46- GERÇEKLEŞEN OLAY | VÂKI'A (Kitap
Sırası-56)
Şefkatle
merhamet eden Allah’ın adıyla.
1-2. Kesin
gerçekleşecek (olan Kıyamet) koptuğu zaman, onun kopuşunu yalanlayacak kimse
olmayacaktır.
3-7. Yeryüzü şiddetle
sarsıldığı, dağlar parça parça dağılıp saçılmış toz olduğu ve siz de üç sınıf
olduğunuz zaman, O, (kimini) yükseltir, (kimini) alçaltır.
8. Ahiret
mutluluğuna erenler var ya; ne mutlu kimselerdir!1
9. Kötülüğe
batanlara gelince; ne mutsuz kimselerdir!2
10-11. (İman ve amelde)
öne geçenler ise (Ahirette de) öne geçenlerdir. İşte onlar (Allah’a)
yaklaştırılmış kimselerdir.
12. Onlar, Naîm
cennetlerindedirler.
13-14. Onların çoğu
öncekilerden, azı da sonrakilerdendir.
Not.1 Vakıa
13-14, 39-40:
Muhammed bir gün Vakıa 13 ve 14 ayetlerinin indiğini
haber verip sahabeye “Cennete
gireceklerin çoğu eski ümmetlerdendir; az bir kısmı da sonrakilerden”
şeklinde anlatınca, Ömer buna üzülüyor ve ağlamaklı bir şekilde Muhammed’e, “Bu durumda, bizim cennete gidip
gitmeyeceğimiz kesin değildir” diyor.
Ömer in bu üzüntüsü sonucu, yine Vakıa 39 ve 40 ayetleri iniyor. Bu inen ikinci paket
ayetlerde Ömer’e moral verecek biçimde bir düzenleme yapılıyor. Muhammed, söz konusu ayetlerin gelmesinden sonra Ömer’e, “Artık mutlu
olmalısın” diyor.
Görüldüğü gibi Ömer ve arkadaşlarının ellerine geçip
geçmeyeceği bilinmeyen bir şey -lüzumsuz bir şekilde- tekrarlanmış, üstelik
gelen ikinci mesaj, öncekiyle düpedüz
çelişmekte ve öncekini
yalanlamaktadır.
Kaynak: Arif
Tekin, Kur'an'ın Kökeni,
(pdf-s.76-77).
Ayrıca bazı ayetlerin Ömer’in arzusu ya da görüşü doğrultusunda indiğine
(oluşturulduğuna) ilişkin İslami
Kaynaklar Arif Tekin’in kitabında verilmektedir. (pdf-s.55-56).
15-16. Onlar, karşılıklı
yaslanmış vaziyette mücevheratla işlenmiş tahtlar üzerindedirler.
17-21. Ebediyen genç kalan
uşaklar, onların etrafında; içmekle başlarının dönmeyeceği ve sarhoş
olmayacakları, cennet pınarından doldurulmuş sürahileri, ibrikleri ve
kadehleri, beğendikleri meyveleri ve arzu ettikleri kuş etlerini dolaştırırlar.
Not.1 Kuran’da
“Gılman” diye adlandırılan ve
ahirette cennet ehline servis yapacak olanlar hakkında aşırı derecede
tekrar vardır (Vakıa 17-18, Tur 24, İnsan 19). bkz. Arif Tekin, Sümerlerden İslam’a Kutsal Kitaplar ve
Dinler, (pdf-s.138)
Not.2 “APAÇIK ARAPÇA” KUR’AN’DA YABANCI KELİMELER:
Meryem 97, Taha 113, Şuara
193-195, 198-199, Yusuf 2, En’am 92, Zümer 28, Fussilet 3, 44, Şura 7, Zuhruf
2-3, Duhan 58, Ahkaf 12, Nahl 103, İbrahim 4, Rad 37: Bu ayetlerde (16 yerde)
Kur’an;
“Biz Kur’an’ı iyice anlayasınız diye apaçık Arapça indirdik”
diyor. Bir yerde;
“Arapça bilmeyene indirseydik, yine inanmazdı” diyor!
(Şuara 198-199). Bir yerde;
“‘Kur’an’ı bir insan öğretiyor’ dediklerini biliyoruz, o
kimsenin dili yabancıdır” diyor (Nahl 103).
Oysa; bu
ayetin Arapçasında geçen;
“EBARİQ” kelimesi
Arapça değildir.
Farsça’dır, “İbrik”
kelimesinin çoğulu olup “suyolu, suyun
yavaş dökülmesi” anlamına gelir.
ayrıca; bu
ayetlerin (Vakıa 18, Zuhruf 71, Gaşiye 14, İnsan 15) Arapçasında geçen;
“EKVAB” kelimesi
Arapça değildir.
Nebatice’dir, “testiler”
anlamına gelir, “küpler-kadehler” de denebilir. Genel anlamıyla ve ayette
geçtiği gibi “kap” demektir
(özellikle “cennet, cehennem” gibi “öte dünya” ile ilgili kelimeler başka
dilden alınmıştır. Çünkü kaynak o
dilde anlatılan/yazılan hikâyedir).
bkz. Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın
Kökeni -2), (pdf-s.278, 288).
22-23. Onlar için saklı
inciler gibi, iri gözlü huriler de vardır.
24. (Bütün bunlar)
işledikleri amellere karşılık bir mükâfat olarak (verilir.)
25. Orada ne boş bir
söz, ne de günaha sokan bir şey işitirler.
26. Sadece “selâm!”,
“selâm!” sözünü işitirler.
27. Ahiret
mutluluğuna erenler, ne mutlu kimselerdir!3
28-34. (Onlar), dikensiz
sidir ağaçları4 ve meyveleri küme küme dizili muz ağaçları altında,
yayılmış sürekli bir gölgede, çağlayan bir su başında, tükenmeyen ve
yasaklanmayan çok çeşitli meyveler içinde ve yüksek döşekler üzerindedirler.
35. Biz onları
(hurileri) yepyeni bir yaratılışta yarattık.
36-38. Onları ahiret
mutluluğuna erenler için, hep bir yaşta eşlerini çok seven gösterişli bakireler
yaptık.
39-40. Bunların birçoğu
öncekilerden, birçoğu da sonrakilerdendir.
Not.1 Bu
not için bkz. (Vakıa 13-14, Not.1)
41. Kötülüğe batanlar
ise ne mutsuz kimselerdir!
42-44. Onlar, iliklere
işleyen bir ateş ve bir kaynar su içindedirler. Ne serin ve ne de yararlı olan
zifirî bir gölge içinde!.
45. Çünkü onlar,
bundan önce (dünyada varlık içinde) sefahata dalmış ve azgın kimselerdi.
46. Büyük günah
üzerinde ısrar ediyorlardı.
47. Diyorlardı ki:
“Biz öldükten, toprak ve kemik yığını hâline geldikten sonra mı, biz mi bir
daha diriltilecekmişiz?”
48. “Evvelki
atalarımız da mı?”
49-50. De ki: “Şüphesiz
öncekiler ve sonrakiler, mutlaka belli bir günün belli bir vaktinde
toplanacaklardır.”
51-52. Sonra siz ey haktan
sapan yalanlayıcılar! Mutlaka (cehennemde) bir ağaçtan, zakkumdan yiyeceksiniz.
53. Karınlarınızı
ondan dolduracaksınız.
54. Üstüne de o
kaynar sudan içeceksiniz.
55. Kanmak bilmez
susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz.
Not.1 Vakıa
51, 55: Bu ayetlerde Allah’ın
bazı insanlara, “Siz sapkın
yalancılar, kıyamet günü huyam hastalığına yakalanıp da suya doymayan develer gibi o kaynar sudan
içeceksiniz” dediği yazılı.
Benzer ifadeler şu
ayetlerde de vardır: Kalem 10, 13, 16, Müddessir 19-20, Tebbet 1, Maun 4,
Fil 5, Humeze 1, Kamer 20, 31, Araf 136, 175-176, Yasin 8, Furkan 44, Hicr 79,
En’am 39, Sebe 33, Zuhruf 25, Secde 22, Mutaffifin 1, Rad 6, Dehr 4, Enfal
12-13, A. İmran 4, 152, Cuma 5, Muhammed 12 vb.
Kâinatın yaratıcısı olduğu iddia
edilene bu gibi sözleri isnat etmek, doğru olan bir şey değildir.
bkz.
Arif Tekin, Sümerlerden İslam’a Kutsal
Kitaplar ve Dinler, (pdf-s.180).
56. İşte bu hesap ve
ceza gününde onlara ziyafetleridir.
57. Sizi biz
yarattık. Hâlâ tasdik etmeyecek misiniz?
58. Attığınız o
meniye ne dersiniz?!
59. Onu siz mi
yaratıyorsunuz, yoksa yaratan biz miyiz?
60-61. Sizin yerinize
benzerlerinizi getirmek ve sizi bilemeyeceğiniz bir şekilde yeniden yaratmak
üzere aranızda ölümü biz takdir ettik. (Bu konuda) bizim önümüze geçilmez.
62. Andolsun, birinci
yaratılışı(nızı) biliyorsunuz. O hâlde düşünseniz ya!
63. Ektiğiniz tohuma
ne dersiniz?!
64. Onu siz mi
bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz?
65. Dileseydik, onu
kuru bir çöp yapardık da şaşkınlık içinde şöyle geveleyip dururdunuz:
66. “Muhakkak biz çok
ziyandayız!”
67. “Daha doğrusu
büsbütün mahrumuz!”
68. İçtiğiniz suya ne
dersiniz?!
69. Siz mi onu
buluttan indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz?
70. Dileseydik onu
acı bir su yapardık. O hâlde şükretseydiniz ya!.
71. Tutuşturduğunuz
ateşe ne dersiniz?!
72. Onun ağacını siz
mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz?
73. Biz onu bir ibret
ve ıssız yerlerde yaşayanlara bir yarar kaynağı kıldık.
74. O hâlde, O yüce
Rabbinin adını tesbih et (yücelt).
75-76. Yıldızların
yerlerine yemin ederim ki, -eğer bilirseniz, gerçekten bu, büyük bir yemindir-
77. O, elbette
değerli bir Kur’an’dır.
78. Korunmuş bir
kitaptadır.
79. Ona, ancak
tertemiz olanlar dokunabilir.
80. Âlemlerin
Rabb’inden indirilmedir.
81-82. Şimdi siz, bu sözü
mü küçümsüyorsunuz ve Allah’ın verdiği rızka O’nu yalanlayarak mı
şükrediyorsunuz?
83. Can boğaza
geldiğinde, onu geri döndürsenize!
84. Oysa siz o zaman
bakıp durursunuz.
85. Biz ise ona
sizden daha yakınız. Fakat siz göremezsiniz.
86-87. Eğer hesaba
çekilmeyecekseniz ve doğru söyleyenler iseniz, onu geri döndürsenize!
88-89. Fakat (ölen kişi)
Allah’a yakın kılınmışlardan ise, ona rahatlık, güzel rızık ve Naîm cenneti
vardır.
90-91. Eğer Ahiret
mutluluğuna ermiş kişilerden ise, kendisine, “Selâm sana Ahiret mutluluğuna
ermişlerden!” denir.
92-93. Ama haktan sapan
yalancılardan ise, işte ona da kaynar sudan bir ziyafet vardır.
94. Bir de cehenneme
atılma vardır.
95. Şüphesiz bu,
kesin gerçektir.
96. Öyleyse yüce
Rabbinin adını tesbih et.
DİPNOTLAR (Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Dipnotları)
1. Bu âyet, “Defterleri
sağ tarafından verilenler var ya, ne mutlu kimselerdir amel defterleri sağ
tarafından verilenler”, şeklinde de tercüme edilebilir.
2. Bu âyet, “Amel
defterleri soldan verilenler var ya, ne mutsuz kimselerdir amel defterleri
soldan verilenler!” şeklinde de tercüme edilebilir.
3. Bu âyet, “Amel
defterleri sağdan verilenler var ya, amel defterleri sağdan verilenler ne mutlu
kimselerdir!” şeklinde de tercüme edilebilir.
4. “Sidr” Arabistan
kirazı diye bilinen dikenli bir meyve ağacıdır. Kur’an, cennetteki sidrin
dikenli olmadığını açıklamaktadır.
ŞU'ARÂ | ŞAİRLER
KAYNAK KİTAPLARIN LİNKLERİ
1. Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni 2. Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2) 3. Arif Tekin, Sümerlerden İslam'a Kutsal Kitaplar ve Dinler 4. Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Hz. Muhammed'in Ölümü 5. Muazzez İlmiye Çığ, Kuran, İncil ve Tevrat’ın Sumerdeki Kökeni |