ANA SAYFA AÇIKLAMALAR SURELER AYETLER İÇİNDEKİLER MEKKE DÖNEMİ NOTLAR HİCRET NOTLAR MEDİNE DÖNEMİ NOTLAR HZ. MUHAMMED’İN ÖLÜMÜ HZ. MUHAMMED’DEN SONRA SON NOTLAR




            76- DAĞ (TANRI ELÇİSİ MÛSÂ HİKÂYESİ) | TÛR (Kitap Sırası-52)


SURE AÇIKLAMASI (Diyanet İşleri Başkanlığı)
Mekke döneminde inmiştir. 49 âyettir. Sûre, adını birinci âyette geçen “et-Tûr” kelimesinden almıştır. Tûr, dağ demektir. Burada Hz. Mûsâ’ya ilk vahyin geldiği, Sina Yarımadası’nın güneyindeki Sina dağı kastedilmektedir. Sûrede başlıca, ahiret hâlleri, kâfirlerin karşılaşacakları ceza, mü’minlerin mükâfatları konu edilmekte ve müşriklerin Hz. Peygamber hakkındaki batıl iddiaları reddedilmektedir.

            Şefkatle merhamet eden Allah’ın adıyla.

1-7.      Tûr’a, yayılmış ince deri sayfalara düzenle yazılmış kitaba, “Beyt-i Ma’mur”a1, yükseltilmiş tavana (göğe), kabaran denize andolsun ki, şüphesiz Rabbinin azabı mutlaka gerçekleşecektir.

Not.1         Tur dağı ayetleri: Abese 29, Kaf 10, Kamer 20, Yasin 34, Meryem 23, 25, Taha 71, Şuara 148, İsra 91, En’am 99, 141, Kehf 32, Nahl 11-67, Mü’minun 19, Tur 1, Hakka 7, Rad 4, Rahman 11, 68, Bakara 266.

                   Zeytin ismi geçen ayetler: Abese 29, Tin 1, En’am 99-141, Nahl 11, Nur 35

a)               Hz. Musa’nın zaman zaman Tur dağına/Tur-i Sina’ya çıkıp Allah’la konuşması, Kuran’da sıkça kullanılan konular arasındadır (yukarıdaki ayetler).

b)               Yine Hz. İsa’nın sıkça “Yeruşalime’ye yakın zeytinlik dağına çıkıp oradaki mabette halka, arkadaşlarına bilgi verdiği” İncil’de anlatılmaktadır (Matta 21/1, Markos incili, 13/3-28, 11/27, 14/26).

c)               Bu arada incir ağacının da hikâyesi hem Tevrat’ta (Tekvin, 3/7), hem  İncil’de (Markos, 13/28), hem de Kuran’da (Araf, 22.ayet) anlatılmaktadır.

d)               İşte Muhammed, incir-zeytin ve Tur dağıyla ilgili eski mitolojik inançları kendi Kuran’ında işlemiştir/ tabir caizse onlara Kuran’da kadro açmıştır. Hatta bir sureye “İncir” (Tin) birine de “Tur” ismi takmıştır. Sadece isim takmakla kalmamış; aynı zamanda tanrı bunlara daha da önem vererek bunların başına yemin de etmiştir kendi Kuran’ında. İncir suresinin hemen ilk başında “And olsun incire, zeytine, Tur’i Sina’ya ve bu güvenli şehre (Kâbe’ye)” diye yemin ediyor.

e)               Muhammed incir olsun, zeytin olsun, tur dağı olsun bunları topluma karşı bir etki aracı, söylediklerine inandırıcılık kazandırmak amacıyla kullanmıştır. Bunun başka izah tarzı zaten olamaz.

f)                İnsanlar yanımda muhteremdir; ancak bir sistem yanlışsa onu söylemek, eleştirmek bir insanlık görevidir. Ben hiç kimsenin ezilmesini istemiyorum. Bu arada en çok ezilenin de, dinlerden medet bekleyen kişiler oldukları bir gerçektir. Dolayısıyla, benim bu doğruları söylemekle en fazla Müslümanlara faydalı olacağım da bilinmeli.

                   bkz. Arif Tekin, Sümerlerden İslam’a Kutsal Kitaplar ve Dinler, (pdf-s.149-150)

Not.2         ŞAİR KUSS BİN SAİDE: Enbiya 32, Tur 5: Bu ayetlerdeki gökyüzünün korunmuş bir tavan gibi yaratıldığıteması şair Kuss bin Saide’den alınmıştır.

                   Bunu bizzat Hz. Muhammed kendisi anlatıyor: “Bir gün ben onu Ukaz panayırında gördüm, kırmızı bir deve üzerindeydi ve halka hitaben çok hararetli, ilginç bir konuşma yaptı. Onun o günkü konuşmasını hiç unutamıyorum.” diyor ve bu cümle dahil diğer konuşmalarını anlatıyor.

                   Bu cümleler daha sonra ayet olarak kullanılmıştır.

                   Bu şair miladi 600’de vefat ederken henüz Muhammed peygamberlik iddiasında bulunmamıştı; bundan on yıl sonra peygamber oluyor. Kuss, konuşmasının başında, giden bir daha gelmiyor, yaratılması gereken de sürekli yaratılıyor. Giden­ler halinden memnunlar mı ki sesleri çıkmıyor veya unutuldular mı bilemiyorum, diyor. Kuss’un, gökte haber var, yerde ibret var sözünden sonra, Muhammed onun bazı önemli açıklamalarını o gelen heyete anlatıyor.

                   Kuss Hıristiyan’dı; ancak arayışlar içindeydi, yeni bir din pe­şindeydi. Daha doğrusu “ben peygamberim, bana vahiy geldi” de­meye hazırlanıyordu. Ancak yaşlıydı ömrü buna yetmedi.

                   De­mek ki o zaman ben peygamberim fikri bir kültür gibiydi. Bunu iyi yürüten, başaran kendini ilan ederdi. Müseyleme ve Tuleyha gibileri de o dönem peygamberliğini ilan edenler arasındaydı.

                   Bu şairden alınan diğer cümleler ve şiirlerinden benzer alıntılar için...

                   ...bkz. Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2), (pdf-s.46-50).

Not.3         APAÇIK ARAPÇA” KUR’AN’DA YABANCI KELİMELER:

                   Meryem 97, Taha 113, Şuara 193-195, 198-199, Yusuf 2, En’am 92, Zümer 28, Fussilet 3, 44, Şura 7, Zuhruf 2-3, Duhan 58, Ahkaf 12, Nahl 103, İbrahim 4, Rad 37: Bu ayetlerde (16 yerde) Kur’an;

                   Biz Kur’an’ı iyice anlayasınız diye apaçık Arapça indirdik” diyor. Bir yerde;

                   Arapça bilmeyene indirseydik, yine inanmazdı” diyor! (Şuara 198-199). Bir yerde;

                   Kur’an’ı bir insan öğretiyor’ dediklerini biliyoruz, o kimsenin dili yabancıdır” diyor (Nahl 103).

Oysa;        bu ayetlerde (Tin 2, Meryem 52, Taha 80, Kasas 29, 46, Müminun 20, Tur 1, Bakara 63, 93, Nisa 154) geçen;

                   TURkelimesi Arapça değildir.

                   Süryanice’dir, “dağ” anlamına gelir. Ayrıca Ne­batice, Aramice, İbrabice’den geldiğini söyleyenler de vardır. Kur’an’da dokuz yerde geçiyor (Arapça karşılığı bulunmasına rağmen başka dilden alınmıştır. Çünkü kaynak o dilde anlatılan/yazılan hikâyedir).

                   bkz. Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2), (pdf-s.276).

8.         Onu geri çevirecek hiçbir şey yoktur.

9.         O gün gök şiddetle sallanıp çalkalanır.

10.       Dağlar yürüdükçe yürür.

11-12.  İşte o gün, içine daldıkları dünya zevki içinde eğlenip oyalanan yalanlayıcıların vay hâline!

13-14.  Cehennem ateşine itilip atılacakları gün onlara, “İşte bu yalanlamakta olduğunuz ateştir” denilir.

15.       “Bu Kur’an mı bir büyü imiş, yoksa siz mi (gerçeği) göremiyormuşsunuz?”

16.       “Girin oraya. İster dayanın, ister dayanmayın, sizin için birdir. Size ancak yapmakta olduğunuzun karşılığı veriliyor.”

17-18.  Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlar Rablerinin, kendilerine verdiği şeylerle zevk ve mutluluk duyarak cennetlerde ve nimetler içinde bulunurlar. Rableri onları cehennem azabından korumuştur.

19-20.  Onlara, “Dünya’da yapmakta olduklarınızın karşılığında, sıra sıra dizilmiş koltuklara dayanarak afiyetle yiyin için” denir. Biz, onlara, iri gözlü güzel hurileri eş olarak vermişizdir.

21.       İman eden ve nesilleri de iman konusunda kendilerinin yoluna uyanlar var ya, biz onların nesillerini kendilerine kattık. Bununla beraber onların amellerinden hiçbir şey eksiltmeyiz. Herkes kazandığı karşılığında rehindir.

22.       Onlara canlarının istediği meyve ve etten bol bol verdik.

23.       Orada, (içilince) boş söz söyletmeyen, günah işletmeyen dolu bir kadehi elden ele dolaştırırlar.

24.       Hizmetlerine verilmiş, kabuğunda saklı inci gibi gençler etraflarında dönüp dolaşırlar.

Not.1         Kuran’da “Gılman” diye adlandırılan ve ahirette cennet ehline servis yapacak olanlar hakkında aşırı derecede tekrar vardır (Vakıa 17-18, Tur 24, İnsan 19). bkz. Arif Tekin, Sümerlerden İslam’a Kutsal Kitaplar ve Dinler, (pdf-s.138)

25.       Birbirlerine dönüp (“Ne iyilik yaptınız da bu nimetlere ulaştınız?” diye) sorarlar.

26.       Derler ki: “Şüphesiz daha önce biz, ailemiz içinde yaşarken (Allah’a isyandan) korkardık.”

27.       “Allah da bize lütfetti ve bizi iliklere işleyen cehennem azabından korudu.”

28.       “Gerçekten biz bundan önce O’na yalvarıyorduk. Şüphesiz O, iyilik edendir, çok merhametlidir.”

29.       (Ey Muhammed!) O hâlde, sen öğüt ver. Rabbinin nimeti sayesinde, sen ne bir kâhinsin, ne de bir deli.

30.       Yoksa onlar, “O bir şairdir; onun, zamanın felaketlerine uğramasını bekliyoruz” mu diyorlar?

31.       Onlara de ki: “Bekleyin. Ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.”

32.       Bunu kendilerine akılları mı emrediyor, yoksa onlar azgın bir topluluk mudur?

33.       Yoksa “O Kur’an’ı kendisi uydurup söyledi” mi diyorlar? Hayır, (sırf inatlarından dolayı) iman etmiyorlar.

34.       Eğer doğru söyleyenler iseler, haydi onun gibi bir söz getirsinler!

35.       Acaba onlar herhangi bir yaratıcı olmadan mı yaratıldılar? Yoksa kendileri mi yaratıcıdırlar?

36.       Yoksa, gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır, onlar kesin olarak inanmıyorlar.

37.       Yoksa, Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır? Ya da her şeye hâkim olan kendileri midir?

38.       Yoksa onların, kendisi vasıtasıyla (ilâhî vahyi) dinleyecekleri bir merdivenleri mi var? (Eğer varsa) dinleyenleri, açık bir delil getirsin!

39.       Yoksa, kızlar O’na (Allah’a) da oğullar size mi?

40.       Yoksa sen onlardan (tebliğ görevine karşılık) bir ücret istiyorsun da onlar, borçtan ağır bir yük altında mı kalmışlardır?

41.       Yoksa, gayb ilmi onların yanında da ondan mı yazıyorlar?

42.       Yoksa, bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Asıl, inkâr edenler tuzağa düşecek olanlardır.2

43.       Yoksa, onların Allah’tan başka bir ilâhı mı var? Allah, onların ortak koştuklarından uzaktır.

44.       Gökten düşmekte olan parçalar görseler, “Bunlar, üst üste yığılmış bulutlardır” derler.

45.       Artık sen çarpılacakları günlerine kadar onları kendi hâllerine bırak.3

46.       O gün tuzakları kendilerine hiçbir fayda vermeyecektir ve kendilerine yardım da edilmeyecektir.

47.       Şüphesiz zulmedenlere bundan başka bir azap daha var.4 Fakat onların çoğu bilmezler.

48.       Rabbinin hükmüne sabret. Çünkü sen gözlerimizin önündesin, kalktığında Rabbini hamd ile tespih et.

49.       Gecenin bir kısmında ve yıldızların batışı sırasında O’nu tespih et.





DİPNOTLAR (Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Dipnotları)

1.     “Beyt-i Ma’mur”, ifadesiyle yedinci kat gökte meleklerin ziyaretgâhı olan bir makam, yahut Kâ’be kastedilmektedir.

2.     Müşrikler, Dâru’n-Nedve’de toplanıp Ebû Cehil’in getirdiği bir teklif uyarınca hile ile Hz.Peygamber’i öldürmeyi planlamışlardı. Âyette bu sinsi plana işaret edilmektedir. Konu için ayrıca, Enfâl sûresinin 30. âyetinin dipnotuna bakınız.

3.     “Çarpılacakları gün” ifadesi ile ölecekleri gün veya birinci sûrun üfürüleceği gün kastedilmektedir.

4.     Tefsir bilginleri, ahiretteki azabın dışında var olduğu ifade edilen bu azabı, “kabir azabı” yahut “Bedir’de, müşriklerin uğrayacakları yenilgi” şeklinde açıklamışlardır.



Sonraki sure
MÜLK | MÜLK




KAYNAK KİTAPLARIN LİNKLERİ

1.      Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni

2.      Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2)

3.      Arif Tekin, Sümerlerden İslam'a Kutsal Kitaplar ve Dinler

4.      Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Hz. Muhammed'in Ölümü

5.      Muazzez İlmiye Çığ, Kuran, İncil ve Tevrat’ın Sumerdeki Kökeni





SURELER (NÜZUL SIRASI)

Free Web Hosting