağa çıkıp intihar etmek istiyor; ancak her seferinde
Cebrail gelip onu yatıştırıyor, onu intihar etmekten vazgeçiriyor. Buhari’de ve
başka birçok kaynakta anlatılan bu bilgiler anlamlı. Şöyle ki, Varaka’nın ölümü
üzerine Muhammed’in çok üzülmesi, onun ölümüyle birlikte vahyin uzun süre
gelmemesi ve kendisinin sık sık dağa çıkıp intihara kalkışması, hatta zaman
zaman geceleri uyuyamaması, az önce de belirtildiği gibi vahye ara verilmesi
sonucu bazılarının ona, ‘Ey Muhammed, bakıyoruz
senin şeytanın bu günlerde artık sana bilgi iletmiyor/vahiy getirmiyor’ demesi aslında dikkate değer
açıklamalardır. Bir de zaten ona inanmayan o günün
insanları, ‘Muhammed’in söyledikleri,
hep eskilerin masallarıdır. Arkadaşlarından birilerine yazdırıyor...’ gibi
sözleri hep söylerlerdi. Çoğu, Hz. Muhammed’in anlattıklarını boş
buluyorlardı.
Bütün bunlar yukarıdaki gibi ayetlerde de anlatılmaktadır.
Kaynak: Arif Tekin, Bilinmeyen
Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2), (pdf-s.35-36).
32. Hani onlar, “Ey
Allah’ım, eğer şu (Kur’an) senin katından inmiş hak (kitap) ise hemen üzerimize
gökten taş yağdır veya bize elem dolu bir azap getir” demişlerdi.
Not.1 Müddessir
31, Araf 155, 178, Fatır 8, Kasas 56, İsra 46, 97, Yunus 99-100, Hud 118-119,
En’am 39, 107, 111, 125, 137, 149, Zümer 36-37, Şura 8, 46, Casiye 23, Nahl 9,
37, 93, İbrahim 4, 27, Secde 13, Ankebut 21, Rad 27, İnsan 30-31, Enfal 23,
Nisa 88, 94, 143, Nur 21, 46, Teğabun 11, Maide 40-41, 48, Tevbe 19, 127 (+
Furkan 44, Enfal 32):
a) Bu ayetlerde “Allah dilediğini hidayete erdirir, dilediğini saptırır” diyor. Ben de burada derim
ki, mademki Kuran’ın Allah’ı her şeyi yapabiliyor; o halde kızıp da insanlara “Hayvanlardan da betersiniz” (Furkan 44
vd) diyeceğine; insanları daha
mükemmel bir modelde yaratsaydı herhalde her yönüyle iyi olurdu.
b) Daha net ifadeyle açıklamam
gerekirse, artık insanlar uyandı, kimse “Ey ahali! Ben peygamberim, tanrıdan geliyorum...” lafına
artık bugünkü insanlar kolay inanmaz; çocuklar bile böylelerini kovalarlar. Tabi ki çıkarcı idareciler
varsa (ki vardır) o zaman iş değişir.
c) Muhammed zamanında da bu
efsanelere inanmayan insanlar vardı, o günkü toplumda bilgi bakımından çok
değerli insanlar vardı; ancak Muhammed
onları kaba kuvvetle ortadan kaldırdı. O zaman Muhammed’e kafa tutabilen insanların
varlığı konusunda Kuran’da
önemli ipuçları vardır.
d) Kısaca bir örnek vereyim: Enfal
32’de Kuran’ın Muhammed tarafından uydurulduğuna ilişkin o günkü
muhalifler, “Ey Allah, eğer bu
Kuran senden gelen hak bir kitap ise, durma bizim üzerimize gökten taşlar
yağdır veya bize daha acıklı bir azap ver...” derken, Kuran’ın Allah’ı (yani Muhammed’in
kendisi) buna karşı “İçinizde
peygamberim (Muhammed) varken ben
nasıl sizi cezalandırayım” karşılığını verip onları bu
sözlerle ikna etmeğe çalışıyordu. Artık
kim buna ne kadar inanmışsa!
bkz.
Arif Tekin, Sümerlerden İslam’a Kutsal
Kitaplar ve Dinler, (pdf-s.163-164).
Not.2 Şu ayetler yukarıdakilerle çelişiyor:
a) Zümer 41: Yukarıdaki
ayetlerde “Allah dilediğini hidayete erdirir, dilediğini saptırır”
derken bu ayette “Kim doğru yola
girerse, kendisi için girmiş olur. Kim de saparsa, ancak kendi aleyhine sapar”
diyor. Bu ayetin diğerleriyle çeliştiği
çok açık!
b) Nisa 140: Yukarıdaki ayetlerde “Allah dilediğini hidayete erdirir, dilediğini saptırır” derken bu ayette “inkârcılarla oturmayın, aksi hâlde siz de
onlar gibi olursunuz” diyor. Bu
ayetin diğerleriyle çeliştiği çok açık!
c) Nahl 93: Bu ayette “Allah dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. Yapmakta
olduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz” diyor. Kendisiyle çelişen bir ayet!...
33. Oysa sen onların
içinde iken, Allah onlara azap edecek değildi. Bağışlanma dilerlerken de Allah
onlara azap edecek değildir.
Not.1 MUHAMMED, BİR TAKTİK OLARAK ALLAH’I ADINA KENDİNİ SORGULUYOR
İlgili ayetler: İsra 90-94, Yunus 94-95, Hud 35, Hakka
43-47, Enfal 32-33, Nisa 82, Maide 67.
Değinilen ayetler: Bakara 75, Nisa 46, Maide 13, 41.
Muhammed güya Allah’ına;
1) “Eğer
Kur’an’ı Muhammed uydursaydı onun
şahdamarını keserdik” dedirtiyor. (Hakka 43-47)
2) “Eğer Kuran’dan şüphe edersen, o
zaman kendinden önce kitap okuyanlardan (ehl-i kitaptan) sor”
dedirtiyor. (Yunus
94-95)
a) Bir kere Kur’an Allah’tan olsaydı bundan Muhammed niye şüphe duysun da Allah böyle bir şey desin
ki?!! Tek başına bu ayet bile
Kur’an’ın Allah’tan değil insanlar
tarafından yazıldığının kanıtıdır!
b) Bu ayet, bir taraftan
tescil ediyor ki, Muhammed
zamanında Kuran’da olup bitenleri kendisinden
daha iyi bilen insanlar varmış.
c) Öbür taraftan beraberinde şu
çelişkiyi de getiriyor: Allah’ın Muhammed’e, “Eğer Kuran’da şüphen varsa, o
zaman kendinden önce kitap okuyanlardan (ehl-i kitaptan) sor” deyip ehliyetli bulduğu o jüri heyeti acaba kimler? Çünkü Kur’an’ın Allah’ı ne Yahudileri, ne de Hıristiyanları kabul etmiyor;
ikisinin de Tevrat ve İncili bozduklarını/ tahrif ettiklerini söylüyor.
(Bakara 75, Nisa 46, Maide 13, 41)
Dolayısıyla burada anlaşılmaz bir durum söz konusudur.
3) Yine
Allah’ına “‘Kur’an’ı Muhammed uydurdu’ mu diyorlar? De ki, eğer
uydurdumsa bunun günahı benim boynumdadır” dedirtiyor. (Hud
35)
4) Bir
de abartılı biçimde: “Eğer bu Kur’an
Allah’tan başkasından gelmiş olsaydı o zaman içinde birçok
tutarsızlıklar olurdu” dedirtiyor. (Nisa 82)
5) “‘Bize gökten mucize göstermezsen biz
sana asla inanmayız’
diyenlere de ki, ‘rabbin şanı yücedir; ben ancak elçi olan bir beşerim’” dedirtiyor.
(İsra 90-94)
6) “Allah seni insanlardan korur” dedirtiyor. (Maide 67)
Ancak dediği çıkmıyor, Allah’ı kendisini korumuyor.
Bu konuda sağlam kaynaklarda Muhammed’in ifadesi vardır ki, o bir Yahudi kadının su-i kastıyla
öldürülmüştür. Yine sağlam kaynaklara göre Muhammed’i iki hanımı Ayşe
ve Hafsa ile babaları (sonraki
halifeler) Ebubekir ve Ömer öldürüyor.
7) “Ey
Allah, eğer bu kitap sendense bize gökten acıklı bir azap ver” diyen inanmayanlara
Allah’ına isnaden “Aranızda Muhammed
varken Allah size azap etmez” anlamında ayet gönderiyor. (Enfal 32-33)
a) İşte Muhammed Kuran’dan bilgisi olmayan insanları bu tür taktiklerle etkilemeğe
çalışıyor.
b) Şu an dünyada milyarlarca insan
çeşitli sıkıntılardan ötürü feryat edip bir kurtarıcı arıyor; ama kutsal
kitaplara göre dar günün tanrısı yardıma gelmiyor.
Muhammed’e
gelince anlatıldığı gibi en ufak bir rahatsızlığında Allah-Cebrail hemen hazır-nazırlar. Böylesine kişiye özel
tanrıya Sümerlerde de rastlanırdı. Her kralın ayrı tanrısı vardı.
c) Muhammed’in bu gibi ayetleri
oluşturmasından tek gayesi, “Bakın
ben kafadan konuşmuyorum; Allah beni göreve davet ediyor, yapmamazlık edemem”
fikrini insanlara kabul ettirmektir. Yoksa daha önce Mekke’de de Allah’ın
peygamberiydi neden korkudan namazlarını gizli kılardı, neden Hz.
Ali’yi kendi yerinde yatağına yatırıp geceleyin Medine’ye kaçıyordu!
bkz.
Arif Tekin, Sümerlerden İslam’a Kutsal
Kitaplar ve Dinler, (pdf-s.191-192).
34. Onlar Mescid-i
Haram’dan (mü’minleri) alıkoyarken ve oranın bakımına ehil de değillerken,
Allah onlara ne diye azap etmesin? Oranın bakımına ehil olanlar ancak Allah’a
karşı gelmekten sakınanlardır. Fakat onların çoğu bilmez.
35. Onların,
Kâ’be’nin yanında duaları ıslık çalıp el çırpmaktan ibarettir. Öyle ise (ey
müşrikler) inkâr etmekte olduğunuzdan dolayı tadın azabı.9
36. Şüphe yok ki,
inkâr edenler mallarını (insanları) Allah yolundan alıkoymak için harcarlar ve
harcayacaklardır. Sonra bu mallar onlara bir iç acısı olacak, sonra da
yenilgiye uğrayacaklardır. İnkâr edenler toplanıp cehenneme sürüleceklerdir.
37. Allah, pis olanı
temizden ayırmak, pis olanların hepsini birbiri üstüne koyup yığarak cehenneme
koymak için böyle yapar. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.
38. Ey Muhammed!
İnkâr edenlere söyle: Eğer (iman edip, düşmanlık ve savaştan) vazgeçerlerse,
geçmiş günahları bağışlanır. Eğer (düşmanlık ve savaşa) dönerlerse, öncekilere
uygulanan ilâhî kanun devam etmiş olacaktır.10
39. Baskı ve şiddet
kalmayıncaya ve din tamamen Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer
(küfürden) vazgeçerlerse, şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını hakkıyla
görendir.
40. Eğer yüz
çevirirlerse bilin ki Allah sizin dostunuzdur. O, ne güzel dosttur; O, ne güzel
yardımcıdır!
41. Bilin ki, ganimet
olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri mutlaka Allah’a, Peygamber’e,
onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolculara aittir. Eğer Allah’a; hak
ile batılın birbirinden ayrıldığı gün, (yani) iki ordunun (Bedir’de)
karşılaştığı gün kulumuza indirdiklerimize11 inandıysanız (bunu
böyle bilin). Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.
Not.1 Enfal
41, Haşr 6-7:
a) Görüldüğü gibi “Tanrıya özel
olarak mal ayırma”
inancı Kur’an’da da işlenmiştir. Allah şöyle dursun; aynı ayrıcalık
Kur’an’da Muhammed ve akrabası için de geçerli. Tıpkı Sümerlerdeki Ensilerin tapınak malını kullandıkları gibi,
İslamiyet’te de savaşlarda elde edilen ganimetlerden Allah’a ayrılan payı
dağıtmakta Muhammed özgürdü. Kısacası asıl kaynak çok tanrılı
Sumer mitolojisidir.
bkz.
Arif Tekin, Sümerlerden İslam’a Kutsal
Kitaplar ve Dinler, (pdf-s.62).
b) Muhammed’den önce Araplar
herhangi bir kabileye veya topluluğa baskın düzenledikleri zaman kendi
liderleri, ele geçirilen talandan,
ganimetten (her ne varsa) 1/4’ünü
kendine alırdı. Muhammed’se bir
numara indirimle kendine bunların 1/5’ini aldı; garantiye alması için de bu konuda Kur’an’da yer ayırıp bunun tanrı buyruğu
olduğunu insanlara bildirdi.
bkz.
Arif Tekin, Sümerlerden İslam’a Kutsal
Kitaplar ve Dinler, (pdf-s.96-97).
Not.2 Nahl
90, Enfal 41, 69, Haşr 6-7, Ahzab 26-27, 50, 52, Maide 45, Tevbe 29:
a) Nahl 90: Bu ayette “Allah size adaleti, iyiliği, akrabaya
yardım etmeği emreder...” diyor.
Adaletten söz etmek iş değil, önemli olan sözü edilen adaletin modeli, nasıl bir adalet olması gerektiğidir.
b) Enfal 41, 69, Haşr 6-7, Ahzab
26-27, 50, 52, Maide 45, Tevbe 29:
Kuran’a göre kâfirlerin/ inanmayanların hanımları,
kızları -ki tarih boyunca hiçbir zaman kadınlar savaşa neden olmamışlar,
onlar masum insanlardı- Müslümanlar tarafından savaşta ele geçirilirlerse, cariye olarak kullanılabilir, herhangi
bir mal gibi satılabilir de.
Muhammed’in “Beni Kureyza” harbinde
uyguladığı gibi. Kur’an’ın Ahzab 26-27. ayetleri bundan söz ediyor.
Ayrıca Ahzab 50, 52.
ayetlerine göre bu savaş esiri kadınlarını Muhammed de kullanabilirdi. Nitekim
onun hanımlarından Cüveyriye, Safiye ve Reyhane birer savaş nimeti olarak ele geçirilmişti.
Kuran’a göre savaşlarda müşriklerden ele geçirilen kadın ve kızların
statüsü bu iken; esir düşen erkeklerle
erkek çocuklar ise, istenirse köle
olarak kullanılabilir, herhangi bir
mal gibi satılabilir.
Yine Kuran’a göre savaşlarda
karşı taraftan (inanmayanlardan) ele geçirilen mal, Müslümanlar
için ganimet adı altında dağıtılır/
helaldir.
Bunlar dışında gayri Müslimlerden haraç, fidye, cizye almak da var. Bu konuda Kuran’da
ayetler bir hayli fazla (Enfal 41, 69, Tevbe 29, Haşr 6-7 gibi).
İşte Kuran’a göre böyle yapmak adalettir.
c) Gerek Sümer kanun yapımcıları
nezdinde, gerekse Kur’an’ın Allah’ı
katında insanlara ağır cezalar
uygulamak adalettir. İsa’dan 2 bin yıl önce Asurlulara ait ortaya çıkan
tabletlerde, Asur hukukunda erkekle
kadının aynı haklara sahip oldukları yazılıdır; hem Sümerlerde, hem de Asurlularda
evlilik zaten ancak senetle olabiliyordu. Ama aynı
Asurluların kanununda şu da var: “Kim
başkasına ait bir bayanı öperse onun alt dudağı balta ile kesilir.”
Özetle; Adaletten söz etmek iş değil,
önemli olan sözü edilen adaletin modeli, nasıl
bir adalet olması gerektiğidir. bkz. Arif Tekin, Sümerlerden İslam’a Kutsal Kitaplar ve Dinler, (pdf-s.86-88).
Not.3 Enfâl 41, 69, Haşr 6: Bu
ayetlere bakıldığında net bir biçimde görülüyor ki, ganimet dağıtımında tartışmalar
çıkmış, hatta Muhammed ganimetler konusunda hırsızlıkla bile suçlanmıştır; bunu Kur’an da yazıyor (Âl-i İmrân 161 “Bir peygambere, emanete
-burada emanetten kastedilen
ganimetlerdir- hıyanet yaraşmaz”). Bu ganimet/fey’
tartışmalarını önlemek için bir de tedbir ayeti iniyor (Haşr 7). İşte Kur’an, el âlemin
kazandığı malı bu şekilde Muhammed
ve yandaşlarına helal kılıyor.
Kaynak: Arif
Tekin, Kur'an'ın Kökeni,
(pdf-s.90-91).
Ayrıca: Bedir, Uhud, Hendek, Hayber, Beni Nadir, Beni Kaynuka ve Beni Kureyza savaşları için (pdf-s.89-118) Başta “Batn-i Nahle” vak’ası olmak üzere bu savaşların başlıca nedenleri için (pdf-s.119-137).
Not.4 Burada
dikkati çeken bir diğer husus
Muhammed’in yakınlarına tanınan ayrıcalıktır: Fey’ olsun, ganimet olsun
Muhammed’in akrabaları genel olarak fakirler arasında ele alınmamış, bunlara
öncelik ve özellik tanınmıştır. Bugün yeryüzünde herhangi bir devlet başkanı,
çıkardığı yasaya kendi akrabası için “Hâzineden şu kadar maaş/gelir akrabama
verilecek” diye özel bir madde ekleyecek olursa, halk bunu kabul eder mi?
Sonuç itibariyle, ganimet ve fey’
konusunda Kur’an’da Muhammed’in akrabalarına tanınan ayrıcalık, Kur’an hakkında iyiliğe işaret bir
hadise değildir.
Onun akrabalarıyla ilgili
cümleler, zaten net bir ifadeyle
Kur’an’da geçiyor; ancak, akrabadan kimlerin kastedildiği konusunda
ihtilaflar vardır.
Kaynak: Arif
Tekin, Kur'an'ın Kökeni,
(pdf-s.116-117).
Not.5 Ganimet helal kılındıktan sonra
(bkz. Enfâl 67-69) zaman içinde onun
kime verileceği konusunda düzenleme yapma yoluna gidiliyor ve ganimetin dağıtımı hakkında bu ayet
iniyor (Enfâl 41).
bkz. Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.247).
Not.6 Bu
ayet yüzünden Hz. Osman bile Muhammed’le kavga etmiş ve “Ben de senin akrabanım” deyip ondan
akrabalık sebebiyle fazladan pay istemiş; Muhammed de, “Hayır, sen bizim yakın akrabamız değilsin” diyerek ona akrabalık yüzünden pay ayırmamıştır.
bkz. Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.249-250).
Not.7 Bu
ayette de ganimet yüzünden tartışma
çıkaranlara tehditkâr bir biçimde cevap veriliyor. “Ganimetler ancak şu kişilere verilir”
denirken; bunun devamında özet olarak, “Eğer
siz Allah’a ve Muhammed’e indirilene inanıyorsanız durum bundan ibarettir”
deniyor.
bkz. Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.252).
Not.8 GANİMET AYETLERİ: Enfâl 1-2,
7, 41, 67-69, Âl-i İmrân 161, Haşr 6-7, Nisa 94, Fetih 15, 19-21:
Ganimetle ilgili bu ve
benzeri ayetlerden net olarak şu
sonuçlar ortaya çıkıyor:
İnanmayanların malına el koymayı meşru kılmak ve Müslümanların
rahat bir şekilde savaşa gitmelerini
sağlamak için uydurulan ayetler
Allah’a mal ediliyor ve bu konuda Allah
insanlara karşı kullanılıyor.
Yine Muhammed’in, gerek kendine, gerek aile efradına ve gerekse diğer yakın akrabasına ganimet ve fey’den pay alabilmesi için inen Kur’an ayetlerine
anlam vermek gerçekten çok zor.
Bu ganimet ve fey’ yüzünden Müslümanlar arasında çıkan kavgaları önlemek için,
gerek Haşr 6-7, gerekse Enfâl 1-2 ayetlerinin inmesi herhalde normal bir durum değildir.
Keza bu ganimetler bağlamında
bir kadife parçası yüzünden hırsızlıkla
suçlanan Muhammed’i kurtarmak
için inen Âl-i İmrân 161 ayeti dikkat
çekicidir.
bkz. Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.252-253).
Not.9 Havazin Savaşı sonrası haksız ganimet paylaşımı
ve itirazlar, Hz. Ali’nin Yemenden ganimet olarak getirdiği bir miktar altının henüz Müslüman olmuş şahıslara dağıtılması
ve itirazlar, Hz. Osman’ın bile ganimet
nedeniyle Muhammed’le kavga etmesi, Hicri 7. yılda Hayber baskın yoluyla Yahudilerden alınınca, Muhammed’in kendi akrabasına çok farklı bir biçimde ayrıcalık tanıyıp,
sadece bu savaşta elde edilen ganimetten hangi akrabasına ne kadar verdiğine
dair bir liste...
...ve
diğer ayrıntılar için
bkz. Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.246-259).
42. Hani siz vadinin
(Medine’ye) yakın tarafında; onlar uzak tarafında, kervansa sizin aşağınızdaydı.
(Onlar sayıca sizden öylesine fazla idi ki), şâyet buluşmak üzere sözleşmiş
olsaydınız (durumu fark edince) sözleşmenizde ayrılığa düşerdiniz (savaşa
yanaşmazdınız). Fakat Allah, olacak bir işi (mü’minlerin zaferini)
gerçekleştirmek için böyle yaptı ki, ölen açık bir delille ölsün, yaşayan da
açık bir delille yaşasın. Şüphesiz Allah, elbette hakkıyla işitendir, hakkıyla
bilendir.
43. Hani Allah sana
onları uykunda az gösteriyordu. Eğer sana onları çok gösterseydi elbette
gevşerdiniz ve o iş hakkında birbirinizle çekişirdiniz. Fakat Allah (sizi
bunlardan) kurtardı. Çünkü O, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla
bilendir.
44. Hani
karşılaştığınız zaman onları gözlerinize az gösteriyor, sizi de onların
gözlerinde azaltıyordu ki Allah, olacak bir işi gerçekleştirsin. Bütün işler
Allah’a döndürülür.
Not.1 Enfâl
11, 43-44: Bedir Savaşı
kazanıldıktan sonra inen bu gibi ayetlerde Müslümanların savaşa konsantre
olabilmeleri için, Allah’ın, Bedir
harbinden önce müminleri uykuya daldırdığını, hem bu uykuda hem de
savaş meydanında onların gözünde müşriklerin
sayısını az gösterdiğini net bir ifadeyle görüyoruz. Ayrıca, Allah’ın
bizzat savaşta inananlara yardım etme konusunda, -üstelik bir cinayet işinde- yemin
etmesi, gerçekten düşündürücüdür! Çünkü, İslam inancına göre Allah yalan
konuşmaz ki söylediği sözü yeminle pekiştirsin! Allah’ın bazı ayetlerde yemin
içip, bazılarında içmemesi, ister istemez yeminsiz olan diğer ayetler hakkında
güvensizliğe sebebiyet verir. Bu açıdan Allah’ın, savaşta taraf tutmak gibi çok kötü olan bir işte yemin içmesi ve bazı
ayetlerini de yeminsiz göndermesi gerçekten dikkat çekicidir. İlginçtir
ki, oluşan bu tip yardım ayetlerinin
geçerliliği bir yıl kadar sürmedi. (Ayetlerle) Allah’ın yardımı öylesine abartılmıştı ki, sanki artık hiç
savaş olmayacak, sanki Müslümanlar hiç mağlup olmayacaktı. Tam tersine bir yıl sonra meydana gelen Uhud harbinde,
dengeler altüst oldu ve Müslümanlar
çok ağır bir hezimete uğradılar.
Kaynak: Arif
Tekin, Kur'an'ın Kökeni,
(pdf-s.94-95).
Ayrıca: Bedir, Uhud, Hendek, Hayber, Beni Nadir, Beni Kaynuka ve Beni Kureyza savaşları için (pdf-s.89-118) Başta “Batn-i Nahle” vak’ası olmak üzere bu savaşların başlıca nedenleri için (pdf-s.119-137)
45. Ey iman edenler!
(Savaş için) bir toplulukla karşılaştığınız zaman sebat edin ve Allah’ı çok
anın ki kurtuluşa eresiniz.
46. Allah’a ve
Resûl’üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz,
devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.
47. Şımarıp böbürlenmek,
insanlara gösteriş yapmak ve (halkı) Allah yolundan alıkoymak için yurtlarından
çıkanlar (Mekke müşrikleri) gibi olmayın. Allah, onların yaptıklarını
kuşatıcıdır.
48. Hani şeytan
onlara yaptıklarını süslemiş ve, “Bu gün artık insanlardan size galip gelecek
(kimse) yok, mutlaka ben de size yardımcıyım.” demişti. Fakat iki taraf (savaş
alanında) yüz yüze gelince (şeytan), gerisingeriye dönüp, “Ben sizden uzağım.
Çünkü ben sizin görmediğiniz şeyler (melekler)12 görüyorum. Ben
Allah’tan korkarım. Allah, cezası çetin olandır” demişti.
49. Hani münafıklar
ve kalplerinde hastalık bulunan kimseler, “Bunları dinleri aldatmış”
diyorlardı. Hâlbuki kim Allah’a tevekkül ederse, hiç şüphesiz Allah mutlak güç
sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
50. Melekler, kâfirlerin
yüzlerine ve artlarına vura vura ve “haydi tadın yangın azabını” diyerek
canlarını alırken bir görseydin.
51. (Ey kâfirler!)
Bu, sizin ellerinizin önceden yaptığının karşılığıdır. Yoksa, Allah kullarına
zulmedici değildir.
Not.1 Enfâl
50, Muhammed 27: Bedir Savaşı
kazanıldıktan sonra inen bu gibi
ayetlerde canları alınan müşriklerle akıl almaz bir biçimde alay ediliyor.
Ayrıca, Allah’ın bizzat savaşta inananlara yardım etme konusunda, -üstelik bir cinayet işinde- yemin etmesi, gerçekten düşündürücüdür!
Çünkü İslam inancına göre Allah yalan konuşmaz ki söylediği sözü yeminle
pekiştirsin! Allah’ın bazı ayetlerde yemin içip, bazılarında içmemesi, ister
istemez yeminsiz olan diğer ayetler hakkında güvensizliğe sebebiyet verir. Bu
açıdan Allah’ın, savaşta taraf tutmak
gibi çok kötü olan bir işte yemin içmesi ve bazı ayetlerini de yeminsiz
göndermesi gerçekten dikkat çekicidir.
İlginçtir ki, oluşan bu tip yardım ayetlerinin geçerliliği bir yıl
kadar sürmedi. (Ayetlerle) Allah’ın
yardımı öylesine abartılmıştı ki, sanki artık hiç savaş olmayacak,
sanki Müslümanlar hiç mağlup olmayacaktı. Tam tersine bir yıl sonra meydana gelen Uhud harbinde, dengeler altüst oldu ve
Müslümanlar çok ağır bir hezimete
uğradılar.
Kaynak: Arif
Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.94-95).
Ayrıca: Bedir, Uhud, Hendek, Hayber, Beni Nadir, Beni Kaynuka ve Beni Kureyza savaşları için (pdf-s.89-118) Başta “Batn-i Nahle” vak’ası olmak üzere bu savaşların başlıca nedenleri için (pdf-s.119-137)
52. Bunların durumu
tıpkı Firavun ailesi ve onlardan öncekilerin durumu gibidir. Allah’ın
âyetlerini inkâr etmişler, Allah da kendilerini günahları sebebiyle hemen
yakalamıştı. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, azabı çetin olandır.
53. Bunun sebebi
şudur: Bir toplum kendilerinde bulunan (iyi davranışlar)ı değiştirmedikçe,
Allah onlara verdiği bir nimeti değiştirmez ve şüphesiz Allah hakkıyla
işitendir, hakkıyla bilendir.
54. Bunların durumu,
tıpkı Firavun ailesi ve onlardan öncekilerin durumu gibidir. Onlar Rablerinin
âyetlerini yalanlamışlar, biz de onları günahları sebebiyle helâk etmiştik ve
Firavun ailesini de suda boğmuştuk. Hepsi de zalim kimselerdi.
Not.1 Enfâl
52, 54: Bedir Savaşı
kazanıldıktan sonra inen bu gibi ayetlerde Bedir harbinde kaybeden müşriklerin durumu firavun ve toplumunun
durumuna benzetiliyor. Ayrıca, Allah’ın bizzat savaşta inananlara
yardım etme konusunda, -üstelik bir
cinayet işinde- yemin etmesi,
gerçekten düşündürücüdür! Çünkü, İslam inancına göre Allah yalan konuşmaz
ki söylediği sözü yeminle pekiştirsin! Allah’ın bazı ayetlerde yemin içip, bazılarında
içmemesi, ister istemez yeminsiz olan diğer ayetler hakkında güvensizliğe
sebebiyet verir. Bu açıdan Allah’ın, savaşta
taraf tutmak gibi çok kötü olan bir işte yemin içmesi ve bazı ayetlerini de
yeminsiz göndermesi gerçekten dikkat çekicidir. İlginçtir ki, oluşan bu tip
yardım ayetlerinin geçerliliği bir
yıl kadar sürmedi. (Ayetlerle) Allah’ın
yardımı öylesine abartılmıştı ki, sanki artık hiç savaş olmayacak,
sanki Müslümanlar hiç mağlup olmayacaktı. Tam tersine bir yıl sonra meydana gelen Uhud harbinde, dengeler altüst oldu ve
Müslümanlar çok ağır bir hezimete
uğradılar.
Kaynak: Arif
Tekin, Kur'an'ın Kökeni,
(pdf-s.94-95).
Ayrıca: Bedir, Uhud, Hendek, Hayber, Beni Nadir, Beni Kaynuka ve Beni Kureyza savaşları için (pdf-s.89-118) Başta “Batn-i Nahle” vak’ası olmak üzere bu savaşların başlıca nedenleri için (pdf-s.119-137)
55. Şüphesiz Allah
katında, yeryüzünde yürüyen canlıların en kötüsü, inkâr edenlerdir. Artık onlar
iman etmezler.
56. Onlar,
kendileriyle antlaşma yaptığın, sonra da her defasında antlaşmalarını hiç
çekinmeden bozan kimselerdir.
57. Eğer onları
savaşta yakalarsan, bunlar(a vereceğin ceza) ile arkalarındakileri de dağıt ki
ibret alsınlar.
58. (Antlaşma
yaptığın) bir kavmin hainlik etmesinden korkarsan, sen de antlaşmayı bozduğunu
aynı şekilde onlara bildir. Çünkü Allah, hainleri sevmez.
Not.1 SAVAŞLARIN SEBEPLERİ: Bütün
bunlar (Bakara 217-218, Enfal 7, Nisa 94 notları) yetmiyormuş gibi, bu sefer de Medine’nin yerlileri
olan Yahudilere sorun çıkarmaya başlıyor, onları tehdit etmeye başlıyor.
Muhammed Yahudilere hitaben, “Müslüman
olun, güvenceye girin” diyor. Muhammed bu sözü üç kez tekrarladıktan sonra,
dördüncü kez onlara, “Şunu bilin ki
dünya, Allah ve peygamberindir. Eğer siz Müslüman olmazsanız ben sizi sürgüne
göndereceğim. Her kim malını satmak istiyorsa satsın gitsin; yoksa onun malına
da el koyacağım” diyor. Tabi ki bu
tehdit Bedir Savaşı’ndan sonra başlıyor. Bedir’de biraz başarı elde edince
bu sefer onlara gözdağı vermeye başlıyor. Hatta onları, “Müslüman olmazsanız, Bedir’de müşriklerin başına getirdiğimizi sizin
de başınıza getiririz” şeklinde tehdit ediyor. Bu arada güya yeni inen bir ayeti onlara okuyor
(yukarıdaki ayet). Hani onlarla anlaşma yapmıştı ve güya birbirleriyle savaşmayacaklardı!
Peki neden böyle oldu? Olay şudur:
Eğer Kur’an’dan gerekçe göstermeksizin saldırsaydı, çevreden olumsuz tepki
alacaktı. Birincisi; yapılan
anlaşmayı bozduğu için eleştirilecekti. İkincisi ise; yabancı biri olduğu halde el âlemin diyarında terör hareketlerinde bulunmakla
suçlanacaktı. İşte bunun önlenmesi
için, Allah’tan bir ayet gelmesi şarttı; nitekim de az önceki ayet geldi.
Kaynak: Arif
Tekin, Kur'an'ın Kökeni,
(pdf-s.126-127).
Ayrıca: Bedir, Uhud, Hendek, Hayber, Beni Nadir, Beni Kaynuka ve Beni Kureyza savaşları için (pdf-s.89-118) Başta “Batn-i Nahle” vak’ası olmak üzere bu savaşların başlıca nedenleri için (pdf-s.119-137)
Not.2 SAVAŞLARIN SEBEPLERİ:
Müslümanların en çok öne sürdükleri
-kendilerince haklı gördükleri- savaş
nedeni şu olaydır: Rivayetlere göre, Müslüman bir bayan, bir gün bir
Yahudi dükkânına uğramış; orada bulunan Yahudilerden biri onun eteğini aşağı indirmek suretiyle hakarette bulunmuş. Bu olay
çevreye yayılınca, kadının taraftarlarıyla o Yahudi arasında kavga çıkmış ve bu
kavgada hem o Yahudi, hem de bir
Müslüman öldürülmüştü. Bu olayın
siyasi herhangi bir yanı yoktur, adi bir vakadır ve üstelik de ferdidir.
Nitekim olay yatıştırılır ve bundan
sonra da epey zaman her iki kesim de barış içinde yaşamlarını sürdürürler.
Fakat kimi rivayetlere göre,
Muhammed bu olayı bahane göstererek tek
taraflı olarak barış sözleşmesini ihlal etmiş ve bu olay yüzünden onlara karşı
savaş ilan etmiştir.
Güya bu hadiseden sonra Enfâl Suresinin 58. ayeti inip
Muhammed’in onlara karşı savaş ilan etmesine izin vermiştir. Bu ayet, daha önce
savaş sebepleri arasında açıklanmıştı.
İşte Enfâl Suresi’nin bu 58. ayeti delil gösterilerek, Medine’nin asıl
sahipleri olan Beni Nadir, Beni Kureyza,
Beni Kaynuka gibi Yahudiler, Muhammed tarafından ya sürgüne gönderiliyor,
ya da öldürülüp hanımları cariye, çocukları da köle olarak kullanılıyordu.
Ayrıca onların bütün mallarına da ganimet olarak el konuyordu.
Kaynak: Arif
Tekin, Kur'an'ın Kökeni,
(pdf-s.135).
Ayrıca: Bedir, Uhud, Hendek, Hayber, Beni Nadir, Beni Kaynuka ve Beni Kureyza savaşları için (pdf-s.89-118) Başta “Batn-i Nahle” vak’ası olmak üzere bu savaşların başlıca nedenleri için (pdf-s.119-137)
Sonuç: SAVAŞLARIN SEBEPLERİ: Bakara
142-145, 149-150, 217-218, Enfâl 7, 58, Âl-i İmrân 186, Nisâ 94:
Bütün bu bilgilerden varılan sonuç şudur:
Eğer
bu savaşlar içinde, inanıldığı gibi
çok adil ve her şeyi yapabilen bir yaratıcı olsaydı, müspet bir sonuç
alınması gerekiyordu; kan dökülmeden hem onlara, hem de sonsuza dek tüm
insanlara barış formülünü göstermeli ve de kabul ettirmeliydi. Bunu zorla
değil, insanın aklını barışa göre ayarlamak suretiyle yapabilirdi. (Çünkü
İslam inancına göre Allah kadiri mutlaktır, her şeyi yapabilir.)
Özetle; eğer
bu işler Muhammed’e bırakılırsa, bazı konularda haklı, bazılarında da haksız
olması mümkündür. Ama işin içine
Tanrı karıştırılıyorsa o zaman hiç yanlış yapılmaması gerekir.
Kaynak: Arif
Tekin, Kur'an'ın Kökeni,
(s.136-137).
Ayrıca: Bedir, Uhud, Hendek, Hayber, Beni Nadir, Beni Kaynuka ve Beni Kureyza savaşları için (pdf-s.89-118) Başta “Batn-i Nahle” vak’ası olmak üzere bu savaşların başlıca nedenleri için (pdf-s.119-137)
59. İnkâr edenler,
asla yakayı kurtardıklarını zannetmesinler. Çünkü onlar (sizi) âciz
bırakamazlar.
60. Onlara karşı
gücünüz yettiği kadar kuvvet ve savaş atları hazırlayın. Onlarla Allah’ın
düşmanını, sizin düşmanınızı ve bunlardan başka sizin bilmediğiniz fakat
Allah’ın bildiği diğer düşmanları korkutursunuz. Allah yolunda her ne
harcarsanız karşılığı size tam olarak ödenir. Size zulmedilmez.
61. Eğer onlar barışa
yanaşırlarsa, sen de ona yanaş ve Allah’a tevekkül et. Çünkü O, hakkıyla
işitendir, hakkıyla bilendir.
62-63. Eğer seni aldatmak
isterlerse bilmiş ol ki sana yetecek Allah’tır. O, seni bizzat kendi yardımıyla
ve mü’minlerle destekleyen ve onların kalplerini uzlaştırandır. Şayet
yeryüzündeki şeyleri tümüyle harcasaydın, sen onların kalplerini
uzlaştıramazdın. Fakat, Allah onların arasını uzlaştırdı. Şüphesiz O, mutlak
güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
64. Ey Peygamber!
Sana ve sana tabi olan mü’minlere Allah yeter.
Not.1 Rivayetlere
göre, Ömer Müslüman olunca onunla birlikte Müslümanların sayısı 40’a ulaşıyor.
Buna karşılık Cebrail -müjde
olarak- yukarıdaki ayeti getiriyor.
Yani Ömer Müslüman Olunca Allah da
Sevinmiş. bkz. Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.139). Ayrıca
bazı ayetlerin Ömer’in arzusu
ya da görüşü doğrultusunda indiğine
(oluşturulduğuna) ilişkin İslami
Kaynaklar Arif Tekin’in kitabında verilmektedir. (pdf-s.55-56).
65. Ey Peygamber!
Mü’minleri savaşa teşvik et. Eğer içinizde sabırlı yirmi kişi bulunursa, iki
yüz kişiye galip gelirler. Eğer içinizde (sabırlı) yüz kişi bulunursa, inkâr
edenlerden bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar anlamayan bir kavimdir.
66. Şimdi ise, Allah
yükünüzü hafifletti ve sizde muhakkak bir zaaf olduğunu bildi. Eğer içinizde
sabırlı yüz kişi olursa iki yüz kişiye galip gelirler. Eğer içinizde (sabırlı)
bin kişi olursa, Allah’ın izniyle iki bin kişiye galip gelirler. Allah,
sabredenlerle beraberdir.
Not.1 KUR’AN’DA NASİH VE MENSUH: Kur’an’da
aynı sure içinde ve aynı konuda iki
farklı durum da söz konusu olabiliyor, bu tür ayetlerden örnekler
verelim: Enfal 65-66:
Enfal 65’te Müslümanlardan her
askere on düşman gücü verildiği söyleniyor.
Enfal
66’da oran düşüyor: Her Müslüman
askere düşmanın iki katı kadar kuvvet
verileceği belirtiliyor.
Gerekçe de ilginç: “Allah
sizde bir zaaf gördüğü
için böyle bir değişikliğe geçti.”
bkz.
Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an
(Kur'an'ın Kökeni -2), (pdf-s.248).
ayrıca: KUR’AN’DA NASİH VE MENSUH: Ala
6-7, İsra 86, Nahl 101, R’ad 39, Bakara 106:
(BU
KONU A’LA SURESİ’NİN SONUNDA -19. ayetten sonra- GENİŞ KAPSAMLI
İŞLENMEKTEDİR)
67. Yeryüzünde
düşmanı tamamıyla sindirip hâkim duruma gelmedikçe, hiçbir peygambere esir
almak yakışmaz. Siz geçici dünya menfaatini istiyorsunuz, hâlbuki Allah ahireti
(kazanmanızı) istiyor. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.13
68. Eğer Allah’ın
daha önce verilmiş bir hükmü olmasaydı, aldığınız şey (fidye)den dolayı size
büyük bir azap dokunurdu.
Not.1 Enfâl
67-68: Ömer Bedir harbinde esir
alınan 70 müşrikin öldürülmesini istiyordu.
Muhammed ise Ebu Bekir’in görüşü
doğrultusunda esirlerin fidye karşılığı serbest bırakılmasına karar verdi.
Ömer’in görüşünün kabul edilmesi, büyük bir katliama neden olacaktı. Görüldüğü
kadarıyla Muhammed, Ömer’in görüşünü çaresizlikten
dolayı reddetmiştir. Çünkü her
Müslüman’ın bu esirler içerisinde akrabaları vardı. Ömer’in bu durumdan
rahatsız olduğu açıktı, çünkü söylediğini
ille de yaptıran bir kişiliğe sahipti. Sonunda bu dönem içinde Enfâl 67 ve 68 ayetleri indi.
Ömer’in görüşünün burada dışlanmış olmasına karşılık, gelen ayette, söz konusu
olayda yanlış karar verildiği dile
getirilmekteydi. Böylece hem siyasi
bir hata işlenmemiş, hem de Ömer’in dargınlık ve küskünlüğü gelen bu yeni ayetle
giderilmiş oluyordu. Acı olan şu ki inen
ayet, Muhammed’in verdiği insani
karara yanlış; esirleri öldürmek isteyen Ömer’in fetvasına doğru diyordu.
Kaynak: Arif
Tekin, Kur'an'ın Kökeni,
(pdf-s.62-64). İslami Kaynaklar:
Arif Tekin’in kitabında.
Ayrıca bazı ayetlerin Ömer’in arzusu ya da görüşü doğrultusunda indiğine
(oluşturulduğuna) ilişkin İslami
Kaynaklar Arif Tekin’in kitabında verilmektedir. (pdf-s.55-56).
Not.2 Enfâl
67-68: Bu ayetler ganimetin daha önce helal olmadığını,
ancak Muhammed ve ümmetine mahsus olmak üzere o dönemde ilk kez helal olduğunu
beyan ediyor.
Allah’ın, kendi kulları olan
önceki ümmetlerle Muhammed’in ümmeti arasında bu kadar bariz bir şekilde farklı davranmasına anlam vermek
gerçekten zordur.
Her şeyden önce Müslüman katile tanınan bu ayrıcalıktan
maksat, onun savaşa gidip adam öldürmesini sağlamaktı. Çıkar için
adam öldüren kişiye özel olarak seleb verilmekle birlikte Müslümanlara bu
konuda geniş imkânlar tanındı ve ganimet
adı altında “karşı tarafın malı,
Müslümanlar için helaldir” şeklinde birçok
ayet inmeye başladı.
İlk
ganimet,
Abdullah bin Cahş ve arkadaşlarınca Medine döneminin ikinci yılında (M. 624) “Batn-i Nahle” baskınında ele
geçirilmiş ve Muhammed de bu ganimetten
kendi şahsına 1/5 oranında ayrılan payı almıştır. Savaştan elde edilen rant ilk defa bu olayla başlamıştır.
Daha sonra Müslümanlara ganimetle ilgili çok geniş yetkiler verilmekle
birlikte; ayrıca haraç, cizye, fidye gibi avantajlar da tanınınca, artık Müslüman bir kişinin savaşa gitmemesi için bir neden kalmaz.
Başka bir deyişle, bütün bunlar savaş için birer
davetiyedir, teşviktir.
bkz. Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.245-246).
Not.3 Enfâl
67-68: Enfâl 68’de Kur’an’ın
Allah’ı sanki Bedir esirlerinden alınan fidyeye karşıymış gibi görünüyor.
Halbuki hiç de böyle değildir. Çünkü Enfâl
67’de özetle, “Yeryüzünde ağır basıp (küfrün belini kırıncaya) kadar,
hiçbir peygambere, esirleri bulunması yaraşmaz (yani, önceki peygamberlerin
parolası ya galibiyet ya galibiyetti)” deniyor.
Aslında burada Kur’an’ın
karşı olduğu hadise şudur: Siz onlardan fidye almakla hata yapıyorsunuz; onlar günün birinde bir daha size bela
olabilirler. Bu nedenle, Allah fidye yerine onlara karşı savaşmanızı, onları bir daha savaşamayacakları
şekilde hezimete uğratmanızı istiyor.
Aslında Kur’an, fidyeden daha beter olanını (esirlerin idamını) istiyor; ama onların kaderinde bağışlanmaları varmış;
o yüzden Allah kendilerini cezalandırmaktan vazgeçmiştir.
bkz. Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.266-267).
69. Artık elde
ettiğiniz ganimetten helâl ve temiz olarak yiyin. Allah’a karşı gelmekten
sakının. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
Not.1 Nahl
90, Enfal 41, 69, Haşr 6-7, Ahzab 26-27, 50, 52, Maide 45, Tevbe 29:
a) Nahl 90: Bu ayette “Allah size adaleti, iyiliği, akrabaya
yardım etmeği emreder...” diyor.
Adaletten söz etmek iş değil, önemli olan sözü edilen adaletin modeli, nasıl bir adalet olması gerektiğidir.
b) Enfal 41, 69, Haşr 6-7, Ahzab
26-27, 50, 52, Maide 45, Tevbe 29:
Kuran’a göre kâfirlerin/ inanmayanların hanımları,
kızları -ki tarih boyunca hiçbir zaman kadınlar savaşa neden olmamışlar,
onlar masum insanlardı- Müslümanlar tarafından savaşta ele geçirilirlerse, cariye olarak kullanılabilir, herhangi
bir mal gibi satılabilir de.
Muhammed’in “Beni Kureyza” harbinde
uyguladığı gibi. Kur’an’ın Ahzab 26-27. ayetleri bundan söz ediyor.
Ayrıca Ahzab 50, 52.
ayetlerine göre bu savaş esiri kadınlarını Muhammed de kullanabilirdi. Nitekim
onun hanımlarından Cüveyriye, Safiye ve Reyhane birer savaş nimeti olarak ele geçirilmişti.
Kuran’a göre savaşlarda müşriklerden ele geçirilen kadın ve kızların
statüsü bu iken; esir düşen erkeklerle
erkek çocuklar ise, istenirse köle
olarak kullanılabilir, herhangi bir
mal gibi satılabilir.
Yine Kuran’a göre savaşlarda
karşı taraftan (inanmayanlardan) ele geçirilen mal, Müslümanlar
için ganimet adı altında dağıtılır/
helaldir.
Bunlar dışında gayri Müslimlerden haraç, fidye, cizye almak da var. Bu konuda Kuran’da
ayetler bir hayli fazla (Enfal 41, 69, Tevbe 29, Haşr 6-7 gibi).
İşte Kuran’a göre böyle yapmak adalettir.
c) Gerek Sümer kanun yapımcıları
nezdinde, gerekse Kur’an’ın Allah’ı
katında insanlara ağır cezalar
uygulamak adalettir. İsa’dan 2 bin yıl önce Asurlulara ait ortaya çıkan
tabletlerde, Asur hukukunda erkekle
kadının aynı haklara sahip oldukları yazılıdır; hem Sümerlerde, hem de Asurlularda
evlilik zaten ancak senetle olabiliyordu. Ama aynı
Asurluların kanununda şu da var: “Kim
başkasına ait bir bayanı öperse onun alt dudağı balta ile kesilir.”
Özetle; Adaletten söz etmek iş değil,
önemli olan sözü edilen adaletin modeli, nasıl
bir adalet olması gerektiğidir. bkz. Arif Tekin, Sümerlerden İslam’a Kutsal Kitaplar ve Dinler, (pdf-s.86-88).
Not.2 Enfâl 41, 69, Haşr 6: Bu
ayetlere bakıldığında net bir biçimde görülüyor ki, ganimet dağıtımında tartışmalar
çıkmış, hatta Muhammed ganimetler konusunda hırsızlıkla bile suçlanmıştır; bunu Kur’an da yazıyor (Âl-i İmrân 161 “Bir peygambere, emanete
-burada emanetten kastedilen
ganimetlerdir- hıyanet yaraşmaz”). Bu ganimet/fey’
tartışmalarını önlemek için bir de tedbir ayeti iniyor (Haşr 7). İşte Kur’an, el âlemin
kazandığı malı bu şekilde Muhammed
ve yandaşlarına helal kılıyor.
Kaynak: Arif
Tekin, Kur'an'ın Kökeni,
(pdf-s.90-91).
Ayrıca: Bedir, Uhud, Hendek, Hayber, Beni Nadir, Beni Kaynuka ve Beni Kureyza savaşları için (pdf-s.89-118) Başta “Batn-i Nahle” vak’ası olmak üzere bu savaşların başlıca nedenleri için (pdf-s.119-137).
Not.3 Bu
olaydan sonra (Batn-i Nahle”, bkz. Enfâl 68, Not.2) Bedir
Savaşı’nda hem karşı taraftan ele geçirilen esirlerden fidye alınıyor, hem de ganimet adı altında onların malına el konuyor.
Bedir Savaşı’nda Ömer “Ele geçirdiğimiz esirleri öldürelim” demişti; Muhammed ise
tam tersine hareket edip, fidye almak suretiyle onları serbest bırakmıştı. Zira
onların hepsi de Muhammed’in safında çarpışan insanların akrabalarıydı;
öldürüldükleri takdirde Müslümanların ordusunda çatlak meydana gelebilirdi. Ama Ömer’i de kaybetmek istemiyordu. Bunun üzerine yukarıdaki ayetler inmeye
başladı (Enfâl 67-69).
Bu ayetlerden sonra,
hem Ömer’in gönlü alınmış oluyor -zira bu ayetlerle Muhammed fidyeye karar
verdiği için haksız, Ömer’se onların idamını istediği için haklı çıkıyor- hem
de artık ganimetin Müslümanlara helâl olması konusu açıklık kazanmış oluyor.
İlginçtir ki, Enfâl 68 ayetinde özetle, “Sizin kaderinizde affedilmek olmasaydı,
sizi cezalandırırdım” deniyor. Pek açıktır ki Allah burada onları cezalandırmaktan yanadır; ama karşısında
onlar hakkında daha önce takdir
ettiği kaderi bulunca onları cezalandırmaktan vazgeçiyor. Ayette bunu
açıkça ifade ediyor.
Peki daha önce kaderi yaratırken onların hata yapacaklarını bilmiyor
muydu, niçin kader anıyla
eylem anında farklı bir görüşe sahip oluyor ki! bkz. Arif Tekin, Kur'an'ın
Kökeni, (pdf-s.246-247).
Not.4 GANİMET AYETLERİ: Enfâl 1-2,
7, 41, 67-69, Âl-i İmrân 161, Haşr 6-7, Nisa 94, Fetih 15, 19-21:
Ganimetle ilgili bu ve
benzeri ayetlerden net olarak şu
sonuçlar ortaya çıkıyor:
İnanmayanların malına el koymayı meşru kılmak ve Müslümanların
rahat bir şekilde savaşa gitmelerini
sağlamak için uydurulan ayetler
Allah’a mal ediliyor ve bu konuda Allah
insanlara karşı kullanılıyor.
Yine Muhammed’in, gerek kendine, gerek aile efradına ve gerekse diğer yakın akrabasına ganimet ve fey’den pay alabilmesi için inen Kur’an ayetlerine
anlam vermek gerçekten çok zor.
Bu ganimet ve fey’ yüzünden Müslümanlar arasında çıkan kavgaları önlemek için,
gerek Haşr 6-7, gerekse Enfâl 1-2 ayetlerinin inmesi herhalde normal bir durum değildir.
Keza bu ganimetler bağlamında
bir kadife parçası yüzünden hırsızlıkla
suçlanan Muhammed’i kurtarmak
için inen Âl-i İmrân 161 ayeti dikkat
çekicidir.
bkz. Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.252-253).
Not.5 Havazin Savaşı sonrası haksız ganimet paylaşımı
ve itirazlar, Hz. Ali’nin Yemenden ganimet olarak getirdiği bir miktar altının henüz Müslüman olmuş şahıslara dağıtılması
ve itirazlar, Hz. Osman’ın bile ganimet
nedeniyle Muhammed’le kavga etmesi, Hicri 7. yılda Hayber baskın yoluyla Yahudilerden alınınca, Muhammed’in kendi akrabasına çok farklı bir biçimde ayrıcalık tanıyıp,
sadece bu savaşta elde edilen ganimetten hangi akrabasına ne kadar verdiğine
dair bir liste...
...ve
diğer ayrıntılar için
bkz. Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.246-259).
70. Ey Peygamber!
Elinizdeki esirlere söyle: Eğer Allah, kalplerinizde (iman, ihlâs, iyi niyet
gibi) bir hayır (olduğunu) bilirse, sizden alınan fidyeden daha hayırlısını
size verir ve sizi bağışlar. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
Not.1 Enfâl
68, 70: Müslümanların bir diğer
gelir kaynağı da esir alınan
gayrimüslimlerden aldıkları kurtuluş fidyesidir. Buna bir örnek de
Bedir’de ele geçirilen 70 insandan alınan 4’er bin dirhem fidye olayıdır. Yukarıdaki ayetler bu fidye hikâyesi ile
ilgilidir. bkz. Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.263).
71. Eğer sana hainlik
etmek isterlerse, (bil ki) onlar daha önce Allah’a da hainlik etmişlerdi de
Allah onlara karşı (sana) imkân vermişti. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve
hikmet sahibidir.
72. İman edip hicret
eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve (muhacirleri)
barındırıp (onlara) yardım edenler var ya, işte onlar birbirlerinin
velileridir. İman edip hicret etmeyenlere gelince, hicret edinceye kadar,
onların velayetleri size ait değildir. Eğer din konusunda sizden yardım
isterlerse, sizinle aralarında sözleşme bulunan bir kavme karşı olmadıkça,
yardım etmek üzerinize borçtur. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir.
Not.1 KUR’AN’DA EKSİK ya da FAZLA AYETLER,
FARKLI KUR’AN NÜSHALARI ve FARKLI NÜSHALARIN İMHASI:
Mesleme b. Mahled
el-Ensari bir gün, “Kim bana
Kur’an’a yazılmayan iki örnek gösterecek?” diye soruyor. Kimse yanıt vermeyince
kendisi anlatmaya başlıyor ve Enfal
suresinin 72. ayetini örnek gösteriyor, onu bugünkünden çok farklı okuyor.
bkz.
Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an
(Kur'an'ın Kökeni -2), (pdf-s.225).
Sonuç: İşte
nüshalar arasındaki fark böylece hem
fazla, hem de herkes “benimki
doğrudur” deyince, halife
Osman olaya el koyuyor ve yeni
bir nüsha ortaya çıkarıp kalanları
imha ediyor.
(pdf-s.132).
İmam Malik’e göre Osman’dan kalma olduğu iddia edilen ve şu an mevcut bulunan Kur’an da orijinal
değildir; zamanla değişime
uğramıştır.
(pdf-s.200).
ayrıca; KUR’AN’DA EKSİK ya da FAZLA AYETLER,
FARKLI KUR’AN NÜSHALARI ve FARKLI NÜSHALARIN İMHASI:
için bkz. (Hicr 9, Not.3) ve İLGİLİ HADİSLER için bkz. (Hicr 9, Not.4)
ayrıca; ZALİM HACCAC’IN KUR’AN’DA YAPTIĞI
DEĞİŞİKLİKLER: için bkz. Tekvir 24, Şuara 116, 167, Yunus 22, Yusuf
45, Zuhruf 32, Mü’minun 85-86, 89, Bakara 259, Muhammed 15, Maide 48, Hadid 7.
ayrıca; Konuyla
ilgili bu bilgiler Süyuti
Kaynaklarında da vardır. Süyuti’den
derlenen 40 benzer not için...
bkz.
Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an
(Kur'an'ın Kökeni -2), (pdf-s.219-232).
73. İnkâr edenler de
birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunların gereğini yapmazsanız, yeryüzünde
bir karışıklık ve büyük bir bozulma olur.
74. İman edip hicret
eden ve Allah yolunda cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp (onlara) yardım
edenler var ya; işte onlar gerçek mü’minlerdir. Onlar için bir bağışlanma ve
bol bir rızık vardır.
75. Daha sonra iman
edip hicret eden ve sizinle birlikte cihad edenlere gelince, işte onlar da
sizdendir. Allah’ın kitabınca, kan akrabaları birbirlerine (varis olmaya) daha
lâyıktırlar. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
DİPNOTLAR (Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Dipnotları)
1. Tevekkül, tüm
tedbirleri alıp, gerekenleri yaptıktan sonra, işin sonucunu Allah’a bırakarak
ona güvenmek demektir.
2. Âyette sözü edilen
iki taife, Kureyş müşriklerinin Mekke’ye gitmekte olan silâhsız ticaret kervanı
ile, Mekke’den Bedir’e doğru hareket etmiş olan Kureyş ordusudur. Müslümanlar,
orduyla savaşmak yerine, kervanı basarak ganimet elde etmek istemişlerdi.
3. Burada Allah’ın
yardımı bin melek aracılığı ile gerçekleşmiştir. Yoksa Allah Teâlâ dileseydi,
tek bir melekle ya da aracısız olarak doğrudan doğruya yardım ederdi.
4. Bedir savaşında teke
tek vuruşmalardan sonra Hz. Peygamber hücum emri vereceği anda Cibril’in
talimatı üzerine yerden bir avuç toprak alıp Kureyş ordusunun üzerine doğru
fırlattı ve “yüzleri kavrulsun” buyurdu. Müşrikler gözlerine giren tozları
gidermekle meşgul iken Hz. Peygamber orduya hücum emri verdi. Savaş bilinen
zaferle sonuçlandı.
5. Müşrikler savaşa
çıkmadan önce Kâ’be’nin örtüsüne yapışıp, “Ey Allah’ım! Bu savaşta iki
toplumdan doğru yolda olana yardım et, fetih nasip et” diye dua etmişlerdi.
6. Bu âyette,
müslümanların kötülüklere karşı cephe almada duyarlı olmaları emredilmekte,
aksi takdirde azabın bütün toplumu kapsayacağı uyarısı yapılmaktadır.
7. Bakınız: Nisâ
sûresi, âyet, 98 ve ilgili dipnot.
8. Âyetteki “Allah’ın
tuzak kurması” ifadesi mecazî olup, “Allah’ın, kurulan tuzağı bozması” veya
“tuzak kuranları cezalandırması” anlamını ifade eder. Müşrikler,
Hz.Peygamber’in Medine’ye hicret edeceğini öğrenince, ona engel olmak için bir
çare bulmak üzere, Dâru’n-Nedve’de toplandılar. Zira hicretin gerçekleşmesi
hâlinde Müslümanlığın önü alınamayacak, pek çok menfaatleri bu sebeple yok
olacaktı. Toplantıda, Hz. Peygamber’in hapsedilmesi, sürgün edilmesi ve
öldürülmesi yönünde teklifler getirildi. Öldürmek kesin çözümdü. Ama
Haşimoğulları’nın problem çıkarmasından çekiniyorlardı. Ebu Cehil, şöyle bir çözüm
teklif etti: “Her kabileden bir genç seçelim, ellerine birer kılıç verelim,
hepsi birden hücum edip onu öldürsünler. Böyle yaparsak, Haşimoğulları bütün
kabileleri karşısına alıp bir hak dava edemez.” Bu görüş kabul edilince,
Cebrail durumu Hz. Peygamber’e haber vermişti. Hz. Peygamber, kendi yatağına
Hz. Ali’yi yatırarak Hz. Ebubekir’le birlikte Mekke’den çıkmış ve hicreti
gerçekleştirmişti. Âyette söz konusu edilen tuzak, işte müşriklerin bu
planıdır. “Allah’ın tuzak kurması” kavramıyla ilgili olarak bakınız: Âl-i İmrân
sûresi, âyet, 54 ve ilgili dipnot.
9. İslâm’a inanmayanlar
Mescid-i Haram’da müslümanların ibadetine engel oluyorlardı. Onların bir kısmı
kadınlı-erkekli Kâ’be’yi çıplak olarak tavaf ederken, ıslık çalıp el
çırparlardı.
10. Âyette, geçmişte
küfre dönenlere uygulanan cezaların onlara da uygulanacağı ifade edilmektedir.
11. Bakınız: Âl-i İmrân
sûresi, âyet, 123-124.
12. Bakınız: Enfâl
sûresi, âyet, 8-9.
13. Bedir savaşı sonunda
Resûlullah’a yetmiş tane savaş esiri getirilmişti. İçlerinde Peygamber’in
amcası Abbas ile diğer amcası Ebu Talib’in oğlu Âkil de vardı. Hz. Peygamber,
esirler hakkında yapılacak işlem için ashapla istişarelerde bulundu. Hz. Ebu
Bekir, “Bunlar senin kavmin ve akraban. Onları öldürme. Onlardan fidye al.
Tövbe edebilirler. Böylece mü’minleri de kuvvetlendirmiş olursun” demişti. Hz.
Ömer ise, öldürülmelerini teklif etmişti. Nihayet, fidye alınması ve esirlerin
serbest bırakılması benimsendi. Bunun üzerine bu âyet indi.
ÂL-İ İMRÂN | İMRÂN AİLESİ
KAYNAK KİTAPLARIN LİNKLERİ
1. Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni 2. Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2) 3. Arif Tekin, Sümerlerden İslam'a Kutsal Kitaplar ve Dinler 4. Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Hz. Muhammed'in Ölümü 5. Muazzez İlmiye Çığ, Kuran, İncil ve Tevrat’ın Sumerdeki Kökeni |