ANA SAYFA AÇIKLAMALAR SURELER AYETLER İÇİNDEKİLER MEKKE DÖNEMİ NOTLAR HİCRET NOTLAR MEDİNE DÖNEMİ NOTLAR HZ. MUHAMMED’İN ÖLÜMÜ HZ. MUHAMMED’DEN SONRA SON NOTLAR




            46- GERÇEKLEŞEN OLAY | VÂKI'A (Kitap Sırası-56)


SURE AÇIKLAMASI (Diyanet İşleri Başkanlığı)
Mekke döneminde inmiştir. 96 âyettir. Sûre, adını birinci âyette geçen “el-vâkı’a” kelimesinden almıştır. Vâkı’a, gerçekleşen, meydana gelen olay demektir. Burada kıyameti ifade etmektedir. Sûrede başlıca, kıyametin kopmasından önceki ve sonraki dehşetli hâller ve insanların amellerine göre içinde yer alacağı gruplar konu edilmektedir.

            Şefkatle merhamet eden Allah’ın adıyla.

1-2.      Kesin gerçekleşecek (olan Kıyamet) koptuğu zaman, onun kopuşunu yalanlayacak kimse olmayacaktır.

3-7.      Yeryüzü şiddetle sarsıldığı, dağlar parça parça dağılıp saçılmış toz olduğu ve siz de üç sınıf olduğunuz zaman, O, (kimini) yükseltir, (kimini) alçaltır.

8.         Ahiret mutluluğuna erenler var ya; ne mutlu kimselerdir!1

9.         Kötülüğe batanlara gelince; ne mutsuz kimselerdir!2

10-11.  (İman ve amelde) öne geçenler ise (Ahirette de) öne geçenlerdir. İşte onlar (Allah’a) yaklaştırılmış kimselerdir.

12.       Onlar, Naîm cennetlerindedirler.

13-14.  Onların çoğu öncekilerden, azı da sonrakilerdendir.

Not.1         Vakıa 13-14, 39-40:

                   Muhammed bir gün Vakıa 13 ve 14 ayetlerinin indiğini haber verip sahabeye “Cennete gireceklerin çoğu eski ümmetlerdendir; az bir kısmı da sonrakilerden” şeklinde anlatınca, Ömer buna üzülüyor ve ağlamaklı bir şekilde Muhammed’e, “Bu durumda, bizim cennete gidip gitmeyeceğimiz kesin değildir” diyor.

                   Ömer in bu üzüntüsü sonucu, yine Vakıa 39 ve 40 ayetleri iniyor. Bu inen ikinci paket ayetlerde Ömer’e moral ve­recek biçimde bir düzenleme yapılıyor. Muhammed, söz konusu ayetlerin gelmesinden sonra Ömer’e, “Artık mutlu olmalısın” diyor.

                   Görüldüğü gibi Ömer ve arkadaşlarının elle­rine geçip geçmeyeceği bilinmeyen bir şey -lüzumsuz bir şekilde- tekrarlanmış, üstelik gelen ikinci mesaj, öncekiyle düpedüz çelişmekte ve öncekini yalanlamaktadır.

Kaynak:    Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.76-77).

                   Ayrıca bazı ayetlerin Ömer’in arzusu ya da görüşü doğrultusunda indiğine (oluşturulduğuna) ilişkin İslami Kaynaklar Arif Tekin’in kitabında verilmektedir. (pdf-s.55-56).

15-16.  Onlar, karşılıklı yaslanmış vaziyette mücevheratla işlenmiş tahtlar üzerindedirler.

17-21.  Ebediyen genç kalan uşaklar, onların etrafında; içmekle başlarının dönmeyeceği ve sarhoş olmayacakları, cennet pınarından doldurulmuş sürahileri, ibrikleri ve kadehleri, beğendikleri meyveleri ve arzu ettikleri kuş etlerini dolaştırırlar.

Not.1         Kuran’da “Gılman” diye adlandırılan ve ahirette cennet ehline servis yapacak olanlar hakkında aşırı derecede tekrar vardır (Vakıa 17-18, Tur 24, İnsan 19). bkz. Arif Tekin, Sümerlerden İslam’a Kutsal Kitaplar ve Dinler, (pdf-s.138)

Not.2         APAÇIK ARAPÇA” KUR’AN’DA YABANCI KELİMELER:

                   Meryem 97, Taha 113, Şuara 193-195, 198-199, Yusuf 2, En’am 92, Zümer 28, Fussilet 3, 44, Şura 7, Zuhruf 2-3, Duhan 58, Ahkaf 12, Nahl 103, İbrahim 4, Rad 37: Bu ayetlerde (16 yerde) Kur’an;

                   Biz Kur’an’ı iyice anlayasınız diye apaçık Arapça indirdik” diyor. Bir yerde;

                   Arapça bilmeyene indirseydik, yine inanmazdı” diyor! (Şuara 198-199). Bir yerde;

                   Kur’an’ı bir insan öğretiyor’ dediklerini biliyoruz, o kimsenin dili yabancıdır” diyor (Nahl 103).

Oysa;        bu ayetin Arapçasında geçen;

                   EBARİQkelimesi Arapça değildir.

                   Farsça’dır, “İbrik” kelimesinin çoğulu olup “suyolu, suyun yavaş dökülmesi” anlamına gelir.

ayrıca;      bu ayetlerin (Vakıa 18, Zuhruf 71, Gaşiye 14, İnsan 15) Arapçasında geçen;

                   EKVABkelimesi Arapça değildir.

                   Nebatice’dir, “testiler” anlamına gelir, “küpler-kadehler” de denebilir. Genel anlamıyla ve ayette geçtiği gibi “kap” demektir (özellikle “cennet, cehennem” gibi “öte dünya” ile ilgili kelimeler başka dilden alınmıştır. Çünkü kaynak o dilde anlatılan/yazılan hikâyedir).

                   bkz. Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2), (pdf-s.278, 288).

22-23.  Onlar için saklı inciler gibi, iri gözlü huriler de vardır.

24.       (Bütün bunlar) işledikleri amellere karşılık bir mükâfat olarak (verilir.)

25.       Orada ne boş bir söz, ne de günaha sokan bir şey işitirler.

26.       Sadece “selâm!”, “selâm!” sözünü işitirler.

27.       Ahiret mutluluğuna erenler, ne mutlu kimselerdir!3

28-34.  (Onlar), dikensiz sidir ağaçları4 ve meyveleri küme küme dizili muz ağaçları altında, yayılmış sürekli bir gölgede, çağlayan bir su başında, tükenmeyen ve yasaklanmayan çok çeşitli meyveler içinde ve yüksek döşekler üzerindedirler.

35.       Biz onları (hurileri) yepyeni bir yaratılışta yarattık.

36-38.  Onları ahiret mutluluğuna erenler için, hep bir yaşta eşlerini çok seven gösterişli bakireler yaptık.

39-40.  Bunların birçoğu öncekilerden, birçoğu da sonrakilerdendir.

Not.1         Bu not için bkz. (Vakıa 13-14, Not.1)

41.       Kötülüğe batanlar ise ne mutsuz kimselerdir!

42-44.  Onlar, iliklere işleyen bir ateş ve bir kaynar su içindedirler. Ne serin ve ne de yararlı olan zifirî bir gölge içinde!.

45.       Çünkü onlar, bundan önce (dünyada varlık içinde) sefahata dalmış ve azgın kimselerdi.

46.       Büyük günah üzerinde ısrar ediyorlardı.

47.       Diyorlardı ki: “Biz öldükten, toprak ve kemik yığını hâline geldikten sonra mı, biz mi bir daha diriltilecekmişiz?”

48.       “Evvelki atalarımız da mı?”

49-50.  De ki: “Şüphesiz öncekiler ve sonrakiler, mutlaka belli bir günün belli bir vaktinde toplanacaklardır.”

51-52.  Sonra siz ey haktan sapan yalanlayıcılar! Mutlaka (cehennemde) bir ağaçtan, zakkumdan yiyeceksiniz.

53.       Karınlarınızı ondan dolduracaksınız.

54.       Üstüne de o kaynar sudan içeceksiniz.

55.       Kanmak bilmez susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz.

Not.1         Vakıa 51, 55: Bu ayetlerde Allah’ın bazı insanlara, “Siz sapkın yalancılar, kıyamet günü huyam hastalığına yakalanıp da suya doymayan develer gibi o kaynar sudan içeceksiniz” dediği yazılı.

                   Benzer ifadeler şu ayetlerde de vardır: Kalem 10, 13, 16, Müddessir 19-20, Tebbet 1, Maun 4, Fil 5, Humeze 1, Kamer 20, 31, Araf 136, 175-176, Yasin 8, Furkan 44, Hicr 79, En’am 39, Sebe 33, Zuhruf 25, Secde 22, Mutaffifin 1, Rad 6, Dehr 4, Enfal 12-13, A. İmran 4, 152, Cuma 5, Muhammed 12 vb.

                   Kâinatın yaratıcısı olduğu iddia edilene bu gibi sözleri isnat etmek, doğru olan bir şey değildir.

                   bkz. Arif Tekin, Sümerlerden İslam’a Kutsal Kitaplar ve Dinler, (pdf-s.180).

56.       İşte bu hesap ve ceza gününde onlara ziyafetleridir.

57.       Sizi biz yarattık. Hâlâ tasdik etmeyecek misiniz?

58.       Attığınız o meniye ne dersiniz?!

59.       Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratan biz miyiz?

60-61.  Sizin yerinize benzerlerinizi getirmek ve sizi bilemeyeceğiniz bir şekilde yeniden yaratmak üzere aranızda ölümü biz takdir ettik. (Bu konuda) bizim önümüze geçilmez.

62.       Andolsun, birinci yaratılışı(nızı) biliyorsunuz. O hâlde düşünseniz ya!

63.       Ektiğiniz tohuma ne dersiniz?!

64.       Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz?

65.       Dileseydik, onu kuru bir çöp yapardık da şaşkınlık içinde şöyle geveleyip dururdunuz:

66.       “Muhakkak biz çok ziyandayız!”

67.       “Daha doğrusu büsbütün mahrumuz!”

68.       İçtiğiniz suya ne dersiniz?!

69.       Siz mi onu buluttan indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz?

70.       Dileseydik onu acı bir su yapardık. O hâlde şükretseydiniz ya!.

71.       Tutuşturduğunuz ateşe ne dersiniz?!

72.       Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz?

73.       Biz onu bir ibret ve ıssız yerlerde yaşayanlara bir yarar kaynağı kıldık.

74.       O hâlde, O yüce Rabbinin adını tesbih et (yücelt).

75-76.  Yıldızların yerlerine yemin ederim ki, -eğer bilirseniz, gerçekten bu, büyük bir yemindir-

77.       O, elbette değerli bir Kur’an’dır.

78.       Korunmuş bir kitaptadır.

79.       Ona, ancak tertemiz olanlar dokunabilir.

80.       Âlemlerin Rabb’inden indirilmedir.

81-82.  Şimdi siz, bu sözü mü küçümsüyorsunuz ve Allah’ın verdiği rızka O’nu yalanlayarak mı şükrediyorsunuz?

83.       Can boğaza geldiğinde, onu geri döndürsenize!

84.       Oysa siz o zaman bakıp durursunuz.

85.       Biz ise ona sizden daha yakınız. Fakat siz göremezsiniz.

86-87.  Eğer hesaba çekilmeyecekseniz ve doğru söyleyenler iseniz, onu geri döndürsenize!

88-89.  Fakat (ölen kişi) Allah’a yakın kılınmışlardan ise, ona rahatlık, güzel rızık ve Naîm cenneti vardır.

90-91.  Eğer Ahiret mutluluğuna ermiş kişilerden ise, kendisine, “Selâm sana Ahiret mutluluğuna ermişlerden!” denir.

92-93.  Ama haktan sapan yalancılardan ise, işte ona da kaynar sudan bir ziyafet vardır.

94.       Bir de cehenneme atılma vardır.

95.       Şüphesiz bu, kesin gerçektir.

96.       Öyleyse yüce Rabbinin adını tesbih et.





DİPNOTLAR (Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Dipnotları)

1.     Bu âyet, “Defterleri sağ tarafından verilenler var ya, ne mutlu kimselerdir amel defterleri sağ tarafından verilenler”, şeklinde de tercüme edilebilir.

2.     Bu âyet, “Amel defterleri soldan verilenler var ya, ne mutsuz kimselerdir amel defterleri soldan verilenler!” şeklinde de tercüme edilebilir.

3.     Bu âyet, “Amel defterleri sağdan verilenler var ya, amel defterleri sağdan verilenler ne mutlu kimselerdir!” şeklinde de tercüme edilebilir.

4.     “Sidr” Arabistan kirazı diye bilinen dikenli bir meyve ağacıdır. Kur’an, cennetteki sidrin dikenli olmadığını açıklamaktadır.



Sonraki sure
ŞU'ARÂ | ŞAİRLER




KAYNAK KİTAPLARIN LİNKLERİ

1.      Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni

2.      Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2)

3.      Arif Tekin, Sümerlerden İslam'a Kutsal Kitaplar ve Dinler

4.      Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Hz. Muhammed'in Ölümü

5.      Muazzez İlmiye Çığ, Kuran, İncil ve Tevrat’ın Sumerdeki Kökeni





SURELER (NÜZUL SIRASI)

Free Web Hosting