96- CUMA | CUM'A (Kitap
Sırası-62)
Şefkatle
merhamet eden Allah’ın adıyla.
1. Göklerdeki ve
yerdeki her şey, mülkün sahibi, mukaddes, mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet
sahibi olan Allah’ı tespih eder.
2. O, ümmîlere1,
içlerinden, kendilerine âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara kitabı ve
hikmeti öğreten bir peygamber gönderendir. Hâlbuki onlar, bundan önce apaçık
bir sapıklık içinde idiler.
3. (Allah, o
peygamberi) onlardan henüz kendilerine katılmayan başkalarına da göndermiştir.
O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.2
4. İşte bu,
Allah’ın lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, büyük lütuf sahibidir.
5. Tevrat’la
yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerle kitap taşıyan
eşeğin durumu gibidir. Allah’ın âyetlerini inkâr eden topluluğun hâli ne
kötüdür! Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.
Not.1 Kalem
10, 13, 16, Müddessir 19-20, Tebbet 1, Maun 4, Fil 5, Humeze 1, Kamer 20, 31,
Araf 175-176, Yasin 8, Furkan 44, En’am 39, Sebe 33, Mutaffifin 1, Rad 6, Dehr
4, Enfal 12-13, A. İmran 152, Cuma 5, Muhammed 12: Allah, Kuran’daki olup bitenlere inanmayan insanlara sadece hayvanlar
tabirini kullanmamış; daha
ağır terimler de kullanmıştır.
a) “...ancak hayvanlar gibiler. Hatta
daha beterler” (Furkan 44)
b) “...onların durumu, ciltler
dolusu kitap yükletilen eşeğin
durumuna benzer” (Cuma 5)
c) Daha beteri tanrının insana köpek demesi: “Onun durumu köpeğin haline benzer...” (Araf
175-176)
d) Yine Allah, Ebu Leheb hakkında, “Elleri
kurusun” (Tebbet 1), önceki
peygamberlerin kavimlerine verdiği cezalardan söz ederken “Burnunu kıracağız/ burnunu yere sürteceğiz” (Kalem
16), Ad kavmine verdiği ceza konusunda da “Dibinden
kopmuş hurma kütüğü gibi yoluverdiler” (Kamer 20) Semud kavminin
cezasıyla ilgili, “Ağılcı çırpısı gibi
döküldüler” (Kamer 31), Ebabil kuşlarının hışmına uğrayan Ebrehe ve
ordusu için “Yenik ekin gibi yaptı”
(Fil 5), inanmayanlar için “Hayvan gibi
yayıp içerler” (Muhammed 12), “Vay
şu insanların haline!” (Mutaffifin 1, Humeze 1 vb), “Ayetlerimi yalanlayanlar sağır, dilsizler ve karanlık içindeler”
(En’am 39) gibi ifadeler kullanmıştır.
e) Kalem 10’da Allah beğenmediği insan
hakkında, “Mehin”
diyor ki bu kelime hor, alçak, dölü tutmaz erkek hayvan, dar
görüşlü insan anlamlarına gelir. Yine aynı surenin bir başka ayetinde (Kalem 13) insana “Zenim” diyor ki soysuz, nesebi bellisiz kişi anlamına gelir.
f) Bazı ayetlerde de Kur’an, ahrette bazı insanların boğazına köpek
tasması gibi demir geçirileceğini yazıyor (Kalem 16, Müddessir 19-20,
Tebbet 1, Maun 4, Fil 5, Hümeze 1, Kamer 20, 31, Yasin 8, Sebe 33, Mutaffifin
1, Rad 6, Dehr 4).
g) Allah ayrıca Uhud harbiyle ilgili:
“Allah’ın izniyle siz düşmanlarınızı kesip doğruyordunuz” (A. İmran 152), Bedir harbiyle ilgili, “Biz
Allah olarak düşmanın kalbine korku bırakacağız, siz onların boyunlarının
üstüne vurun, parmaklarını doğrayın” (Enfal 12-13) gibi akıl almaz sözler sarfediyor!
Özetle; Demek
ki Tevrat ve Kuran’da anlatılan efsanelere inanmayan insanlar, insanlık
adına ne kadar yararlı şeyler de icat etse yine kutsal
dinlerin Allah’ı katında hayvanlardan
beterler; hatta eşekten
farkları yoktur. Bu ifadeler kâinatın
yaratıcısı olduğuna inanılan bir
tanrıya isnat edilemez!
bkz. Arif Tekin, Sümerlerden İslam’a Kutsal Kitaplar ve Dinler, (pdf-s.160-161 ve
147).
Not.2 “APAÇIK ARAPÇA” KUR’AN’DA YABANCI
KELİMELER:
Meryem 97, Taha 113, Şuara
193-195, 198-199, Yusuf 2, En’am 92, Zümer 28, Fussilet 3, 44, Şura 7, Zuhruf
2-3, Duhan 58, Ahkaf 12, Nahl 103, İbrahim 4, Rad 37: Bu ayetlerde (16 yerde)
Kur’an;
“Biz Kur’an’ı iyice anlayasınız diye apaçık Arapça indirdik”
diyor. Bir yerde;
“Arapça bilmeyene indirseydik, yine inanmazdı” diyor!
(Şuara 198-199). Bir yerde;
“‘Kur’an’ı bir insan öğretiyor’ dediklerini biliyoruz, o
kimsenin dili yabancıdır” diyor (Nahl 103).
Oysa; bu
ayetin Arapçasında geçen;
“ESFAR” kelimesi
Arapça değildir.
Süryanice’dir, “kitaplar”
anlamına gelir.
Ek
not: Halife Ebubekir zamanında Kur’an kitap
haline getirilirken adı “Sifr” (Esfar kelimesinin tekilidir) olsun
diyenler olmuştu. Ancak Yahudiler de kendi kitaplarına “Sifr” dedikleri için “Yahudilerin
kullandıkları kelimeyi kitabımıza ad olarak kabul etmeyiz” deyip itiraz
edenler, Habeşlerin kendi
kitaplarına ad olarak kullandıkları “Mushaf”ı
seçtiler.
Ayetten çıkan bir diğer
anlamlı sonuç da “kanunu
dinlemeyene rahatlıkla eşek denilebilmesi”dir.
ayrıca; bu
ayetlerin (Abese 15, Cuma 5) Arapçasında geçen;
“SEFERETÜN”
kelimesi Arapça değildir.
Nebatice’dir, “okuryazar
kitlesi” anlamına gelir. Kur’an’da da “kâtipler”
anlamında kullanılmıştır. Başka yerde değinilen “Esfar” kelimesiyle hem harfler itibariyle, hem de anlam bakımından
aynı olduğu için, bunların aynı dilden geldiği (Süryanice) de söylenebilir (Arapça karşılığı bulunmasına rağmen
başka dilden alınmıştır. Çünkü kaynak
o dilde anlatılan/yazılan hikâyedir).
bkz. Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın
Kökeni -2), (pdf-s.275, 288).
6. De ki: “Ey
Yahudi akidesini benimseyenler! Bütün insanlar değil de, yalnız kendinizin
Allah’ın dostları olduğunu iddia ediyorsanız, (bunda da) samimi iseniz haydi
ölümü isteyin!”
7. Ama onlar, daha
evvel yaptıklarından dolayı asla ölümü istemezler. Allah, zalimleri hakkıyla
bilir.
8. De ki: “Sizin
kendisinden kaçıp durduğunuz ölüm var ya, o mutlaka size ulaşacaktır. Sonra
gaybı da, görünen âlemi de bilen Allah’a döndürüleceksiniz de, O size yapmakta
olduklarınızı haber verecektir.”
9. Ey iman edenler!
Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah’ın zikrine koşun ve
alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır.3
Not.1 KUR’AN’DA EKSİK ya da FAZLA AYETLER,
FARKLI KUR’AN NÜSHALARI ve FARKLI NÜSHALARIN İMHASI:
Bir gün halife Ömer, Harşe b.
Hür adında birinin bugünkü yazılışıyla “Fes’av” kelimesini yazdığını görüyor. Ömer “kim sana böyle öğretti” diye soruyor. Adam “Übey b. Ka’b öğretti” deyince Ömer, “Übey b. Ka’b genelde mensuh
olan, inip de tekrar yürürlükten kaldırılan geçersiz ayetleri karıştırıyor.
Dolayısıyla sen bundan sonra ‘Femdû’ şeklinde oku” diyor.
Hâlbuki bu rivayette bir
yanlış var. Çünkü başta Übey b. Ka’b olmak üzere İbn-i Abbas, İbn-i Mesut ve
Abdullah b. Zübeyr (Kur’an’ı hazırlayan komisyon üyesidir aynı zamanda) bugünkü
yazıldığı gibi değil; ‘Fem’dû’ şeklinde okuyorlardı. Sonuçta
burada bir farklı kelime kullanımı söz konusudur.
bkz.
Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an
(Kur'an'ın Kökeni -2), (pdf-s.224-225).
Sonuç: İşte
nüshalar arasındaki fark böylece hem
fazla, hem de herkes “benimki
doğrudur” deyince, halife
Osman olaya el koyuyor ve yeni
bir nüsha ortaya çıkarıp kalanları
imha ediyor.
(pdf-s.132).
İmam Malik’e göre Osman’dan kalma olduğu iddia edilen ve şu an mevcut bulunan Kur’an da orijinal
değildir; zamanla değişime
uğramıştır.
(pdf-s.200).
ayrıca; KUR’AN’DA EKSİK ya da FAZLA AYETLER,
FARKLI KUR’AN NÜSHALARI ve FARKLI NÜSHALARIN İMHASI:
için bkz. (Hicr 9, Not.3) ve İLGİLİ HADİSLER için bkz. (Hicr 9, Not.4)
ayrıca; ZALİM HACCAC’IN KUR’AN’DA YAPTIĞI
DEĞİŞİKLİKLER: için bkz. Tekvir 24, Şuara 116, 167, Yunus 22, Yusuf
45, Zuhruf 32, Mü’minun 85-86, 89, Bakara 259, Muhammed 15, Maide 48, Hadid 7.
ayrıca; Konuyla
ilgili bu bilgiler Süyuti
Kaynaklarında da vardır. Süyuti’den
derlenen 40 benzer not için...
bkz.
Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an
(Kur'an'ın Kökeni -2), (pdf-s.219-232).
10. Namaz kılınınca
artık yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan nasibinizi arayın. Allah’ı çok
zikredin ki kurtuluşa eresiniz.
Not.1 Cuma
9-10: Bu gibi ayetlerin yorumu şöyledir: Fakirlikle zenginliği Allah takdir ediyor.
Ancak rızk aramak insana düşüyor. İnsan gidip rızkını aramazsa
Allah onu evine getirmez. İşte bu gibi ayetlerin gerçek anlamı budur; yoksa kişi çalışırsa rızkı artar diye bir
anlayış yoktur. Bu tür çalışmaya kısmen değinen veya işaret eden
ayetlerin sayısı çok sınırlıdır (Necm 39-42, Cuma 9-10).
Ama insanlar arasındaki gelir farklılığının Allah işi olduğunu gayet
açık bir şekilde belirten ayetler* çok fazladır (* İsrâ 30, 31, En’âm
151, Sebe’ 39, Sebe’ Suresi 36, Zümer 52, Şûrâ 12, 19, Zuhruf 32, 33-35, Nahl
71, 112, İbrahim 7, Rûm 28, Rûm 37, Ankebût 62, Ra’d 26, Bakara 212, Âl-i İmrân
27, 37, Talâk 3, Nûr 38 vb).
Ama “Kişi çalışırsa rızkı artar; çalışmazsa azalır” şeklinde net bir ayet bulmak mümkün değildir.
Çalışmayı öneren ayetler vardır diye kabul etsek bile, bu durumda tam tersini
söyleyen ayetleri ne yapacağız? bkz. Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni, (pdf-s.242).
11. (Durum böyle
iken) onlar bir ticaret veya bir oyun eğlence gördükleri zaman hemen dağılıp
ona koştular ve seni ayakta bıraktılar.4 De ki: “Allah’ın yanında
bulunan, eğlence ve ticaretten daha hayırlıdır. Allah, rızık verenlerin en
hayırlısıdır.”
DİPNOTLAR (Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Dipnotları)
1. “Ümmî”, okuma yazma
konusunda anasından doğduğu gibi kalan, bu hususta eğitim görmeyen, okuma yazma
bilmeyen kimse demektir. Kur’an indirilmeden önce Araplar, okur yazar ve ilim
sahibi olmadıkları yahut daha önce kendilerine ait vahyedilmiş kitapları
olmayan bir toplum oldukları için “ümmîler” olarak nitelendirilmiştir.
2. Bu âyette geçen
“başkaları” ifadesinin kapsamına Peygamber Efendimizden sonra gelmiş ve
Kıyamete kadar da gelecek bütün insanlar girmektedir. Yani âyette İslâm dininin
evrenselliği ve çağlar üstü geçerliliği vurgulanmaktadır.
3. Âyetteki “çağrı” ile
ezan, “Allah’ın zikri” ile de Cuma namazı kastedilmektedir.
4. Hz.Peygamber, bir
Cuma günü hutbe irad ederken yiyecek yüklü bir kervan gelmişti. Kervanın
geldiğini haber veren davul sesini duyan sahabiler dağılıp kervanın yanına
koştular. Resûlullah’ın yanında yalnız on veya on iki kişi kaldı. Âyet, bu
olaya işaret etmektedir. Âyette sözü edilen “eğlence” ile bu davul sesi
kastedilmektedir.
AHZÂB | GRUPLAR
KAYNAK KİTAPLARIN LİNKLERİ
1. Arif Tekin, Kur'an'ın Kökeni 2. Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Kur'an (Kur'an'ın Kökeni -2) 3. Arif Tekin, Sümerlerden İslam'a Kutsal Kitaplar ve Dinler 4. Arif Tekin, Bilinmeyen Yönleriyle Hz. Muhammed'in Ölümü 5. Muazzez İlmiye Çığ, Kuran, İncil ve Tevrat’ın Sumerdeki Kökeni |